Hükümet Edenlerin Bize Borcu Var! – Emel Karagözlü Cicibaba

2020 Mart ayından itibaren bir anda değişen hayatlarımız ile birlikte toplum olarak birçok süreçten geçtik. Şüphesiz ki 7’den 70’e herkes bu süreçte etkilenmiş ve hayatının büyük bir bölümü farklı şekilde seyretmiştir.

Devletin haksız rekabeti ortadan kaldıracak hiçbir adım atmamasıyla büyük rakipleriyle zorunlu bir yarışa itilen küçük işletme sahipleri, işten çıkarılan, maaşı kesilen, zorunlu izne çıkarılan işçiler, okulların kapanmasıyla birlikte fırsat eşitsizliğinin daha da derinleşmesi, hem ev hem çocuk hem de çevrimiçi/alanda çalışmak zorunda kalan ebeveynler gibi birçok kesim türlü zorluklarla karşılaştı, karşılaşıyor.

Bir öğretmen olarak bugün bu yazıyı öğrencilerim ve öğretmen arkadaşlarım için yazıyorum. Bir yazı ile kötü yönetilen bu süreci değiştiremem ama kötü yönetimi eleştirebilir ve değiştirilmesi yolunda bir adım atabilirim.

Adaptasyon

Sürecine en başından itibaren çeşitli adaptasyon sıkıntısı yaşayan öğretmen ve öğrenciler bitmek bilmeyen bir belirsizliğin içine itildi. Bir önceki karara adapte olacakken bir açılıp bir kapanan okullar öğrenci ve öğretmenleri (ve aileleri) sürekli bir stress ve kaygıya maaruz bıraktı. Sürekli adapte olmaya çalışmak öğrenme ve öğretme süreçlerini etkiledi. İstikrardan uzak, keyfi ve ani alınan kararlar ile birlikte yürütülen süreç sonucunda kimi olanak ve alt yapısı olmamasından dolayı neredeyse hiç eğitime ulaşamadı. Ulaşabilen kesimde ise ciddi kayıplar olabilme ihtimali aileleri ve öğretmenleri bir o kadar daha yıprattı.

Fırsat Eşitsizliği

Var olan fırsat eşitsizliği bir o kadar daha derinleşti. Kimi öğrenci yetersiz altyapıdan ötürü derslerine giremezken kimi öğretmen ise aynı sebepten verebileceğinden çok daha az nitelikli dersler vermek zorunda kaldı. Bunun önüne geçmek için kayda değer ve altı dolu hiçbir adım atılmazken Milli Eğitim Bakanı Olgun Amcaoğlu yaptığı bir basın açıklamasında devlet ve özel okullardaki öğretmen ve öğrencilerin derse katılım istatistiklerini paylaşırken bundan utanç duymak ve bunun sorumluluğunu almak yerine, özel okullara göre istatistikleri daha aşağıda olan devlet okullarına deyim yerindeyse sitem etti. Nedenlere değil sonuçlara takılı kalan bakan ve tüm yetkililer bu fiyaskonun sorumlusu olarak yine okul idarelerini, öğrencileri, öğretmenleri ve velileri gösterdi.

Asosyal ve Sağlıksız

Sosyalleşmek en temel ihtiyaçlarımızdan biri olmakla birlikte pandemiyle bu ihtiyacımızı belirli çerçeve dahilinde gidermeye çalıştık. Toplum sağlığının söz konusu olduğu bir dönemde tüm halka sorumlu davranma maskeli ve mesafeli bir şekilde sadece acil ihtiyaçlar için sokağa çıkma çağrısı yapan hükümetimiz, bu süre boyunca temaslıların katıldığı kurultaylar, kendi sanatçıları açken dışardan getirme sanatçılarla galalar, köy ziyaretleri yaptı ve bununla da yetinmeyip okullar kapalıyken kumarhaneleri açtı. Özellikle küçük çocuklar sosyalleşemedikleri için çok ciddi psikolojik zorluklar yaşarken aynı anda günlük hareketlerinin azalmasından ötürü daha sağlıksız bir yaşam sürmeye başladı. Sürekli bilgisayar başında ve oturur pozisyonda derse girmek zorunda kalan birçok öğretmen ve öğrenci ciddi sırt, bel ve boyun ağrıları çekti, kimisinin gözleri bozuldu. Tüm bunlar olurken aşılanıp okula geri dönmek istediğimizi en başından söyleyen biz öğretmenler dinlenmedi.

Fiyasko

Aşı programı ile tam bir fiyaskoya imza atan hükümet hala bunu düzeltecek adımlar atmadı. Bakan şoförleri, hizmetliler, UBP kadın kolları, risk grubunda olmayan sağlıklı bireyler torpil ile aşılanırken aşı önceliği olan yaş grubu ve kritik hastalar aşılanmadı. En başından beridir yüzyüze eğitime geri dönmek istediğini ve bunun sağlıklı ve güvenli olması için ancak aşılanarak mümkün olacağını söyleyen öğretmenler kulak arkası edildi. Bakan’ın “aşılamadan okulları açacağız” açıklamarından sonra sanki keyfimizden okula gitmek istemiyoruz algısı yaratılırken maalesef halkımız tarafından topa tutulan kesim yine biz öğretmenler oldu.

Gailemiz ve Talebimiz Net

Hergün elimizden gelenin en iyisini yapmak için uyanıp bilgisayar başına oturan biz öğretmenlerin gaylesi öğrencilerimizle birlikte toplumun sağlığıdır. Okuldaki yayılma ile birlikte saman alevi gibi bir anda her yanı saran vakaları gördüğümüz günleri bir kez daha yaşamak istemiyoruz. Ne kendimizi, ne sevdiklerimizi, ne öğrencilerimizi ne de onların ailelerini riske atmak istemiyoruz. Bizim gailemiz öğrencilerimizle birlikte okula gitmek ve hakları olan eğitimi okulda onlar ile yüzyüze bir şekilde onlara vermektir. Ne akademik ne sosyal kayıplarının daha fazla çoğalmaması için okula gitmek onların haklarıdır.

Talebimiz ise aşılanmaktır. Aşı programında kritik hasta ve risk grubundan sonra bizlerin de aşılanması için sıraya konmamız elzemdir. 3 eğitim dönemi kaybeden öğrencilerin daha fazla kaybı olmaması için okulların açılması ve yeni döneme sınıflarımızda yüzyüze başlamamız şarttır. Bunun da tek bir yolu vardır; O da ivedilikle, torpilden uzak bir aşı programı oluşturulması ve bu programda öğretmenlere yer verilmesidir.

Bu, hükümet edenlerin başta öğrencilere daha sonra tüm halka borcudur.

Emel Karagözlü Cicibaba

Baraka Kültür Merkezi Aktivisti