GİRNE’DEKİ ‘İLGİNÇ’ TACİZ OLAYI ÜZERİNE BİRKAÇ SORU – Özgül Saygun

 

Kadının ve kadın imgesinin haberleştirilmesindeki etik düzeydeki sorun bir çok eleştiri ve tartışma barındıran bir alandır. Ülkemizde de günlük yaşamımızda şiddet haberleriyle özellikle sosyal medya üstünden çalışan haber siteleri aracılığıyla çok daha fazla karşılaşır olduk. Şiddet haberleri bu sayede Facebook ve ya Twitter’da ‘gezinirken’ gördüğümüz çarpıcı bir cümle ve çarpıcı bir fotoğrafla hızla tüketilen bilgiler olarak hayatımıza girmeye başladı.  Oysa çarpıcı bir cümlenin ardından adeta bir öyküdeki gibi olay örgüsüyle gelişen bu haberler bize ne anlatıyor olabilir? Olguların ve olayların öyküleştirilerek ya da nesnelleştirilerek haberin yapılması yönündeki liberal görüşe alternatifi olarak gelişen eleştirel haber anlayışı, habercinin gerçeği bize çarpıtılmış olarak ve ya en iyi ihtimalle haberi yeniden kurduğu/inşa ettiği görüşünü savunur. Bu eleştirel bakış, haberin, dünya ve insana dair bir anlatı olarak  kurucu rolü olduğundan yola çıkar. Yani, haber yaşanılan toplumun nasıl bir yer olduğuna dair bilgi içeren ve ilişkileri hem nasıl inşa edildiğini gösteren hem de bunu yeniden inşa eden bir araç haline gelir.

Bu nedenle, özellikle son günlerde sosyal medyada ve haber sitelerinde karşılaştığımız şiddet ve taciz haberleri bize yaşadığımız toplumu çok da iyi anlatıyor aslında. Google’a ‘taciz, kktc ve kadın’ üçlemesini yazdığınız anda karşınıza çıkan başlıklar akıl almaz derecede cinsiyetçi boyutlara ulaşabiliyor. Bunlardan biriyse son günlerde herkesin Facebook sayfasında bolca karşılaştığı ”Girne’de ilginç(!) taciz ve darp olayı”. Olay 3 kadının 1 kadını piknik alanına götürüp taciz ve darp etmesiyle ilgili olsa da (ki bunu kısa geçmemin nedeni küçümsediğimden değil konunun olayın içeriğiyle bir alakası olmamasıdır)olayın haberlerdeki yeri ve yukarda bahsettiğim gibi, hızlı bir biçimde tüketilmesi için çarpıcı bir şekilde önümüze sunulması olayı başka bir boyuta taşımıştır. Örneğin bu haber, Kıbrıs Son Dakika adlı haber sitesi ”Yok artık! Biri lezbiyen olan üç kız…” ve Gündem Kıbrıs haber sitesi ”Genç kızı ormana götürüp çırılçıplak soydular!” başlıklarıyla yer aldı. Daha sonrasındaysa bahsi geçen kadınlardan birinin kişisel Facebook sayfasından yaptığı açıklamaya yer veren Kıbrıs724 adlı haber sitesi ”E.A’yı aralarındaki husumetten dolayı araçlarına aldıklarını ve “O…..”, “L….” diyerek Boğaz Piknik Alanı’na götürdüklerini anlattı.” cümleleriyle olayı gündeme taşıdı.

Yukarda da bahsettiğim gibi, bu başlıklar ve içerikleri günümüz kktc toplumunda kadına ve LGBTİ bireylere yönelik şiddeti küçük bir ucundan da olsa su yüzüne çıkarıyor. Bu olayın haber sitelerine taşınması iki boyutta sorunludur. Birincisi bu tacizin ‘kadınlar’ tarafından yapıldığının ‘ilginçliği’ ikincisiyle bu tacizin içinde ‘lezbiyenlerin’ olması. Günümüzde bir kadın ve ya LGBTİ birey yaşamın her alanında sözlü tacize, tecavüze ve bezdiriye (Mobbing) uğrarken, böyle bir olaya haber siteleri ‘ilginç’ olarak yer veriyor. Peki böyle bir olay neden ilginç? Ya da erkek taciz ve tecavüzü çok mu ‘alışılagelmiş’? Elbette değil ve elbette her iki türlüsünün de hiç bir şekilde savunulur bir yanı yok. Fakat, bu tür başlıklarla verilen taciz ve tecavüz haberleri kktc’deki ayrımcılıklı yaşamımıza dair de oldukça şey söylüyor. Örneğin, başka haberlerde de ‘6 yaşındaki çocuğa cinsel taciz’ olarak başlıklandırılan haber çocuğun cinsiyetine göre ‘4 yaşındaki kız çocuğuna cinsel taciz’ halini alabiliyor. Oysa tacizin cinsiyeti olabilir mi?

İkinci sorunsa haberlerdeki ve daha sonra çok ilgi çeken ‘lezbiyen’ meselesi, ‘lezbiyen’ kelimesini bir küfür olarak varsayıp sansürleyen bir haberin üstüne bir kadının bu ithamı reddetmesi son derece anlaşılır değil mi? Belki duymuşsunuzdur ‘sosyal ölüm’ diye bir terim vardır. Kişinin yaşadığı topluma uymayacak ve ya ‘utanç verici’ davranışından sonra o toplumdan soyutlanması anlamına gelir ve evet, genç bir kadın, suçlu da olsa tüm hakları ihlal edilirken, sosyal ölümden korkmuştur.

Toplumumuzda neredeyse hiç bir LGBTİ birey cinsel kimliğini ve yönelimini açıkça yaşayamazken, böyle bir olayın üstüne bir kadının tüm insan hakları ve gazetecilik meslek ilkeleri çiğnenip, fotoğrafıyla, adıyla ve Facebook sayfasından alınarak yapılan haberlere değil, lezbiyen olmadığına ‘isyan etmesi’ ‘normal’ değil mi?

Be the first to comment

Leave a Reply