Kuir Kıbrıs Derneği’nin çeşitli yapılarla birlikte, LGBTI bireylerle ilgili farkındalık yaratmak amacıyla Lefkoşa, Mağusa, Girne, İskele ve Lefke bölgelerinde gerçekleştirdiği reklam panosu üstündeki mesaj projesi “bilinmeyen kişilerin” saldırısına uğradı.
Saldırıların reklam panolarının bulunduğu birçok bölgede art arda gerçekleşmesi planlı bir eylemin olduğunu gösteriyor. Bu saldırılar homofobinin Kıbrıs’ta saldırgan bir olgu olarak varolduğunun yanı sıra bir başka gerçeği daha gösteriyor.
Homofobinin reklam panolarını parçalayacak kadar saldırganlaşması, Kıbrıs’ın kuzeyinde AKP ve yerli işbirlikçileriyle yükseltilen gericilikten bağımsız düşünülemez.
Elbette ki, homofobi içinde yaşadığımız toplumda mazisi olan bir olgu. Fakat AKP ve Erdoğan’ın ürünü olan ve günden güne de etkisi artan dinsel gericilik ve faşizm ister istemez Kıbrıs’ta da gözle görünür bir değişiklik yaratıyor. Bu saldırılar da bu bağlamda ele alınmalı.
Gericilik ve faşizm yükseldikçe, hayatın tüm alanlarında hak taleplerinin karşısına çıkıyor.
LGBTI mücadelesi görünür oldukça gericilik karşısına çıkıyor.
Hatırlanmalıdır ki, bu saldırıdan ayrı, son gerçekleşen 17 Mayıs homofobi karşıtı yürüyüşte de gericiler ve faşistler yürüyüşü engelleme tehditleri savurmuş fakat çok sayıda örgütün ve bireyin katılımı sonucu buna cesaret edememişlerdi.
Kısacası bu saldırı, gericiliğin bu konudaki ilk vukuatı değil.
Diğer mücadeleler de gericilik ve faşizm ile sürekli karşı karşıya geliyor.
Bakıyorsunuz koordinasyon ofisinin baş destekçileri yine bunlar.
Barış mücadelesinin karşısında “kanla aldık, vermeyiz” nidalarıyla yine en öndeler.
AKP’nin neo-liberal politikalarına karşı toplumsal çıkar ve emekçilerin hakları için direniyorsunuz, “hain ve besleme Kıbrıslılar” diyerek faşizm, okullara, hastanelere, kadın sığınma evlerine bütçe ayrılmazken durmadan cami ve külliye yapılıyor, yobaz kurumlara arazi tahsis ediliyor diye isyan ediyorsunuz, “dinsiz gavurlar, rumcular” diyerek gericilik kusuyorlar.
Liberal çevreler de gericilik ve faşizmden çok iyi bir şekilde faydalanıyor.
Emekçiler birleşemedikçe, aydınlar sindirildikçe neo-liberal politikalar rahatça uygulanabiliyor.
Rahatça görüleceği üzere gericilik ve faşizm, ekonomik mücadeleden, laiklik mücadelesine, feminist mücadeleden ırkçılık karşıtı mücadeleye kadar her anlamda karşımızda duruyor.
Dolayısıyla tüm bu mücadelelerin birleştirilmesi de bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor.
Toplumsal cinsiyet eşitliği, emek mücadelesi, gençlik, kültür sanat alanı vb. tüm bu mücadeleler birbirinden kopuk bir şekilde değil hem birbirleriyle hem de siyasal bir mücadeleyle koordineli bir şekilde bir birleşik bir şekilde yürütülebilmeli.
Ancak bu şekilde gericilik ve faşizm karşısında kazanım elde edilebilir.
Birbirinden kopuk ve siyasal bir mücadeleyle bağ kuramayan her çaba egemenlerin karşısında yalnızlığa mahkum olacaktır.
Bu yüzden hayatın çağrısına kulak verip mücadelelerin birleştirilmesi için çaba sarf etmek hayati önemdedir.
Ali Şahin
Bağımsızlık Yolu