Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Aziz Gürpınar, geçtiğimiz gün bir televizon programında özel sektörde çalışanın haklarının gasp edilmesinin önüne geçeceğini iddia ettiği “üç bacaklı” bir formül açıkladı. Özel sektörde sendikalaşma üzerine baskıların arttığı bir dönemde gelen bu açıklama ile Gürpınar, bakanlığın amacının emekçiyi korumak mı yoksa zorunlu sendikalaşma talebinin baskısını azaltmak mı olduğu sorusunu akla getirdi.
Geçtiğimiz günlerde bir televizyon programında bakanlığın “üç bacaklı” projesini açıklayan Gürpınar, projenin özel sektörde yaşanan sorunları çözeceğini ve hakların gasp edilmesinin önüne geçeceğini öne sürdü. Gürpınar projesini şu şekilde açıkladı:
1- Çalışan “Danışma ve Bilgilendirme” Kurulu
Belli sayıda çalışana sahip olan işletmelerde çalışanın temsil edileceği bir danışma ve bilgilendirme kurulunun oluşturulması.
2- Toplu İş Sözleşmesine “Teşvik”
Toplu iş sözleşmesi yapan iş yerlerine teşviklerin arttırılması.
3- “Yargı Öncesi” Çözüm Kurulu
Uyuşmazlıkların, idari bir yargı öncesi çözüm müessesinde çözülmesi. Çalışanların şikayetlerinin değerlendirileceği ve başvurunun ücretsiz olacağı bir kurul oluşturulması.
Bakanın çözüm olarak sunduğu projenin tüm bacaklarının emek mücadelesinin onyıllardır ileri sürdüğü taleplerin sermaye dostu ikameleri olduğunu görmek ise pek zor değil.
Gürpınar’ın belli sayıda çalışanı olan işyerlerinde kurulmasını öngördüğü çalışanlardan oluşan kurula emek mücadelesinde SENDİKA denmekte. Sendikalı çalışanların bulunduğu iş yerlerinde sendika temsilcileri bakanın bu kurula biçtiği görevi zaten üstlenmekte. Son zamanlarda Bağımsızlık Yolu tarafından sırtlanılan zorunlu sendika kampanyasında ise “10 üzeri çalışanı olan iş yerlerinde sendikasız çalıştırılmanın yasaklanması” talep edilmekte.
Toplu iş sözleşmesini ise iş yerlerine teşvik ödeyerek sağlayabileceğini düşünen Bakanlık, TİS’in yetkili sendika ve işveren arasında zorlu ve çekişmeli bir süreç sonucunda ortaya çıkan ve çalışanın haklarını asgari hakları barındıran iş yasasından ileri taşıyan bir anlaşma olduğunu bilmez gibi yapmakta. Sendikalaşma olmayan özel sektörde Toplu İş Sözleşmesi işveren tarafından tek taraflı mı hazırlanacak? Grev hakkı olmadan TİS müzakeresi olur mu? Bu TİS’in doğasına aykırı.
Son olarak Gürpınar, mahkemeye erişimin pahalı ve çözümün uzun sürmesinden dolayı uyuşmazlıkların, idari bir yargı öncesi çözüm müessesinde çözülmesini öngörmekte. Burada da iki noktanın üstü örtülmekte. Birincisi, iş mahkemelerinin yasada olmasına rağmen hiçbir zaman kurulmamış olmasından dolayı işveren-işçi arasındaki anlaşmazlıkların kiracı-mal sahibi ya da borçlu-alacaklı davalarıyla aynı mahkemede çözülmesinden kaynaklanan tıkanıklık. İkincisi ise, örgütlü bir işçinin mahkeme masraflarının zaten sendikası tarafından karşılanacağı. “Ücretsiz ve hızlı kurul” ise emek mücadelesinin taleplerine “gelin biz sizi uzlaştıralım” yaklaşımından öte bir çözüm teşkil etmemekte.
Özetle, Gürpınar emekçinin sorunlarını çözecek yeni bir formül bulmuş olmak bir yana, hükümetin ve Bakanlığın emek mücadelesinin taleplerinden kaçmak için sermaye ile uzlaşmacı tavrında devam edeceğinin sinyallerini vermekte.