Bir vatandaşın, 80 yaşındaki annesini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na terk etmesi, Bakan Zeki Çeler’in sosyal medya paylaşımı sonrası gündem oldu.
Vatandaşın kabul edilemez tavrı karşısında Bakan Çeler’in açıklaması ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yaşlılara sahip çıkma anlamında nasıl sınıfta kaldığını ortaya koydu.
Bakan Çeler’in itiraf dolu açıklaması, Bakanlığın verilen sosyal yardım maaşının yaşlı kadın için kullanılmadığını tespit ettiğinde maaşı kestiği, ancak yaşlı kadın için hiçbir şey yapmadığını ortaya koyuyor. Yaşlı kadın yerine “maaşı”, yani parayı korumaya alan Bakanlık, 80 yaşındaki anneyi “hayırsız evladın” insafına terk ediyor.
Çeler’in açıklaması şöyle:
Yaşanan olayla ilgili hem “hayırsız evlada” hem de bakan Çeler’in açıklamasına tepki gösteren Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Münür Rahvancıoğlu ise, önceliği yaşlı anneyi değil parayı koruma altına almak olan ve yaşlı kadını uzun süre “hayırsız evladın” insafına bırakan bakanın da en az evlat kadar “hayırsız” olduğunu söyledi.
Rahvancıoğlu’nun sosyal medya hesabı üzerinden gösterdiği tepki şöyle:
Bugün yaşlı insanlarımızdan da sorumlu olan bakanlığın en yüksek mevkisini tutan kişi yani Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, belki kişisel olarak da yaşadığı şokun etkisiyle, ismini vermeden bir “evlat”ı galayladı. Annesini bakanlığın önüne bırakıp gittiği için kınadı ve sözlerini “sana yazıklar olsun” diye bitirdi.
Evet o evlada yazıklar olsun… Ama sosyal devlet denilen şey, iyi-kötü her türlü “evlat”ın varolabileceği varsayımıyla oluşan kurumsal bir olgu olduğundan, vatandaşı galaylayıp bırakınca ve sosyal medyanın iyi evlatlarından “bravo bakanım” yağcılığını kapınca bakan olmanın gereği yerine getirilmiş olmuyor…
Gelin bakanın atarının ortaya koyduğu olgulara, kendi paylaşımında itiraf ettiği gerçeklere bir bakalım: (Tırnak içindeki her şey bakanın kendi ifadesidir.)
1- Annesinin bakımı için “evlat”a daha önce sosyal yardım maaşı bağlanmış.
2- “Evlat”ın “annesine bakmadığı ortaya çıkınca”, maaş kesilmiş. (Ama anne “evlat”ın insafına terk edilmiş.)
3- Bunun üzerine “evlat” “durmadan sosyal hizmetler ve bakanlığın kapısını aşındırıyor”muş… “Amacı sosyal yardım maaşını yeniden bağlatmak”
4- “Evlat” “bugün…. annesini….bakanlığımızın kapısına bırakıp terket”miş… Üstelik “bunu ilk kez yapmıyor”muş. Bakan diyor ki daha önce “defalarca yaptı”!!! (Ama daha önce bakanlığın defalarca terk edilen anneyi korumaya aldığına dair bir ifade yok!)
5- Bakan da “evlat”ı galaylayıp, “artık senin insafına bırakmayacağım” diyor. Yani daha önce sosyal yardım maaşını anneye harcamadığını tespit ettiği halde anneyi “evlat”ın vicdanına bırakmış!
Evet, “evlat” fenaymış. Peki bakan nasıl?
– Bakım için tahsis edilen paranın doğru yere kullanılmadığını tespit edince, anneyi korumaya almak yerine parayı kesiyor! (Parayı korumaya alıyor. Evladın da bakanın da önceliği para!)
– Anne defalarca bakanlığın kapısına terk edildiği halde, onu “evlat”ın vicdanına bırakıyor!
– En sonunda da kurumsal bir hizmeti kişiselleştirerek sanki de anneyi kendi evinde kendisi besleyecekmiş gibi, “senin vicdanına bırakmayacağım” diye egosunu önümüze seriveriyor…
Bence cuk oturmuş. Böyle “evlat”a böyle bakan veya arzuya göre; böyle bakana böyle “evlat” birbirine çok iyi uymuş…
Sosyal devlet falan, boşverin bunları, nasıl da güzel hakaretledi bakanımız “hayırsız evlat”ı. Herhalde artık kimse annesini bakanlığa bırakıp kaçmaz. Eyi gelsin gendilerine!!!