Hayata Dokunan Mücadeleler – Ali Şahin

Sınıf mücadelesinin yükselebilmesi sınıflar arası çıkar farklılıklarının görünürlüğü ile yakından alakalıdır.

Egemenlerce uygulanan politikaların emekçiler için ne derece fayda sağladığı ne derece zarar verdiği emekçiler tarafından göründüğü oranda önemi artan bir tartışmadır.

Yoksullaştırıcı birçok politika çalışan kesimlerde belirli mağduriyetler ve tepkiler yaratır.

Ancak bu mağduriyete yönelik itirazların kişiselden toplumsala dönüşebilmesi halkta oluşan tepkinin ekonomik ve politik zemine oturtulabilmesine bağlıdır.

Çoğu zaman örgütlü, kimi zaman ise kendiliğinden bir şekilde ortaya çıkan her mücadele belirli bir ekonomik ve politik zeminde yükselmiştir.

Bu zemin oluşturulamadığı zaman halkta uyanan hoşnutsuzluklar yığınsal bir mücadeleye dönüşemez.

Toplumda özellikle emekçi kesimleri mağdur eden issizlik, düşük ücretler, esnek çalışma gibi onlarca sorun vardır.

Buna rağmen bu sorunlar ekonomik, politik ve ideolojik bir zemine oturtulamadığı için karsı bir mücadele oluşamamakta.

Durumu Kıbrıs’ın kuzeyine göre somutlaştırmak için şöyle bir örnek soru sorabiliriz; Yakıcı bir sorun olduğu herkesçe kabul edilen issizlik konusu egemen siyasete karsı toplumsal muhalefette kendine nasıl bir zemin buluyor?

İşsizlik sorunu Kıbrıslı Türk solunun gündeminde ne şekilde yer almakta?

Basit bir şekilde fikir beyan etmekten ya da slogandan öteye gitmeyen bir iki kelimeyle değinmekten bahsetmiyorum.

Egemenlerin ve işbirlikçilerinin yarattığı işsizlik sorununa karşı Kıbrıslı Türk solu nasıl bir mücadele veriyor?

Ayni soru düşük ücretlerle, angarya ya da sendikasız çalıştırılmakla vb sorunlarla ilgili de sorulabilir.

Bu tarz örnekler tesadüfen seçilmemiştir.

Halkın bu sorunlara karsı bir mücadeleye katılma oranı, solun ortaya koyduğu çaba oranıyla paralel olacaktır.

Hepsi de gündelik hayatin içinde çok önemli bir yere sahip olan sorunlardır.

Bireylerin bu sorunlar karsısındaki duruşları, politik eğilimlerini de büyük oranda belirleyecektir.

Bu sorunlara karsı muhalefet tarafından somut bir mücadele zemini oluşturulamadığı surece halkta oluşacak çözüm fikri de egemenlerin dayattığı çözümler olacaktır.

Kitleleri fikirsel bir yakinlik hissetmediği halde bir partiye yanaştıran ya da hükümet değiştikçe parti değiştirttiren etken tam olarak da budur.

Egemenlerin istediği halk böyle bir halktır.

Yıllarca UBP’yi iktidar yapan ya da son 10 yılda UBP ve CTP arası mekik dokuyan bir halk tam da bu şekilde oluşmuştur.

Tüm bu süreçte solun eksikliği, haklin yakıcı sorunlarıyla ilgili somut bir mücadele zeminini çoğunlukla yaratamaz hale gelmesidir.

Bu başarıldığı oranda halkın mücadeleye yönelik kıpırdanmaları gözle görünür hale geliyor.

Örneğin Mağusa’da süren ve yerel ekonomiyi, hayatı, olumlu etkileyeceği bariz olan Derinya Kapısı’nın açılması mücadelesi.

Sendikasız Çalıştırılmak Yasaklansın kampanyası da son dönemdeki somut örneklerden biridir.

Kampanyanın sokakta bulduğu karşılık egemenleri ve işbirlikçileri önemli bir şekilde korkutmuştur.

Sol böyle mücadele zeminleri yaratmak ve yürütmek zorundadır.

Çünkü gündelik yaşama bir etkisi olmayan ve “akademik” bir tartışmadan öteye gitmeyen süreçler egemenlerin ekmeğine yağ sürüyor.

 

Ali Sahin

Bagimsizlik Yolu