Son dönemde basınımızda geniş yer bulan Türkiye hükümeti ile hükümetimiz arasında Hala Sultan İlahiyat Koleji’nin yürütmesinin Türkiye’ye devredilmesi ve Anadolu İlahiyat Koleji açılmasını da içeren bir mutabakata zaptı imzalandığı haberleri herkesin malumu. Son olarak Eğitim Bakanı Çavuşoğlu da evet Anadolu İmam Hatip de açıyoruz, Türkiye’den değil ama Kıbrıs’tan koordinatör de atayacağız diyerek doğruladı. Doğruladı diyorum ama halen mutabakat zaptı görülmüş değil. Hükümetin ama özellikle de şeffaflığı temel şiar eden HP’nin bir an önce toplumda büyük oranda öfke ve kutuplaşma yaratan bu metni tam metin açıklamasını gerekir.
Türkiye’den gelen direktiflerle ve hatta Türkiye ile imzalanacak protokol için Türkiye’nin ön koşulu olarak görünen bu metni Kıbrıslı Türklerin kendi kendilerini yönetme hakkının eğitim alanında sınırlandırılması anlamına geldiği görülüyor. Kıbrıslı Türkler nasıl ki Koordinasyon Ofisi’ne kitlesel olarak “reddediyoruz” demiş ve Koordinasyon Ofisi’nin kurulmasının önüne geçmişse böylesi bir adımı atacak bir hükümete karşı da durmasını ve hükümeti oluşturan partilere gerekli dersi vermesini bilecektir.
Mademki bu vesile ile ülkede dini temelli eğitim gündeme geldi şu ana dek oluşan istatistiklerle bu modeli inceleyelim. Hala Sultan açılırken yaşanılan tartışmalarda temel tartışma ihtiyaç ve talep olduğu iddiası üzerinden çıkmıştı. İlginçtir o dönem Kudret Özersay çok da somut ve mantıklı gerekçelerle dini temelli bir orta eğitim kurumu ihtiyacı olmadığını savunmaktaydı. Hala Sultan İlahiyat Koleji’nin açılmasından günümüze geçen süreç, ada yarımızda dini eğitim veren bir orta eğitim kurumuna ihtiyaç olmadığını da, bu modelin eğitimde başarıyı arttırıcı bir faktörü olmadığını da kanıtlamıştır. İhtiyacımız olan, dini eğitim kurumları değil, kamusal, bilimsel, nitelikli ve herkese eşit eğitim sağlayacak eğitim kurumlarıdır.
Geçtiğimiz aylarda 2. aşamasının da gerçekleşmesi ile tamamlanan kolej sınavları bu gerçekliği net bir şekilde gözler önüne sermiştir. Türk Maarif Koleji’ni kazanan 151 gencimizden son sıradan bu okula gitmeye hak kazananı 85 puan alırken, Hala Sultan İlahiyat Koleji’ne ilk sıradan girmeye hak kazanan öğrencimiz ise 84.5 puan almıştır. Bu durum göstermektedir ki, Hala Sultan İlahiyat Koleji’ni seçen gençlerimizin en azından çoğu, İlahiyat vurgusundan değil, ülkemizde kolej sisteminin ifade ettiği ücretsiz, kamusal ve nitelikli eğitime erişebilmek için Hala Sultan’ı seçmiştir. Bu durum Hala Sultan’da verilen eğitimdeki dini bölümün toplumsal bir ihtiyaçtan değil, toplumumuzda çocuklarını özel okullara gönderemeyen ama iyi bir eğitim almasını isteyen ailelere yönelik bir dayatma olduğunun kanıtıdır.
Kıbrıs’ın kuzeyinde daha fazla dini eğitime ağırlık veren orta eğitim kurumu açılmasını savunan veya Hala Sultan’ın Kıbrıslı Türk eğitim otoritelerine bağlı olduğundan başarısız olduğunu bir koordinatöre ihtiyaç olduğunu savunanlar ise ya art niyetlidir, ya da bilgisizdir. Türkiye’de AKP dönemi itibari ile yaygınlaştırılan İmam Hatip okulları gençlerin eğitimine başarı değil, başarısızlık katmıştır. Türkiye’de İmam Hatip okulları Üniversite giriş sınavlarında açık farkla en başarısız eğitim kurumları olarak adını yazdırmaktadır.
Türkiye’de hem totalde, hem de öğrenci başına en çok bütçenin ayrıldığı eğitim kurumları olan İmam Hatipler’den (orta eğitim dini okul yüzde 11 iken yüzde 20 üzeri bütçeden pay) mezun olan öğrencilerin 2018’de yüzde 18’İ, 2019’da ise yüzde 15’i bir üniversiteye yerleşebilmiştir. Bu sene gerçekleşen Lise yerleştirme sınavlarında İmam Hatip Ortaokullarından mezun olan öğrencilerin yüzde 38’i ise Lise eğitiminde İmam Hatipler dışındaki okullara yerleşmiştir. Tüm veriler göstermektedir ki, Kıbrıs’ta eğitimi geliştirmenin yolu Türkiye’yi örnek almak olmadığı gibi, eğitim kurumlarının Türkiye ile koordinasyonu irademizi gasp etmenin yanında eğitimimizi kötüye götürecektir.
Son olarak şunu vurgulamak önemlidir; Hala Sultan ile ilgili kolej sınavını kazanarak okula giren gençlerimizin geleceğine yönelik bir kaygı belirtmeksizin salt Hala Sultan kapatılsın demek yanlıştır. Yanlış olduğu gibi, böylesi bir tavır halkımızı dine bakış açısı nezdinde bölecek ve kutuplaştıracaktır. Bu, her gün dayatma politikalarla fakirleştirilen, borçlulaştırılan, yaşayamaz hale getirilen halkımızın dayatmalara karşı bir araya gelmesini zorlaştıracaktır. Kamusal eğitim ve sağlığın niteliksizleştirilmesi, Kooperatiflerin kapatılması, elektriğe yapılan 3lü zam, benzine, tüpe zam, maaşların kırpılması, Vakıflar bütçesinin gerici derneklere bölüştürülmesi ve şöven faaliyetleri sponsorlamak için çarçur edilmesi hepimizin ortak sorunlarıdır. Kimliksel bölünmelerle kendi kendimizi hareket edemez hale getirirsek bunların hiç birine dur diyemeyiz. Maalesef Hala Sultan projesinin bugüne kadar başardığı tek şey de kimliksel zeminde yarattığı kutuplaşmalarla emekçileri bölmektir.
Hükümet eğer eğitime ve geleceğimize az da olsa önem veriyorsa yapması gereken daha fazla dini eğitim veren orta eğitim kurumları açmak yerine, Hala Sultan İlahiyat Koleji’ndeki dini müfredatı ortadan kaldırarak Lefkoşa’ya ücretsiz, kamusal, nitelikli ve herkese eşit eğitim verecek yeni bir kolej daha kazandırmasıdır. Toplumsal ihtiyacımız ada yarımızdaki tüm kamusal eğitim kurumlarının kolejler seviyesine taşınmasıdır. Hala Sultan’a hali hazırda hem kolej eğitimi, hem de dini eğitim vermesi için para ayırabilen, özel okullara muazzam teşvikler verebilen hükümetimiz, eğer gençlerimizin eğitimini gerçekten umursuyorsa, bu kaynakları doğru yerlere yönlendirerek herkese ücretsiz, kamusal, nitelikli, bilimsel ve eşit eğitimi sağlamayı da başarabilir.
Mustafa Keleşzade
Bağımsızlık Yolu Örgütlenme Sekreteri