Halkın, hükümet üzerinde kurduğu baskılarla evlere kapanıp, sokaklara çıkmadığımız o karanlık günlerin yarattığı ışıkla Pandemi sürecini en az hasarla atlattık. Hayatımızı durduran bu virüs, bir arada yapacağımız etkinlikleri, törenleri, eylemleri iptal ettirip hayatımızdan çıkarırken, kalabalıklara olan özlemimizi perçinledi. Sosyal canlılar olarak bir araya gelemeyen, sarılamayan, dokunmaktan korkan bir durumun içine sürüklendik. Oysa Akdenizli olmanın getirisiyle de ne çok severdik anlatırken arkadaşımızın sırtını sıvazlamayı, yanağına bir öpücük kondurmayı, elini tutup destek olmayı… Onun yerine internet üzerinden devam ettirmeye çalıştık birçok şeyi. Bu yeni devinimin başarılı olan yanları da oldu olamayan yanları da. Mart ayının 13’ünden bu yana sokağa çıkmayarak, maske ve eldiven kullanarak, hijyen kurallarına bağlı kalarak verdiğimiz mücadelenin ardından Mayıs ayının ortalarından itibaren yaşanmaya başlanan “normalleşme” süreciyle birlikte normal hayatlarımızı temkinli adımlarla da olsa yaşamaya başlamıştık, yavaş yavaş eski düzenimize dönmüştük ki, bir korku bombardımanına daha tutulduk yine…
1 Temmuz’dan itibaren Türkiye’den uçuşların başlayacak olması, üstelik gelecek olan yolcuların karantinada kalma uygulaması olmadan, ülkeye gelmeden ve ülkeye girişte yaptıracakları PCR testi yapma koşuluyla gelecek olmaları belleklerden neredeyse silinmeye yüz tutmuş“Acaba virüs bize tekrardan gelir mi, gelirse sağlık sistemimiz yeterli mi?” gibi soruları tekrardan gün yüzüne çıkarttı. Diğer yandan vakaların azalarak da olsa görülmeye devam ettiği güney Kıbrıs’a geçişlerin başlaması da bir diğer tartışma noktası. Yapılacak herhangi bir açılmanın bilimsel verilere dayandırılarak yapılması ve gerekli önlemlerin alınması oldukça önemli bir durumken hükümetin uzun süre gerekli açıklamaları yapmayarak halkta tedirginlik yaratması da bir diğer sıkıntı oldu.
Ekmeğini Kıbrıs’ın güney coğrafyasında çalışarakkazanan emekçilerin işlerine geri dönebilmesi, yaşanan mağduriyetleri ve ekonomik krizin bir ayağını rahatlatmış olsa da hükümetçe alınan tedbirlerin yeterli olup olmadığı düşündürücüdür. Hükümetin ön gördüğü en az 72 saati kapsayan PCR testi uygulaması ve testin güneye tedavi, eğitim ve çalışmak amacıyla gideceklere ücretsiz uygulanacağını bilmek, kulaklara güzel duyulsa da bunun dışındaki vatandaşların 300 TL karşılığında testi yaptırabilecek olması kabul edilebilir değildir. Güneye geçsin geçmesin, yaptırmak isteyen tüm vatandaşlar ücretsiz bir şekilde bu haktan yararlanabilmelidir. Devletin sağlamakla mükellef olduğu Anayasa’nın 45. maddesinde de belirtildiği üzere “Devlet, herkesin beden ve ruh sağlığı içinde yaşayabilmesini ve tıbbi bakım görmesini sağlamakla ödevlidir”.
Sağlık alanında dinlenmesi gereken en önemli kurumlardan biri olan Tabipler Birliği ise yaşanacak herhangi bir olumsuzlukta hastanenin tek başına mücadele edemeyeceğini savunuyor. Yaşanılan süreçte, 45 günde bitmesi planlanan Pandemi hastanesini için ne yazık ki bir çivi bile çakılmadı. Hastane yok, yeterli sayıda personel yok, gerekli teçhizat yok… Karantinanın hayat kurtarmada ne denli önemli bir uygulama olduğunu söylemeye bile gerek yok. Geçmişte de alınan karantina yöntemleriyle Kıbrıs’ta hastalıkların yayılmasının önüne geçilmiş. Örneğin Osmanlı zamanında Limasol ve Larnaka limanlarında kurulan karantina merkezleri sayesinde hastalıkların önü alınmış. Hastalıklı bir yerden gelen ya da hastalık taşıdığına inanılan gemiler en az 40 gün boyunca limanda bekletilmiş. İngiliz döneminde yayılan Çiçek hastalığıyla savaşmak için hastaneye çevrilecek alanlar yaratılıp hemen hizmete sokulmuş.
Ekonominin düzelmesi için yapılmak istenen bu hamleler, olası bir bulaş durumunda, ekonominin gidişatını yine etkileyecektir. Tekrardan evlere kapanmak istemiyor ve durumları düzeltmek istiyorsak hükümetin alacağı kararları bilimsel verilerle destekleyip tekrardan gözden geçirmesi gerekir. Aksi takdirde ülkede yaşanacak herhangi bir bulaş ya da bunlardan kaynaklı ölümlerden sorumlu tutulacaklarını hesaba katmalıdırlar!Yapılması gerekenler gayet açık ve nettir: Sağlık sistemi düzenlenerek gerekli tedbirler alınmalı; personel yetiştirilmeli, hastanenin yatak kapasitesi arttırılmalı, gerekli malzemeler ve ilaç gibi elzem ihtiyaçlar önceden hazır edilmeli, testler ve denetimler sıklaştırılmalı, güvenli bir ortam sağlanana ve karantina koşulları uygulanana değin dışarıya açılmalargerçekleştirilmemelidir. Halk sağlığını hiçe sayan hükümete karşı tepkimizi ortaya koymak için bu akşam saat 19:00’da Pronto Çemberi’nden Başbakanlığa yürüyerek sağlık örgütleri ve Sendikal Platform’un düzenleyeceği eyleme maskelerimizle katılıyoruz.
Şifa Alçıcıoğlu
Baraka Aktivisti