Gazeteci Miyiz? Basın Sözcüsü Mü?-Feray Yalçuk

Başlıkta belirtilen bu iki meslek Kıbrıs’ın kuzeyinde sıklıkla birbirine karıştırılmaktadır. Oysa birazdan birbirlerinden ne kadar da farklı olduklarını birlikte göreceğiz. Açık olmak gerekirse “şeyleri” karıştırmak bir defaya özgü olmalıdır. Tekrarı, karıştırmak değil kandırmaktır.

Gelin ilk önce bu meslekleri biraz inceleyelim. Basın sözcülüğü uzun yıllar önce popülerlik kazanıp hala geçerliliğini koruyan bir meslektir. Halkla ilişkiler, basın sözcülüğü formundan gelişmiştir ve amaç sırf propagandadır. Basın sözcüsü bir birey ya da kurumu kahramanlıştırmayı hedeflerken bunu da dinlemeden ziyade anlatmaya dayalı bir iletişim şekliyle (tek yönlü) yapar. Hedef kitleler belirlendikten sonra ilgili kurumların veya kişilerin yarar sağlayabileceği bilgiler, fikirler ve benzeri şeyler halka empoze edilmeye başlanır.[1]

Şimdi biraz da gazetecilikten bahsedelim. Haberleşmek, iletişim kurmak, bilgi aktarmak… bunlar uzayıp gider. Yıllar yılı insanlar birbirlerinden, olan olaylardan haberdar olmuşlardır. Haber, insandır. İnsan da haber. Bu şu demektir aslında; her haberin bir insan yanı vardır. İnsanı ilgilendirmeyen şeyler haber değeri taşıyamaz. Gazetecilik nedir diye soracak olursak; en yalın haliyle gerçeği söylemektir. Bizim, gazetecilikten ziyade gerçek nedir diye sorgulamamız gerekir.

Gerçek; olandır. İyi veya kötü tüm yaşananlar gerçektir. Sadece şu vardır; her olayın içinde bir gerçek değil birçok gerçek vardır. Bu gerçekliklerin neresinden tutacağımız, resmin hangi kısmını yansıtacağımız ya da sadece işimize gelen gerçekleri ifşa edip etmeyeceğimizse etiğimize, ahlağımıza, duruşumuza, insanlığımıza ve daha birçok değerimize veya değersizliğimize kalmıştır.

Kısaca gazetecinin tek derdi gerçekken basın sözcüsününki çalıştığı kurumun veya kişilerin menfaatleridir. Gazetecinin hesap vermesi gereken halktır, basın sözcüsüyse patronuna hesap verir. Bu yazının esas amacı bir mesleği yüceltip diğerini yermek değildir. Kendini gazeteci sanan basın sözcülerine küçük bir hatırlatmadır.

Öncelikle gazeteciler her zaman taraftırlar. Gazeteci tarafsızdır, boş laf. Haber yazarken, soru sorarken gazetecinin baktığı bir açı vardır. İşte o açı, gazetecinin tarafıdır. Sorumlu olduğu kitle halksa halktan taraf olmadan gerçek soruları sorabilmek mümkün müdür? Halkın sorunlarını/sorularını görebilmek mümkün müdür?

Şimdi az önce bahsettiğimiz gazetecinin “gerçekliğini” biraz açalım. Diyelim ki ortada bir cinayet var. Katil, her zaman uşak olmayabilir. Gazeteciyi düşünebilen bir projeksiyon makinesine benzetebiliriz çünkü düşünmek görmeyi yeniden öğrenmektir.[2] Gerçeği yansıtmak da sadece olanı değil olmayanı da anlatmaktan geçer. Bu durumu bir örnekle açacak olursak; Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nde gerekli iş güvenliği olmadığı için yüksek bir kattan zemine düşerek hayatını kaybeden işçinin haberini yaparken işçinin ölümü kadar gerçek bir diğer konu da iş güvenliğinin olmayışıdır. Olmayan “can güvenliğidir”, olan da “cinayet” ve ikisi de gerçektir.

Diğer yandan gazeteciyle basın sözcüsü arasındaki önemli ayrımlardan bir diğeri de tek yönlülüktür. Tek yönlü anlatılan her şey eksiktir, çarpıtmadır ve en ağır deyişle yalandır. Resmin tamamını göstermek ve hatta o resmin neden öyle olduğunu anlamak ve anlatmak gazetecinin işidir. İstediği kısımları kesip resme yeni bir görüntü kazandırmaksa basın sözcüsünün.

Gazeteci gördüğünü dahi sorgulamalıdır. Halka, okuması ve okudukları üzerinden bir sonuca varması için bir şeyler sunuyorsanız, bu sorumluluk isteyen bir iştir. Dünyanın birçok yerinde ne hikmetse sorgulamak gazetecinin işi değil de siyasilerin ya da gazetenin reklam ilişkisi içinde olduğu kurum ve kişilerin işidir. Yapılan haberi sorgulamak onlara kalmıştır ne yazık ki. Ne acıdır ki Kıbrıs’ın kuzeyinde bu telefonlara gerek bile kalmadan işler genellikle siyasilerin ya da sermayedarların istediği şekilde yürür. Bunun da tek nedeni; gazetecilikle basın sözcülüğünün içiçe geçmiş olmasıdır. Bu “gazeteci” sözcüler tuttukları siyasi partilerin ya da sermayedarların menfaatleri doğrultusunda haber yaparlar. Ülkemizde “parti tutmak” abartılmış bir deyiş değildir. Yanlış yapsa da, ideolojisi olmasa da, halkı kandırsa da kalbi hep aynı siyasi partiyle çarpan birçok insan vardır. Kısaca, siyasi parti holiganları.

Bu bahsedilen tutumları örneklemek gerekirse; geçdiğimiz yaz “Kamu Reformu” adı altında Kamu Görevlileri Yasası’nda bazı değişiklikler yapılacağı bildirildi. Kamu Görevlileri Yasası Kıbrıs’ın kuzeyinde önemli bir yasadır ve onunla ilgili yapılacak olan her değişikliğin detaylandırılması, gereklidir. Fakat hükümeti destekleyen gazeteler değişikliğin sadece iyi yanlarından bahsederken kabine dışında kalmış partilerin gazeteleriyse yalnızca kötü yanlarından bahsetti. Gazeteci elbette kendince önemli bulduğu kısımları öne çıkarır. Bu taraf olmaktır. Haberi eksik yazmak, susmak, çarpıtmaksa taraf tutmaktır.

Bir başka örnek de 19 Nisan 2015’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde yaşandı. Kimi gazeteler çarşaf çarşaf Derviş Eroğlu propagandası yaparken kimileri de Sibel Siber’inkini yaptı. Mustafa Akıncı’nınki çok rağbet görmese de açıktan destekleyen gazeteler vardı. Çoğulculuk (çok seslilik) elbette güzeldir ve gereklidir. Yanlış anlaşılan şudur; gazete, herhangi bir siyasi partinin basın bürosu değildir. Hangi gazeteci veya gazete ki bu seçimin Derviş Eroğlu ile Sibel Siber arasında geçeceğini düşünmüştür, işte onlar ya kördürler ya sağır ya da yalancı. Bakın, olayın kişilerle hiçbir ilgisi yoktur. Olay gerçeklikle ilgilidir. Yayınlanan tüm anketlerde Mustafa Akıncı’nın üçüncü sırada seçimi tamamlayacağı servis edilirken seçimi Mustafa Akıncı’nın kazanmış olması da manidardır. Şimdi bu gazetelerin halktan bihaber olmalarına mı yanmalı yoksa “yanıldık” kılıfıyla alenen yalan yanlış anketlerle seçim propagandası yapılmasına mı?

Gazetecinin sahip olması gereken iki değer vardır. Özgürlük ve adalet. Ancak bu değerlerden önce, gazeteci olmalıdır. Bu değerlere de sahip çıkamıyorsa komik duruma düşmeden hakkıyla yapılan her meslek gibi yorucu bir meslek olan bu meslekte daha da yorulmamalıdır.

Feray Yalçuk
Baraka Aktivisti

[1] http://notoku.com/basin-sozculugu-duyurum/
[2] Camus, A., 2015. Sisifos Söyleni.