İMAMLARIN SAVAŞI VE ÖZGÜRLÜKLER – Mustafa Keleşzade

17 Aralık’tan bu yana Türkiye’de açık bir savaş sürüyor. Bir yanda Fethüllah Gülen ve cemaati, diğer yanda ise Tayyip Erdoğan ve şürekası.

 

Yıllardır aynı yolda Türkiye halklarına karşı savaşanlar bugün birbirleri ile savaşıyorlar.  Biri diğerine beddualar yağdırıyor, öbürü ise küfürler ile yanıt veriyor. Ortam iyice seviyesiz.

 

 

 

 

 

2Sonra operasyonlar giriyor devreye. AKP’nin yolsuzluklarının küçük bir bölümü ortaya çıkıyor. Ardından ise yargıya ve polise “aklaştırma” müdahaleleri başlıyor. Zamanında “İmamın Ordusu” diye kitap yazıp polisi işaret eden  ve hapse atılan Ahmet Şık’a referans verilmiyor ama, polisin ve yargının imamın ordusu olduğu iktidar tarafından da kabul ediliyor. İkisi de cemaat imamları elinden alınıp doğrudan ak imamlara bağlanmaya çalışılıyor. Yolsuzluğa adı karışan dört bakan istifa ediyor, biri ise giderken “biz gidiyoruz ama yolsuzluğun başı hala duruyor” diyor.

Nitekim yargıda ve poliste tasfiyeler sürer, Türkiye’yi daha da faşist bir yer yapacak yasalar geçerken, Bilal ile babacığı Tayyip arasında geçen ses kayıtları yayınlanıyor. Yolsuzluğun boyutu ağızları açık bırakıyor. AKP montaj diyor, ardından ise ironik bir şekilde TÜBİTAK’ta dinlemeyi önlemeyenler açık açık görevden alınıyor. İmamların savaşı hızla sürüyor. Giderek iki imamında kirli çamaşırları ve ülkeyi nasıl bölüştükleri ortaya çıkıyor.

3Özgürlükler

AKP anayasa referandumu sonrası önce “özgürlük” fetişisti sol liberalleri çevresinden tasfiye etmişti. Bir bölümü daha ne olduğunu anlamadan hapse atılarak onurlandırıldı, bir bölümü ise onursuz bir yaşamı dışarıda yaşamaya mahkum edilidi. Tabi kemiği olmayan özgürlük kelimesi AKP literatüründe kalmaya devam etti. Bu sayede Türkiye son dönemde yeni özgürlük tanımları ile tanıştı.

Basın iktidarı sevme ve başbakanın ifade özgürlüğünü, Suriye sınırındaki insanlar ölme özgürlüğünü, Türkiye halkları ise iktidarın dilediğini yapma özgürlüğünü tattı. En son ise AKP’li bir vekilden ilahi bir özgürlük açıklaması geldi, Tayyip için  “günah işleme özgürlüğü”.

Özgürlüklerin en kutsalı, Maquis De Sade’ı bile kıskandıracak bir özgürlük tanımı. İnsanların  bu dünyada günah işlenmesinin insanlar tarafından engellenemeyeceği, günahın hesabının nasıl olsa ahirette verileceğini temel alan bir özgürlük. Sanırım AKP’yi özgürlükler temelinde savunan sol liberal dostlar işin bu noktaya geleceğini hiç tahmin etmemiştir.

Dün internette yine bir özgürlük savunusu ile karşılaştım. Hem de bu sefer adamızdan bir savunu. Bana en az günah işleme özgürlüğü kadar çekici gelen bir özgürlük savunusu.

CTP’li milletvekili ve meclis başkanı Sibel Siber geçtiğimiz günlerde Ülkü Ocakları’nı mecliste kabul etti. Ardından ise basına birlikte bir poz verildi. Bu olay basında çıkınca ise Sibel Siber’e yönelik tepkiler de yükselmeye başladı.

Kıbrıs halkları şüpesiz faşizmden çok çekmiştir. Faşistlerin çatışmaları sırasında önce toplumun ilericiler öldürülmüş, ardından savaşlar çıkmış, toplu mezarlar oluşmuş ve son olarak ada bölünmüştür.  70’li ve 80’li yıllarda Türkiye’de yüksek öğrenimini yapan gençlerimiz faşistlerce öldürülmüş, işkenceler görmüştür. Köylerimizin isimleri faşist generallerce değiştirilmiş, konuştuğumuz dile dahi müdahale etmişlerdir. Faşistlerin ilericilere karşı bombalamaları, kurşunlamaları ve tehditleri halen Kıbrıs’ın kuzeyinde sürmektedir.

4 Bugün tüm bunların devamcısı olduğunu tereddütsüz ve gururla söyleyecek belki de yegane kurum ise Ülkü Ocakları’dır. Yani faşizmin vücut bulmuş halidir Ülkü Ocakları.  CTP ise yıllarca bu faşizme karşı durmuş ve bedeller ödemiş insanları barındıran bir partidir.

Sibel Siber’e yöneltilen eleştirilere gelen bir cevap düşünce özgürlüğünün varlığı ve Sibel Siber’in de bu sebeple görüşmeyi gerçekleştirme sorumluluğunu taşıdığı yönünde. Yani günah işleme özgürlüğünün yanında, bir de faşist düşünce özgürlüğü var artık. Hem de bu tanım AKP içinden değil, CTP içinden yükseliyor.

Gerek Türkiye’de imamların savaşında, gerekse son dönem Türkiye ve Kıbrıs’ın kuzeyinde yaratılan özgürlük tanımlarına verilebilecek cevap sanırım aynı. İmamlar aşağı halklar iktidara, özgürlükçüyüz ama salak değiliz, faşist Ülkü Ocakları kapatılsın!

 

Mustafa Keleşzade

Baraka Aktivisti

Be the first to comment

Leave a Reply