Ada yarımız yalnızlığın beşiği ola geldi.
Ev, araba kredisini ödeyebilsin diye uzun saatler uykusuz çalışanlar yalnızdırlar.
Her an kapı önüne atılır mıyım korkusu ile işe gidenler, işten atılmamak için evlenmeyen, çocuk planlarını erteleyenler yalnızdır.
Göç Yasası ile aynı işi yapıp daha az maaş almak zorunda kalanlar da yalnız.
İşte tacize uğrayıp susmak, iş değiştirmek zorunda kalanlar, cinsel yönelimlerini gizlemek zorunda kalan, iş yerinde şantaja uğrayanlar yalnızdırlar.
Yatırılmayan yatırımlarından ötürü işsizlik alamayan, sağlık hizmetlerinden yararlanamayalar yalnızdır.
İşten atılma, kadrolanmama, sürülme tehlikesi ile “iki artı iki beş eder” demeye zorlananlar, barışı talep edemeyip, kendi sömürüsünü dahi sokakta dile getiremeyenler de yalnız.
Vatandaş olmadığı için insan da olmadığı varsayılan, yatırımı yapılmayıp, asgari maaşı yatırılmayanlar, patron yatırımını yapmadı diye patron değil kendisi kaçak duruma düşenler yalnızdırlar.
Uykusuzluk, stres, iş kazaları ve hatta adına cinayet denmeyen ölümleri yaşayanlar yalnızdır.
Artık yaşı elvermiyor verimli değil diye daha genci, daha güzeli, daha dayanıklısı işe alınacak diye performans yetersizliği adıyla işten çıkarılanlar, maaşsız emekli edilenler de yalnız.
İş bulamadığı için başka diyarlara göç etmek zorunda kalan gençler yalnızdırlar.
Peki, herkes bu kadar yalnızken neden herkes bu kadar yalnız?
Tüm sistem yalnızlığımızın üzerine kurulmuş. Yalnızlığımızın yarattığı tüm korku ve öfkeyi sisteme değil birbirimize yöneltmemiz üzerine. Sanki bizi işten atan patron değil de, yerimize işe alınacak diğer emekçiymişçesine. Yani anlayacağınız yalnızlığımız, yalnızlığımızın, o da süregelen çaresizliğimizin garantisi olmuş durumda.
Peki, yalnız olmayı bıraksak ne olur? Bir araya gelsek, korkularımızı ve öfkelerimizi birbirimize değil bizi bu duruma sürükleyenlere yöneltsek ne olur? Yani örgütlensek.
İnşaat, ofis, otel, butik, market, okul, hastane ve kamu emekçileri, hepimiz yalnızız. Ama tüm bu yalnızlığın birleşimi bir halk eder. Bilinçli bir öfke ile korkularını ortadan kaldırabilecek bir halk. Tüm çaresizlikleri ortadan kaldırabilecek kendi geleceğini en iyi şekilde inşa edebilecek bir halk.
İşte bu geleceğin inşasını temellerini birlikte atmak için Bağımsızlık Yolu ayrım yapmaksızın tüm emekçileri Bağımsızlık Yolu’nda örgütlenmeye çağırıyor. Yani tüm yalnızları, yalnızlıklarını kırmaya çağırıyor. Bir üst akılı dinlemek yerine özelde sömürüyü hep birlikte konuşmaya, hep birlikte ortadan kaldırmaya çağırıyor.
Bağımsızlık Yolu emekçilerin öz örgütlülüğü olan sendikaları yaratmak için 10 ve üzeri çalışan çalıştıran işyerlerinin sendikasız çalışan çalıştırması yasaklansın diyor.
Yatırımları yapılmayan emekçilerin düşürüldüğü durumun bedelini emekçiler ödemesin diyor.
Yalnızlık zorunluluk olmaktan çıkarana kadar birlikte mücadele edelim diyor. Birlikte omuz omuza mücadele edecek mücadele arkadaşları arıyoruz diyor.
Bana sorarsanız, birileri bizler için yeterince konuştu, artık kendi adımıza kendimizin konuşacağı zaman geldi. Gelin bize dayatılan yalnızlığa karşı Bağımsızlık Yolu’nda örgütlenelim. Örgütlenirsek yalnızlığımızdan başka bir şey kaybetmeyiz ama belki gelecek kuşaklar için bu adada bir gelecek kazanırız.
Görsel:Christopher Long
Mustafa Keleşzade
Bağımsızlık Yolu Lefkoşa Sorumlusu