Bizim kuşak Lefkoşa’yı bilemedi. Bir dönüşüm zamanına denk geldik, Lefkoşa’nın Lefkoşe olduğu, parklara Ankara isminin getirildiği…
Annelerimizin, babalarımızın anlattığı gibi yasemin kokan sokaklar bulmadık. Kim bilir belki de bugünlerde aşkların da, umutların da solgun oluşu yaseminlerin olmamasındandır.
Yaseminlerden bize kalan, sokak araları pazarlıkları, uyuşturucu tacirleri ve otellerin ışıltılı kumarhaneleri oldu.
Her okuyuşum da Lefkoşa’yı düşündüğüm, Lefkoşa’yı her düşündüğümde aklıma gelen bir şiiri var Ahmet Telli’nin:
Bu kent öldürüldü diyorlar
Kurşuna dizildi bir gece yarısı
Hayaletler geziniyormuş şimdi
Sokak aralarında ve caddelerde
Baykuş tüneği olmuş alanlar
Ve yarasalar uçuşuyormuş…
Silah ve esrar kaçakçıları
Altın çağını yaşarlarken
Artıyormuş bir yandan da
Kumarhaneler, meyhaneler
Borsa oyunları hileli iflaslar
Birbirini kovalayıp dururken
Nasıl çıkmışsa pek bilinmiyor
Yaygınmış şimdilerde rus ruleti
İntiharların sayısı bilinmiyor
Çoğalıp duruyormuş fahişeler
Ve artık bunların hiç biri
Olay bile sayılmıyormuş şimdi
Bu kent öldürüldü diyorlar
Bahar gelmez artık buraya
Bahar gelmez mi artık buraya? Yine aynı şair, “bahar gecikebilir, unutmayalım” diyor aynı şiirinde.
Bahar gecikebilir elbet. Kaç mevsimdir gecikmekte zaten.
Biz Kıbrıslı Türkler her mevsim sağlam bir doluya tutulmaktayız. Şemsiyeleri hep sığınak olarakgördük, hepsinin delik olduğunu bile bile…
Ama hiç kara bulutları dağıtmayı, onlara karşı yumruk sallamayı beceremedik…
Ve biz hala ıslanmaktayız.
Lefkoşa’nın sokakları her yağmur yağdığında dolar taşar… Bir ‘Lefkoşa sokakları göletine’ dönüşür. Belki o su bizi boğmuyor; ama yıllardıryakalandığımız bu dolu bizi her gün biraz daha boğmakta… Her gün biraz daha nefessiz kalmaktayız…
***
Seçim dönemleri oyun gibidir aslında. Her şey bellidir. Ziyaretler, afişler, televizyon ve radyo programları, bir kaç sansasyonel açıklama, gücü olanın miting yapması, ‘seçimden önceki gece’ ve ardından da ‘seçim günü’…
Bugünlerde de tüm seçim partilerinin Lefkoşa’yı kurtarma naraları ile kollarını sıvadıklarına şahit olmaktayız. Her kesim böğüre böğüre kendisinenLefkoşa için en iyisi olduğunu gözümüze sokmakta…
Halbuki ne Lefkoşa Ankara’yı karşımıza almadan kurtulur ne de Ankara’yı karşımıza almak Lefkoşa’yı kurtarmadan mümkün olur.
Bu iç içe geçmişlikte, bu seçim oyununun egemenlerin aleyhine; halkın lehine bozmak; mühürleri kırmak ve Ankara değil Lefkoşa’ya bir tik atmak aynı zamanda yeni bir gediğin de resmi açılışı olacak.
***
Sistemin bağrında gedikler açmak lazım. Nefes alabileceğimiz gedikler…
Baraka yıllardır küçükten küçüğe adımlarla uzun bir yolculuğun yolarını arşınlamakta. Bu yolda hiçbir durakta durmadı. Geçilecek uğraklar vardı ve geçti. Belki iyi belki kötü, belki eksik belki de fazla… Ama her bir uğraktan sonra yeni mesafeler kat etti…
Şimdi BUGÜN MÜHÜRLERİ YARIN ZİNCİRLERİ KIRACAĞIZ derken de bir uğraktan geçmekteyiz aslında.
Yeni gedikler açılacak ve o gedikler büyüyecek; bir gün, geç olsa da güç olsa da bahar o gediklerden girip de gelecek… Kurtarıcılar sayesinde değil;Lefkoşalılar, Kıbrıslı Türkler sayesinde…
***
Şair “yolculuk uzun bir cümledir” diye yazmakta. Biz bu yolculuğu harf harf dizmekteyiz işte.
bu yazı 14 Mart 2013 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır.
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.