FİLİSTİN MÜCADELESİNİN MEŞRULUĞU
“Onlara olan borcumuz en azından devrimci mücadelelerine göstereceğimiz bağlılıktır ve bu mücadele Akdeniz’den İran Körfezi’ne, Mısır nehrinden Fırat’a, oradan da –Siyonist zalimlerin hep söyledikleri gibi- “daha ötelere” yayılmadıkça hiç bir zaman tamamlanmış sayılmayacaktır.”
Ralp Schoenman
Tanklara karşı taşlarla savaşan çocukların gözlerinde yaşın eksik olmadığı günler yaşanıyor yine.
Tüm dünyanın gözü önünde bir halk yarım asırdan uzun bir süredir yok edilmeye çalışılıyor.
Gazze`de her gün onlarca çocuğu öldüren İsrail devleti sahip olduğu devasa güce rağmen yaptığı katliamları güvenlik amaçlı yaptığını yani kendini savunmak dışında bir amacı olmadığını iddia ediyor.
1947’den beri Filistin haritasında yaşanan değişiklikler İsrail’in savunma ve güvenlik anlayışını gösteriyor.
Evlerini terk etmek zorunda kalan aileler, ömrü mülteci kamplarında geçen ama ölümün soğuk nefesini oralarda dahi hisseden çocuklar Siyonist İsrail’in nasıl da “korunmaya muhtaç” olduğunu gösteriyor.
Filistin’in haklı davasının öncülüğünü özellikle 90’lı yıllara kadar gerek Filistin’de gerekse de diğer ülkelerde Sol yaptı.
Bugün Filistin’e kulak verin diyen yardımsever Müslüman devlet ve örgütler Filistin’i görmezden gelirken dünyanın çeşitli ülkelerinden militanlar Filistin’e gelerek İsrail’e karşı bu mazlum halkın yanında yer almış, çok sayıda sol örgüt ve parti Filistin için eylemlere girişmiştir.
Ortadoğu’da dinci ve gerici akımların çeşitli sebeplerden güç kazanmasıyla birlikte Filistinlilerin mücadelesine de farklı bir anlam yüklenmeye çalışılmakta ve bu haklı mücadele bir Müslüman – Yahudi savaşına indirgemek için çabalanmaktadır.
Türkiye’deki AKP iktidarı da bunu kendi ülkesinde oy uğruna (her ne kadar ekonomik ilişkilere gelince kılını kıpırdatmasa da) bir Yahudi karşıtlığı üzerinden prim yapmaya çalışmaktadır.
Filistinlilerin haklılığı Yahudi düşmanlığı üzerinden tesis edilmeye istenmektedir.
Bu durum o kadar yaygınlaştı ki, toplumun birçok kesiminde İsrail öfkesi üzerinden bir Hitler sempatisi da yaratılmakta.
İsrail Devleti ile gerek Filistin topraklarındaki gerekse de diğer ülkelerdeki Yahudiler bilinçli bir şekilde eş tutuluyor.
Yahudileri yok etmek için çabalayan Hitler ile Filistinlileri yok etmeye çalışan İsrail’in ortak yanları faşist, ırkçı siyaset isteyerek yok sayılıyor.
Halbuki Filistinlilerin yıllardır süren mücadelelerinin meşruluğu din üzerinden değil toprakları işgal edilen bir halkın direnme hakkı üzerinden gelmekte.
“Siyonist devlete ‘hayır’, ama Filistin`deki Yahudilere ‘evet’ diyorduk. Şöyle diyorduk onlara: Ülkemiz evinizdir, ama bir koşulla; bizimle eşitimiz olarak yaşamaya razıysanız, bize tepeden bakmayacaksanız.”
Bu sözler Filistin halkının haklı mücadelesinin daima ön saflarında bulunmuş olan Filistin Kurtuluş Örgütü eski liderlerinden Arafat`a ait.
Ve bu sözler Filistin’de yıllardır süren savaşın Filistinliler için ne ifade ettiğini çok iyi açıklıyordu.
Filistinliler Yahudilere karşı değil, Siyonist İsrail’e karşı savaşıyorlar.
Zaten bu sebeple dünyanın bir çok ülkesindeki Yahudiler Filistin’e destek eylemleri düzenleyerek Siyonist İsrail’e öfkelerini haykırıyorlar.
1940’larda Polonyalı Yahudileri duvarlar arkasında gettolarda yaşamaya mahkum eden zihniyet ile bugün dev duvarlar arkasında Filistinlileri sıkıştırarak hapseden zihniyet aynı faşist mantığın ürünü.
Bugün Filistinlileri Hitler üzerinden savunmaya çalışanlar tam bir yanılsama içerisindeler.
Çünkü çok açık ki; Gazze’nin acısını anlamak Auschwitz’te yaşanan acıları anlamaktan geçiyor.
Filistin mücadelesinin meşruluğu Filistinlilerin dininden değil yok edilmek istenen bir halkın haklı direnişinden geçiyor.
(*) Yahudi asıllı Ralp Schoenman, Amerikalı bir marksisttir.
Ali Şahin
Baraka Aktivisti
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.