Geçtiğimiz hafta Mehmetçik Belediyesi’ne bağlı Pamuklu köyünde sokak köpeklerinin kuzulara saldırması sonrası sosyal medyada köpeklere yönelik şiddet çağrılarının yapıldığını gördük. “Bunları zehirleyen suçlu olmaz”, “vurunca da neden vurdun diyorlar”, “yasa değişmeden önce bu köpekleri polis vururdu ne güzel” şeklinde iğrenç zihniyetleri gün yüzüne çıkaran bu durum, yerel yönetimlerin yasaların kendilerine yüklediği hayvanlarla ilgili sorumluluklarını yerine getirmemeleri sonucu sokakta yaşayan tüm hayvanların nasıl tehlike altına girdiğini bir kez daha gözler önüne serdi. (https://bit.ly/2WmRG2x)
Ülkemizde Lefkoşa Türk Belediyesi ve Girne Belediyesi haricindeki büyük belediyelerin sokak hayvanlarıyla ilgili görev yükümlülüklerini yerine getirmediği ortada. Fakat hayvanlarla ilgili üzerine düşenleri yapmayarak tüm hayvanların tehlike altına girmesine neden olan yalnızca belediyeler değil. Bir köpeğin bakımını üstlenmenin ne anlama geldiğiyle ilgili pek bir fikri olmayan hayvanseverler(!) de üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeyerek sokakta yaşayan tüm hayvanların hayatını tehlikeye atıyorlar.
Bazı zihniyetlerin bir canlıyı katletmeyi insanı katletmekle bir tutmaması ve insan olarak “rahatsız olduğu” veya “maddi zarara uğradığı”için hayvanları katletme hakkını kendinde görmesi kabul edilemez olsa da maalesef şaşırtıcı değildir. Unutmayalım ki çıkarı uğruna doğadaki her şeyi yokeden bir ekonomik sistemde yaşıyor, doğadaki diğer her şeyin insan için yaratıldığını öğreten dinlere inanıyoruz.
Hayvan katletmeyi ‘kabahat’ olmaktan çıkarıp cinayet olarak ele alınması için elbette mücadele etmeliyiz, halihazırda ediyoruz. Dünya Yalnız Bizim Değil Hareketi olarak Meclis’e sunduğumuz ve cinayetlere karşı cezaların ağırlaştırılmasını öngören ‘Hayvan Refahı (Değişiklik) Yasa Tasarısı’nın kabul edilmesi için de çaba gösteriyoruz. Ancak kendinde bu hakkı gören insanlar sabahtan akşama değişmeyecek, veya yasal düzenlemeler yapılsa bile bir çok konuda olduğu gibi bu yasanın kağıt üzerinde kalmayarak pratikte uygulanabilir olması ciddi zaman ve mücadele gerektirecek. Bu durumda hayvanseverler olarak bizim üzerimize düşen görevlerden biri de, sözde hayvanseverlerin en hafif tabiriyle kulağını çekmektir.
Kaldırımda bırakılan kaka gübre olmuyor
Köpeğini yürüyüşe çıkaran bir hayvansever, köpeğin dışkısını temizlemiyorsa, o kişi hayvansever filan değildir. Keza akşam olduğunda köpeği çıkıp dolaşması için sokağa salıverip gerisiyle ilgilenmemek de ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Köpeğinizin başıboş dolaşması, ya da onu dolaştıran kişinin duyarsızlılığı, çevre kirliliği ve rahatsızlık, günün sonunda da malesef vicdan yoksunu insanların yaptığı zehirlemelerle ve sokakta yaşayan hem köpek hem de kedilerin ölümü ile sonuçlanıyor. Aynı filmi yıllardır izlerken; aynı kişinin, aynı kaldırımda temizlemeden bıraktığı ‘kakayı’ da yıllardır görüyoruz. Bu durumun yarattığı tehlikenin yanında, sokakların temizliği için canla başla uğraşan emekçilerin boşa giden emeği de cabası…
Tüm köpeklerin kamusal alanlara girme hakkı var, ama bazı köpek sahiplerinin yok
Çocuğunuzu parka götürdüğünüz zamanlar belki de onun sizden bağımsız şekilde özgürce oynayıp ve sosyalleşmesi için güzel bir fırsattır. Ancak dört ayaklı çocuğunuzu parka götürdüğünüzde onunla ilgilenmeye devam etmek durumundasınız. Aksi halde bütün suç sizdeyken ve parklar gibi kamusal alanlara alınmaması gereken köpeğiniz değil de sizken, oluşan çevre kirliliğinden sorumlu tutulan yine köpeğiniz oluyor (Parkların temizliği için çabalayan emekçilerin emeklerini de yine aklımızın bir kenarında tutalım). Köpeklerin kamusal bir alana girmesini yasaklayan hiç bir yasa yokken ve böyle bir kısıtlamanın bağlayıcılığı bulunmazken, bir çok hayvansever güzel bir hafta sonunu köpeğiyle birlikte parkta geçirmek istediğinde ciddi sorunlar yaşıyor, tamamen keyfi şekilde kamusal alanlara alınmıyor. Bununla ilgili gösterecekleri tepkilerde hayvanseverlerin haklı durumuna ve bu keyfi kısıtlamaların bir dayanağı olmamasına rağmen örgütlü bir tepki gösterilemiyor. Zira bu konuda bir kazanım elde edilmesi durumunda duyarsız hayvanseverlerin köpeklere kamusal alanları yasaklayan zihniyeti haklı çıkaracağı neredeyse kesin.
Bazı insan ‘cinsleri’ tehlikeli
Çocukluğunda yaşadığı bir travmadan ötürü köpeklerden korkan insanlar olduğunu biliyoruz. İşte bu sözde hayvanseverlerin ilgisiz ve duyarsızlığı sonucu bu insanların yaşayacağı sıkıntı yine en kötü ihtimalle parklara zehir atılması, en iyi ihtimalle parklar ve yürüyüş yollarına köpeklerin alınmamasıyla sonuçlanıyor. Duyarsız insanlarla vicdansız insanların arasında kalıp canından olan sokak hayvanları oluyor. (Not: Bu yazı kaleme alındığı sırada Lefkoşa Kumsal Parkı’nda zehirli etler bulunduğu duyuruluyordu.)
Tüm bu sıraladığım ihmaller asla sokak hayvanlarının katledilmesinin meşru bir yanı olabileceği anlamına gelmiyor. Aksine; Meclis’in AB Uyum Komitesi’nde uzun süredir bekletilen Hayvan Refahı (Değişiklik) Yasa Tasarısı’nın acilen yürürlüğe konup hayvan cinayetlerinin ‘kabahat’ olmaktan çıkarılarak ‘cinayet’ kabul edilmesi, bu suçları işleyenlerin en ağır şekilde cezalandırılması gerekiyor. Yerel yönetimlerin sorumluluklarından kaçmaması, üzerine düşen görevleri yerine getirmesi gerekiyor. Polis’in mevcut Hayvan Refahı Yasası kapsamında kendisine gelen şikayetleri kabul etmemekte direnmeyi bırakması, suçlara karşı yetkisini kullanması bekleniyor. Bu yazı, tüm bunları talep ederken, biz hayvanseverlerle dışardan bakıldığında aynı sıfatı taşıyan ancak sorumsuzluğuyla mağduriyetlerin ve hayvan katliamlarının yolunu açanlara şu mesajı vermeyi amaçlıyor: “Hayvan sever misiniz? O halde az biraz sorumlu davranın”.
Baraka Aktivisti
Kamil İpçiler