Yok efendim özelleştirmenin stratejik olanı varmış stratejik olmayanı varmış.
Özelleştirme hadi neyse de yasası yokmuş! Olsa daha düzgün yapılabilirmiş bu özelleştirmeler!
Özelleştirilen özelleştirilmiş diyor bir diğeri katıldığı televizyon programında. İki tane kalmış geriye. Onların özelleştirilmesine karşı mıyız değil miyiz onu konuşalım diyor.
Kıbtek ve telefon dairesinden bahsediyor heralde, DAÜ ve kooperatifi unutarak ya da unutturmaya çalışarak.
Aslında unuttuysa da şaşırmamalı… Hafızasızlığıyla ünlü bir partiye mensup zira bahse konu kişi… Hani şu yeşil olan rengi…
Yine aynı partide, en azılı liberallerden biri olarak nam salmış başka bir zat; Ersin Tatar’ın Türkiye’den gelen paketler, özelleştirmeler ve emeklilik yaşının artması konusunda yaptığı konuşmanın ardından, kendisine destek atışı yapıyor. Serbest piyasaya, rekabete alışmak gerek diyor.
Gülüyor insan…
Şaka değil ki bu…
Trajikomik…
Alışmışız ağlanacak halimize gülmelere!
Gerçi sadece lafta değil ki bu iki partinin destek atışları…
Biri “Sosyal Güvenlik Yasası” kapsamında “Genel Sağlık Sigortası”nı gündeme getirir diğeri “Sağlık Fonu Yasası”nı geçirir. Biri “Göç Yasası”nı meclise getirir, diğeri uygulamaya koyar.
Geçmişinde kadınların yıpranma payını kaldıran bu rengi yeşillerdi ancak yine de bu aralar pek önem verir gibi görünüyorlar kadınların haklarına ve toplumsal cinsiyet eşitliğine…
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diye sormaz mı size insanlar?
Bugün neoliberalizm ayrımcılık, eşitsizlik, yoksulluk, açlık ve doğal kaynakların yağmalamasına eşdeğer. Tüm bunlardan en çok payını alan da kadınlar.
E hal böyleyken nasıl oluyor da hem toplumsal cinsiyet eşitliğini hem de “özelleştirme”, “serbest piyasa”, “rekabet” gibi liberal ekonomi terimlerini aynı anda söylemleri içine dahil edebiliyor bir parti? Hem de kendini solda tanımlayan bir parti!
Özelleştirmeler kadınların yaşama hakkını gaspeden uygulamalardır.
Eğitim özelleşir ilk gözden çıkarılan kız çocukları olur.
Sağlık özelleşir kadınlar gözden çıkarılır, öncelik çocuklara ve yaşlılara verilir, kadınlar tedavisi olan hastalıklardan ölür.
Su özelleşir kadınlar sağlıklı suya erişemez, bulaşıcı hastalıklarla boğuşur.
Ulaşım özelleşir, zaten ataerkinin eve kapattığı kadın bir de kapitalizmin çelmesine takılır.
Tüm yoksulların başının belası olan özelleştirmeler özellikle kadınların boynuna ip gibi dolanıyor.
Özelleştirmelerle ücret eşitsizlikleri daha çok keskinleşiyor.
Kadın emeği vasıfsızlaştırılıyor, değersizleştiriliyor.
Hasılı, kadınlar erkeklerden daha az ücret alıyor.
Böylelikle kadınlar daha çok yoksullaşıyor.
Okuduğum bir makalede yazar şöyle diyordu: “Kadınlığın yoksulluğu değil, yoksulluğun kadınlığı”
Haklı!
Kadınların yoksullaşması onları babaya, kocaya, abiye daha çok muhtaç kılıyor.
Bu da kadınların erkek şiddeti karşısında savunmasız kalmasına sebep oluyor.
Acaba birgün sokaklarda erkek şiddetine karşı sığınma evi taleplerimize “serbest piyasa”, “girişim özgürlüğü” paparaları koparır mı ki bu partidekiler?!
Sakın mikrokredi olayına da girmesinler!
Düşünsenize: “Efendim girişim özgürlüğü var, isteyen sığınma evi konusunda istediği girişimleri başlatabilir. Mikrokrediler mevcuttur!”
Yok yok en iyisi düşünmeyin… Dilerim böyle şeylere şahit olmayız.
Zira kendini cici göstermek isteyen neoliberalizm, dünyanın birçok yerinde mikrokrediler konusunda kadın girişimcilere öncelik veriyor. Ama birçok alanda kol kola gezen ataerki ve kapitalizm bu konuda da mutlu(!) birlikteliklerini hissettiriyor.
Erkekler, karılarını ya da kızlarını borçlandırıp, onları bu yükün altına sokup bu paraya el koyabiliyorlar.
Aynı zamanda mikrokredi sistemi “yoksullukla mücadele”de bir yöntem olarak sunuluyor. “Yoksullukla mücadele” kavramı yoksulluğun gerçek sebebini gizliyor.
Yoksulluktan kurtulmanın yükünü yine yoksulun sırtına yüklüyor…
Velhasılı kelam neoliberalizmin ufkunda tüm bunlar yatmaktadır. Umarım en kısa zamanda yapılan hataların farkına varılır da en azından zararın bir yerinden dönülür…
Aksi takdirde komik olmaktan öteye geçemeyecek rengi yeşiller…
Bize de kendilerine gülmek düşecek sağa dönen yolda ilerledikleri vakit.
Haydi bakalım…
Başak Önel
Baraka Kültür Merkezi aktivisti
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.