ADL (ÖZEL)
Bilindiği gibi, özel sektörde yaşanan ekonomik sömürü, ağır çalışma koşulları ve iş güvenliği uygulamalarının yetersizliği karşısında Bağımsızlık Yolu tarafından sendikasız işçi çalıştırmanın yasaklanmasını talep eden bir kampanya yürütülüyor. Ülkemizdeki birçok emekten yana sendika, örgüt ve parti de bu kampanyayı destekliyor. Özellikle Bağımsızlık Yolu, TDP ve Baraka tarafından kampanya, geçtiğimiz aylarda Meclis’e yasa tasarısı olarak taşınmış ve ülke gündeminde geniş yer bulmuştu.
Ancak bunun yanında bazı ilerici örgütler de, “denetimlerin arttırılmasını”n önemli olduğunu, sendikalı çalışma zorunluluğunun doğru bir yaklaşım olmadığını ifade ediyorlar. Denetimleri arttırması gereken kamu kurumu olan Çalışma Dairesi’nin mevcut yetersiz durumuna rağmen bu argümanın sıklıkla kullanılması, özellikle de Sendikalaşma Kampanyası’na alternatif olarak dile getirilmesi ile bilindiği gibi geçtiğimiz gün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı da aynı fikri ifade eden bir açıklama yaptı.
Çalışma Bakanı Saner’in ilgili dairenin atıl durumunu bilmekten kaynaklı önerisi ise, kamuoyunu şaşırttı. Saner “denetimler konusunda özel sektörden de destek alınabileceğini” dile getirince, Çalışma Dairesi’nin mevcut durumunu ve gelmiş geçmiş hükümetlerin Daire’ye ne kattığını içerden bir göze sormak istedik. İsmini yayınlamadığımız bir personel ile yaptığımız röportajı sizinle paylaşıyoruz…
Çalışma Bakanı Ersan Saner, geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada “Denetimlerde müfettiş sayısının az olduğunu ancak hiçbir mazeretin başarının yerini tutamayacağını” söyledi ve “denetimler konusunda özel sektörden de destek alınabileceğini ifade etti.” Çalışma Dairesi’nde kaç müfettiş var?
Yasaya göre ülke çapında olması gereken denetim ekibi, 5 kıdemli ve 24 diğerleri olmak üzere toplam 29 kadrolu personeldir. Ancak mevcut durumda 5 kıdemli personel var ve sadece 8 kadrolu personel fiilen denetime çıkıyor.
“Müfettişler başka işlerde görevlendirildi ancak boş kadro sayısı çok fazla”
Kadrolu olup da denetime çıkmayan müfettişler var mı?
Denetime çıkan 8 kadrolu müfettişin dışında, Bakanlık tarafından başka işlerde görevlendirilmiş ve müfettişlik yapmayan ancak kadroyu halen tutan müfettişler de var.
Yani Ersan Saner, özelden hizmet almak yerine bu kişileri müfettişliğe çağırabilir mi demek istiyorsunuz?
İlk etapta bu yapılabilir tabii. Çünkü bu kişiler müfettişlik yapmak üzere kamuya girmiş ve müfettişlik maaşı almaktadırlar. Ama denetime çıkmamaktadırlar. Ancak boş kadroların sayısı çok çok daha fazladır.
Bu mevcut denetim yapan 8 kişi tüm kktc çapında mı?
Evet. İskele, Mağusa, Lefkoşa, Girne, Omorfo. Toplam 8 kadrolu denetim personeli fiilen denetim yapıyor. Bölgelere göre durum şöyle; Lefkoşa 4, Girne 2, Omorfo 1, Mağusa 1, İskele 0…
“120 bin’den fazla işçi, 30-40 bin işyeri”
Bu sekiz kişi, toplam kaç işçinin sorunları ile ilgileniyor?
Daire’de düzgün bir dökümantasyon olmadığı için tam rakam söylemek mümkün değil. Ancak neresinden bakarsanız bakın, özel sektörde çalışan 120 bin’den fazla işçiden ve 30-40 bin iş yerinden söz edebiliriz.
İskele’de hiç müfettiş yok dediniz. Burada denetimler nasıl yapılıyor?
İskele bölgesine Mağusa bakıyor. Yani acil bir durum olduğunda Mağusa’ya bakan bir kişi, İskele’ye de gidiyor.
Bu durumda, İskele’de Çalışma Dairesi yok mu?
Yani yasal olarak olması gerekiyor. Ama gerçek hayatta yok. Geçmişte bu bölge için Amir ataması da yapıldı. Ama bina bile olmadığından, İskele Bölge amiri Lefkoşa’da oturarak emekli oldu.
8 Müfettiş ve 5 bölge olduğuna göre, amirlerin sayısı ile müfettişlerin sayısı neredeyse eşit gibi görünüyor. Bu konuda bir sorun oluyor mu?
Aslında tam olarak öyle değil. Çünkü Bu yılın başından beridir bütün bölge amirliği kadroları da boş. Yani hiçbir bölgede kadrolu amir yok. Kıdemli müfettişler görevlendirme veya vekaletle amirlik yapıyor. Bazı bölgelerde müfettişler hem amirin işlerini yapıyor hem de denetime çıkıyor.
“İşlevini yerine getiremeyen bir kurum var”
Yani demek istediğiniz; Çalışma Dairesi’nde bölge amiri olmadığı, bazı bölgelerde bina olmadığı ve neredeyse hiç denetim yapacak müfettiş olmadığı mıdır?
Evet tam olarak bunu diyorum. Daire’nin durumu “kötü”den de fenadır. Aslında ortada ismi olan ancak neredeyse hiçbir işlevini yerine getiremeyen bir kurum var. O yüzden de Çalışma Dairesi’ni düzeltmekten değil, yeniden kurmaktan, oluşturmaktan söz etmek gerek. Gerçekte bir Çalışma Dairesi yoktur. Sadece adı vardır…
Bu durum nasıl oluştu? Mevcut veya geçmiş hükümetler bu durumun değişmesi için hiç bir şey yapmadı mı?
Gelmiş geçmiş hiçbir hükümet, Çalışma Dairesi’nin tüm işlevlerini yerine getirmesini istemedi. Hükümetlerin Çalışma Dairesi’nden tek bir istediği vardır. Telefon açtıkları zaman bir işin hızlı yapılmasını veya bir işin yapılmamasını sağlamak. Bakan arar, “şuraya iş güvenliği teftişi yapalım” der… Çünkü basında orası ile ilgili bir haber çıkmıştır. Aynı durumda yüzlerce iş yeri vardır ama na bakanın umurundadır basında çıkmadığı sürece, ne de denetim yapabilecek imkan vardır. Veya bakan arar, tanıdığı yada partilisi birisine yapılan işlemin yumuşatılmasını, durdurulmasını ister… Gelip giden Bakanların Daire ile tek alakası bu oldu bugüne kadar…
Yarın devam edecek