TC Büyük Elçisi Halil İbrahim Akça’nın açıklamalarının ardından özelleştirme karşıtı mücadelenin çeşitli kesimlerinden sert açıklamalar geldi…
Toplumsal muhalefetin bileşenleri yaptıkları açıklamalarla ‘boyun eğmeyeceği’ mesajı verirken, Elçi’nin demeçlerine tepki gösterdi.
EL-SEN: “Büyükelçi görev süresi bitince bu topraklardan gidecektir. Ancak biz hep burada olacağız. Kendi kimlik ve varlıklarımıza sahip çıkmayı sürdüreceğiz.”
KTAMS: “Toplum tarafından kabul görmeyen ekonomik paketlerin, inatla topluma dayatılması sendikamız tarafından kabul edilemez.”
KTÖS: “Sürekli olarak Kıbrıslı Türkleri aşağılamaya yönelik politikalar uygulayan T.C hükümetlerine de mesajımız “Ne Akça’nı ne akçe’ni isteriz” dir.”
Baraka: “Görünen odur ki, saldırı büyük ve şiddetli olacakdır, bunun karşısında kavga da büyük ve şenlikli olacaktır.”
BKP: “Kendi yol haritamızı çizerek Ankara’nın her türlü müdahalesine karşı çıkmalıyız.”
EL-SEN: Büyükelçi, Pervasız Bir Şekilde Müdahaleyi Sürdürmeye Kararlı
Elektrik Kurumu Çalışanları Sendikası (El-Sen), elektrik konusunda çıkış yolunun özerklik temelinde yasal düzenlemeler yapılması olduğunu belirterek yeni kurulacak hükümetin toplumsal varlıklara sahip çıkılması sözünü tutmasını beklediğini açıkladı.
El-Sen, seçimlerde stratejik kurumların özelleştirilmesine karşı olduğunu açıkça beyan eden partilerin halk tarafından desteklenerek yüzde 74 oy almasını TC Lefkoşa Büyükelçisi’nin görmezden geldiğini ve “biz böyle istiyoruz ve siz halkınıza bakmadan buna uymalısınız” üslubuyla açıklamalar yaptığını savunarak bunu kabul edilemez olarak nitelendirdi.
El-Sen Başkanı Çağlayan Cesurer, özelleştirmelerle ilgili ısrarın sürmesi halinde halkın direnişinin büyüyerek süreceğini kaydetti.
El-Sen Başkanı Cesurer yazılı açıklamasında , “TC Lefkoşa Büyükelçisi görevli bulunduğu ülkenin içişlerine doğrudan ve pervasız bir şekilde müdahale etme alışkanlığını sürdürmeye kararlı görünüyor” dedi.
İşte sendikadan yapılan yazılı açıklamanın tamamı:
TC Lefkoşa Büyükelçisi görevli bulunduğu ülkenin içişlerine doğrudan ve pervasız bir şekilde müdahale etme alışkanlığını sürdürmeye kararlı görünüyor. TC-KKTC ilişkilerinde 2 yıllık uygulama raporu sunuşu olarak basına yansıyan açıklamalarında dayatmacı zihniyetini yansıtmaya devam ediyor.
Seçimlerde stratejik kurumların özelleştirilmesine karşı olduğunu açık olarak beyan eden partilerin halkımız tarafından desteklenerek %74 oy almasını, Sayın Büyükelçinin görmezden gelerek “biz böyle istiyoruz ve siz halkınıza bakmadan buna uymalısınız” üslubu ile yaptığı açıklamaları kabul edilemezdir. UBP’nin seçimlerde halk tarafından hezimete uğratılmasının en önemli sebeplerinden birisi de halkın kendi toplumsal varlıklarına sahip çıkma isteğidir. Halkımız son olarak KTHY’nin özelleştirilmesi için yola çıkılarak yok edilmesini unutmadı ve unutmayacaktır. KTHY’nin yok edilmesi, ne istihdamı artırmış, ne fiyatları düşürmüş ve ne de makro düzeyde ekonomiye herhangi bir kazanç getirmiştir. Benzer bir sonuç ve tepki de, Ercan Devlet Havalimanı’nın, Doğu Akdeniz Üniversitesi’ne bağlı DAİ, DAK ve Okul Öncesi Eğitim Merkezi’nin, Kıbrıs Türk Petrollerindeki devlete ait çoğunluk hisselerinin satışı ile Saray Hotelin özelleştirilmesine karşı da gerçekleşmiştir. Şimdi de elektrik, limanlar ve telekomünikasyona göz koyduklarını açıkça ortaya koymaktadır. Bu düşünceler daha önce de ortaya konmuş ve en büyük taraf olan halkımız tarafından mahkûm edilmiştir. Bu politika halk tarafından ne inandırıcı bulunmuş ve ne de desteklenmiştir. Tam tersine halkın direnişi ile karşılaşmıştır. Bu konularda ısrar halinde halkın direnişi daha da büyüyerek sürecektir Sayın Büyükelçi.
Güney Kıbrıs’ta ekonomik durumun kötüye gitmesi ile kurulmaya çalışılan bağın hiçbir ekonomik mantığı yoktur. Elma ile armudu karıştırıp halka söylenenleri benimsetme devri çoktan geçmiştir. AB standartlarına da atıfta bulunan Sayın Büyükelçi, enerji sektöründe KKTC gibi küçük ölçekli ülkelerde, örneğin Malta’da AB’nin özelleştirme halinde enerjide doğabilecek vahim sonuçlarla ilgili stratejik önermelerini görmezden gelmektedir.
Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu Çalışanları Sendikası (EL-SEN), gerçekleri ve toplumsal varlıklarımıza sahip çıkma mücadelesini her ne bedel ödenmesi gerekirse ödeyerek sürdürecektir. Sayın Büyükelçi görev süresi bitince bu topraklardan gidecektir. Ancak biz hep burada olacağız. Kendi kimlik ve varlıklarımıza sahip çıkmayı sürdüreceğiz.
Seçimler olmuş ve halkımızın %74’ü özelleştirmelere karşı olan partilere oy vermiştir. Şimdi görev onlardadır. Örneğin elektrikle ilgili olarak sendikamız %74’ü temsil eden partilere sorunun aşılması için somut önerilerini aylar önceden vermişti. Çıkış yolunun ÖZERKLİK temelinde olduğunu ve gerekli yasal düzenlemeleri bilimsel araştırma ve raporlarla destekleyerek tüm partilerimiz ve halkımızın bilgisine getirmiştik. Şimdi bekliyoruz. Partiler koalisyon hükümeti kurarken ne yapacaklardır? Talimatlara mı uyacaklar yoksa toplumsal varlıklarımıza sahip çıkma sözlerini tutacaklar mı? Tutarlarsa her türlü özveri ve destek ile yanlarında olacak, sözlerinden cayarlarsa geçmişte olduğu gibi halkımız karşılarına geçecektir.
Çağlayan CESURER
EL-SEN Yönetim Kurulu (a)
Başkan
KTAMS: “Dayatmalara boyun eğmeyeceğiz”
UBP aldığı talimatlarla halkın değerlerini yeşil sermayeye peşkeş çekerek, ülkeyi tam bir esaret ve bağımlılığa sürüklemiştir.
2012 KKTC Ekonomi Durum Raporu ile ilgili Büyükelçi Halil İbrahim Akça’nın yaptığı açıklama, Kıbrıs Türk toplumunun iradesini hiçe sayar niteliktedir. Toplum tarafından kabul görmeyen ekonomik paketlerin, inatla topluma dayatılması sendikamız tarafından kabul edilemez. Ülke ekonomisini düzelteceğim diyerek hazırlanan sözde önlemler paketinin ülkeyi getirdiği durum ortadadır; yoksulluk, işsizlik, göç ve iflas.
Bu yapılmaya çalışılanları kabullenmeyen sivil toplum örgütleri, siyasi partilerin halkla ve çalışanlarla birlikte gösterdikleri direnç ve mücadele sonucunda 28 Temmuz Erken Milletvekilliği seçimi yapılmıştır. Sonuçta halk yaşananların ve ülkenin geldiği durumun hesabını sormuş, UBP’yi Başkanı ve Genel Sekreteri ile sandığa gömmüştür.
Yeni hükümetin kurulacağı bu günlerde, Büyükelçi Halil İbrahim Akça açıklamaları ile toplumu korku çemberine almaya çalışmaktadır. KTAMS olarak, yeni oluşan meclisten ve bu meclisten çıkacak hükümetten talebimiz, kendi ayaklarımız üzerinde durmamız için gereken önlemlerin bir an önce alınması ve bunların da toplumla net bir şekilde paylaşılmasıdır.
Biz KTAMS olarak halkın iradesini hiçe sayanlara, konumlarının hatırlatılması gerektiğine inanıyoruz.
KTÖS: “Ne Akça’nı ne ‘akçe’ni isteriz”
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti görevlileri her fırsatta yapmış oldukları açıklamalarla ülkemizin kuzeyinin kendilerinin bir “alt yönetimi” olduğu gerçeğini hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde teyit etmeye devam etmektedirler. Bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyeti Kıbrıs Cumhuriyetini oluşturan garantörlük antlaşmasından istifade ederek ülkemizin “bozulan anayasal nizamını yeniden tesis etmek” bahanesi ile 1974 yılında ülkemize yönelik düzenlediği Nato destekli askeri harekatla adamızın ikiye bölünmesini sağlamıştır.
Aradan geçen kırk yıllık sürede “bu anayasal nizam” bir türlü tesis edilemezken Cenevre Konvansiyonu’na aykırı olarak da adanın kuzeyine Türkiye’den sistematik nüfus aktarımı yapılarak demografik yapı değiştirilmiş, adanın kuzeyi kolonileştirilmiştir. Ülkemizin kuzeyinde oluşturulan ayrılıkçı siyasi yapı “koltuk” uğruna işbirlikçilik siyaseti ile Kıbrıslı Türklerin kendi yurtlarında azınlığa düşürülmesine, sosyal, kültürel, ekonomik değerlerinin ortadan kaldırılmasına sessiz kalmış, meydanlardan yükselen isyan ateşinin “sandığa” hapsolmasına adeta yardımcı olmuştur. Kıbrıs’ın Kuzeyindeki alt yönetimin yeniden dizayn edilmesine yönelik erken genel seçimler öncesi oluşturulan geçici hükümetten bile “ekonomik programın uygulamasına yönelik” taahhüt isteyen AKP hükümeti maaşların ödenmesini bile bu taahhüde bağlamıştır. Bu şekilde “havuç-kırbaç siyaseti” ile Kıbrıslı Türklerin gururunu bir kez daha yaralamıştır.
Seçimler sonrası yeniden dizayn edilmeye çalışılan alt yönetim modeli henüz oluşmadan Türkiye Hükümeti tarafından “Vali” olarak atanmış bulunan Sn. Halil İbrahim Akça’nın yeniden ekonomik programa atıfta bulunarak Kıbrıslı Türkler tarafından “sahiplenme”nin yeterince olmadığı ve ekonomik dönüşümün gerçekleşeceğine inanılmadığı itiraf edilmiş, bu itirafla birlikte yeni yol haritasında gideceğimiz köyün “minareleri” şimdiden belli olmuştur.
Sn. Halil İbrahim Akça bilmelidir ki; Kıbrıslı Türkler anayasal nizamı tesis etmek bahanesi ile ülkemizin kuzeyini işgal eden, nüfus aktarılmasıyla Kıbrıslı Türkleri azınlığa düşüren, göç yasası ve diğer yasalarla insanlarımızı çökerten, gençlerimizin başka ülkelere göç etmesini sağlayan, Kuran Kursları, İlahiyat Koleji gibi faaliyetlerle sosyal , kültürel ve laik yapımızı bozan, denizlerimizi kirleten, özelleştirme bahanesiyle ekonomik varlıklarımızı AKP yanlısı işbirlikçilere peş-keş çeken bu yapıyı hiçbir zaman sahiplenmeyecektir. Eğer “dönüşüm” dediğiniz Kıbrıslı Türkler’in çağdaş, sorgulayan, araştıran, sevecen, hoşgörülü, yardımsever, laik yapısı yerine hurafelere inanan, yobaz, bağnaz ve şükrancı bir insan modeli ise boşuna gayret etmeyin Kıbrıslı Türkler hiçbir zaman “dönüşmeyecektir”.
Havuç politikası uygulayarak sürekli olarak Kıbrıslı Türkleri aşağılamaya yönelik politikalar uygulayan T.C hükümetlerine de mesajımız “Ne Akça’nı ne akçe’ni isteriz” dir.
Saygılarımızla.
Güven VAROĞLU
KTÖS
Genel Başkanı
Baraka: “Elçi, kes sesini”
Bildirinin başlığı “Elçi, Hasba Çıkar!” olsun isterdik ama Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi Akça, vaktini bizim kültürümüzü tanımak ve anlamak yerine onu asimile edecek uygulamaları hazırlamakla geçirdiği için, onun anlayacağı dilden bir başlık atmayı daha uygun bulduk.
Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi Akça, Türkiye’nin Kıbrıs valisi gibi konuşmaya ve davranmaya devam ediyor ve daha yeni hükümet bile kurulmadan, kimin neyi yapıp neyi yapmaması gerektiğine dair emirler yağdırmayı sürdürüyor. Seçim döneminde, UBP ve çevresi dışındaki bütün siyasi odaklar ve sivil toplum kuruluşları ekonomik paketi olduğu gibi kabul edemeyeceklerini söylemişlerdi. Kimisi “revize edeceğiz” derken kimisi paketi olduğu gibi reddediyordu; ama sonuç olarak olduğu gibi kabullenen sadece UBP’ydi. Elçi Akça ise Kıbrıslı Türkler’i ekonomik paketi sahiplenmemekle eleştiriyor.
Ekonomi gibi bir halkın yaşamını temelden belirleyen bir konuda çok keskin ve ciddi sorunlar içeren ve Kıbrıslı Türk halkının yoksullaşmasına ve hatta yok olmasına yol açacak bir paketi kabul etmeliymiş Kıbrıslı Türk halkı, öyle diyor Akça. Üstüne üstlük, hazırlanmasında Kıbrıslı Türkler’in fikri bile sorulmamış bir paket zorla bizlere kabul ettirilmek isteniyor. İişin daha da kötüsü, seçim döneminde “ekonomik programı olduğu gibi kabul etmemiz mümkün değil” diye aslan kesilen sağdan soldan rejim partileri, Akça’nın bu sözleri üzerine hiçbir şey söyle(ye)miyorlar. Akça ise bununla da yetinmiyor ve yine UBP dışında her kesimin reddettiği yeni özelleştirmeler, özellikle elektrik kurumunun özelleştirilmesi konusunda “yeni programda temel dönüşüm alanlarının elektrik, telekom ve limanların işletme hakkı devriyle işletilmelerinin özel sektöre verilmesi”nden söz ediyor. Seçim döneminde “Elektrik Kurumu’nun özelleştirilmesini asla ama asla kabul edemeyiz” diyerek büyük büyük laflar eden sağdan soldan rejim partilerinin, Akça’nın bu açıklamaları karşısında sessizliklerini sürdürmeleri, Ankara’ya boyun eğdiklerinin bir göstergesidir bizler için.
Bunun yanında Elçi’nin açıklamaları önümüzdeki dönemde Kıbrıslı Türklerin varoluş kavgasının ve özelleştirme karşıtı mücadelelerin bastırılması, bahsedilen ve korkulan muhalefetin bertaraf edilmesi için Ankara’nın ekstra efor sarfedeceği de anlaşılmakta. Görünen odur ki, saldırı büyük ve şiddetli olacakdır, bunun karşısında kavga da büyük ve şenlikli olacaktır.
Haydi o zaman hodri meydan!
Baraka Kültür Merkezi (a)
Celal Özkızan
BKP: “Tam bir sömürge valisi”
BKP adına açıklama yapan BKP Genel Başkanı İzzet İzcan, TC Lefkoşa Büyükelçisi Halil İbrahim akça’nın yazdıklarını okumaktan büyük üzüntü duyduklarını belirtti. “Sn Büyükelçi tam bir sömürge valisi gibi açıklama ve faaliyet yürütmekte olup, Kıbrıs Türk toplumu ve onun hükümetine talimat vermeye çalışarak yetki ve sorumluluklarını aşmaktadır. Normal demokratik ülkelerde bu tür faaliyet yürüten büyükelçiler derhal sınır dışı edilmekte olup bugün burda da yapılması gereken budur”dedi.
Kuzey Kıbrıs ekonomisinin kriz ve sıkıntı içerisinde olduğu bilinen bir gerçektir. Bu iflası yaratan gelmiş geçmiş TC hükümetleri ve onları yerli işbirlikçileridir. Birleşik Kıbrıs Partisi parlamentoda bulunan dört siyasi partinin, “Ekonomik İşbirliği Protokolü” adı altında sunulan paketi prensipte kabul eden AKP’nin Kuzey Kıbrıstaki temsilcileri olduğunu seçim kampanyası boyunca dile getirmiştir. Öyle görülüyor ki Sn Büyükelçi çıtayı yükselterek gidilecek istikameti işaret etmektedir diyen BKP Genel Başkanı İzzet İzcan devamla,
“Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu ile Telefon dairesinin özelleştirilmesi, Deniz limanlarının işletme hakkının özele devri ve kamu bankalarının ortadan kaldırılarak yerlerine TC bankalarının ikame edilmesi hedeflenmektedir. Birleşik Kıbrıs Partisi Kıbrıs Türk toplumunu yok edecek, işsizlik ve göçü azdıracak bu liberal politikaları asla kabul etmiyecektir. Parlamentoda bulunan dört siyasi partiden talebimiz, eğer halkın yanındaysalar tavırlarını belirleyip Sn. Büyükelçiye çizmeyi aştığını bildirmeleridir”dedi.
BKP mevcut yapıyı mahafaza etmek istememektedir. Tam tersine Ankara ve onun destekçilerinin Kuzey Kıbrıs’ta oluşturduğu statükoyu yıkmayı kendine ana hedef seçmiştir diyen BKP Genel Başkanı İzzet İzcan, içinde bulunduğumuz ekonomik krizden çıkmak için tüm kurumlarımızı biraraya gelmeye, kendi yol haritamızı çizmeye ve Ankara’nın her türlü müdahalesine karşı çıkmaya çağırdı.
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.