“…Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip…
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne – üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının…
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni…”
Ahmet Arif
“Kuzeyde” her gün uzuv kaybı ya da ölümle sonuçlanan iş kazaları ile ilgili bir haber geliyor. Aslında pek de yeni olmayan dayakla, zorla angarya ile çalışan insanların haberlerini yeni yeni duymaya başladık medyada. Akademik çalışmalara konu olup hiçbir haber sitesinde yer almayan onlarca vaka mevcut.
Sırtını emek sömürüsüne dayamış sağcılar zaten bu konuda gözlerini kapamış. Yüzünü güneye çevirmiş oradaki göçmen karşıtlığını görüp Kuzeye laf kondurmuyorlar. Onları zaten biliyoruz. Oysa Kıbrıs solunda önemli bir kısmını temsil eden “karşı mahalleninde” onlardan farklı pek yönü yok. Sadece sağcıların kuzey dediğine güney diyorlar… Hem de mahalle çok “solcu”. Öyle böyle değil burnunda toz aldırmıyor. En büyük özelliği de Avrupalı olması…
Fakat haklarını yemeyelim bu mahallede bugünlerde göçmenlerin sorunları konuşuluyor. Fakat bu iş kazalarının sömürünün ve ayrımcılıkların göçmen karşıtlığının Avrupalı mahallesinde dillenmesi için yine “Kuzey–Güney” karşılaştırmasını yapabilecekleri bir durumun ortaya çıkması gerekiyordu. Uygun ortam sağlanmış gibi. Bu sıralar sağcılarla güneyde mi kuzeyde mi daha fazla göçmen karşıtlığı var diye yarışıyorlar…
İşin özüne gelirsek. Avrupalı olmayı toplumsal sorunların biricik çözümü olarak görenler için Göçmenlerin Kuzeyde yaşadığı sorunlar ancak Güneyle mukayese edilebilir bir nicelik barındırdığında gündeme oturuyor. Örnek mi? “Güneyde “ bir RMMO subayının seri cinayetleri sonucunda istifasını vermek zorunda kalan Adalet bakanı söz konusu olduğu zaman asıyorlar on iki yıldızlı bayrağı. “Bakın” diyorlarlar “Güneyde adalet bakanı istifa etti. Kuzeyde hiç istifa eden oldu mu? ”
Sormazlar mı sana kimi istifa ettirmek için sokağa çıktın diye? O kadar işçi cinayeti yaşanırken bir eylem bile yaptın mı diye?
Sormazlar mı göçmenlerin yaşadığı ve sadece çalışma hayatında değil, okulda sağlık hizmetlerinde göçmenlerin aleyhinde yaşanan ayrımcılıklar, en basit yurttaşlık talebinde yaşanan olumsuzluklara dair bu zamana kadar ne yaptın diye?
Şurası iyi anlaşılmalı ki Güneyde adalet bakanı istifa etmedi. Yaşam hakkını savunan göçmenlerin mücadelesi ile İSTİFA ETTİRİLDİ. Hem de sadece insanca yaşam talebi ile değil en basit anlamda yaşama mücadelesi veren güvencesiz, yoksul göçmenlerin mücadelesi ile, hem de katillerinin 2 yıl boyunca en az 7 göçmeni öldürmesi pahasına, hem de her şey artık kayıtsız kalınamayacak kadar ayyuka çıktıktan sonra, hem de binlerce kişiyi peşlerinde yürüterek, tırnak ile diş ile, cellatlarının üstüne yürüye yürüye..
İşte bunu gördükçe, “Güneyde adalet bakanı istifa etti bizde eder miydi” diye anlamsız güney kuzeytartışmaları yapanlar mide bulandırıyor. Evet kuzeyde istifa etmez kimse. Sebep basit. Celladının üstüne yürümedikçe kimse de istifa da etmeyecek. Göçmenler kuzeyde güneydeki kadar örgütlü değil. Zaten göçmenlerin hakkını savunacak bir göçmen örgütü de yok kuzeyde. Türkiyeli göçmenler desen kendi özgün örgütlülüklerini oluşturamadıkları ve sol ile temas alanları göçmen varlığının Kıbrıs’ın ulusal sorununun bir sebeplerinden biri olarak tarif edildiği için milliyetçi politikalara,tarikat ve mafya ilişkilerine terkedilmiş durumda. Pakistanlı, Hindistanlı, Nijeryalı, Türkmen, vsgibi ülkelerden gelen göçmenler desen “deport” edilmemek bile nimet onlar için.
Sadece işçisi, emekçisi değil, öğrencisi okulda, hastası hastanede de ayrı ayrımcılıklarla boğuşuyor. Göçmen olunca kaldırılmak istenilen sınırlar sadece onlar için duvar oluyor bu adada. Keza sınırlar arası geçişlerin fiilen uygulandığı tek kesim yine göçmenlerdir.
Diğer yandan hak arayan bir göçmen örgütü olsa dahipolitik olarak hedef tahtasına ilk önce zaten Avrupalı mahalleden ses çıkacak. Çünkü onlar için Göçmen hakları meselesi bir Avrupa meselesidir. Yani bu zatı muhteremlere göre AB ye girince çözülebilecek meseledir. Zaten göçmen meselesi Avrupa’da bir sorun olarak tarif edilmeye başladığı zaman gündemlerine girdi. Ayrıca göçmen karşıtlığına dair tepkiler ancak Avrupa’nın solunda gündem olduğunda değer buluyor onların gözünde. Sırf bu bakış açılarından mütevellit “Bak AB normları olan ülkelerde böyle istifa ederler “ tartışmaları buram buram iki yüzlülük, samimiyetsizlik ve çıkarcılık kokuyor. Her iki tarafında ulusal politikasında dışlanan, ayrıca ağırlıkla bahsi geçen sol yapılarca barışın önündeki engel olarak da tariflenen göçmenlerin yaşadığı problemler bir devletin diğerinden kıyası için malzeme olarak üretiliyor.
Şurası bilinmeli ki göçmenlerin uğradığı ayrımcılıklar bir mücadele konusudur. Toplumsal mücadelelerin en basit kuralı esastır. Ancak mücadele edersen hakkini alırsın. Güneyde yaşananlar bunu bize gösterdi. Darısı kuzeydekilerin başına. Böyle bir mücadeleyi örmek için yürünecek çok uzun bir yol var. Sendikasız Çalıştırılmak Yasaklansın talebi de bu yüzden çok önemlidir. Emeğin örgütlenmesi ile beraber kendi varlığını kabul ettirecek bir göçmen mücadelesi güneyde ve kuzeyde yaşadığımız sayısız örnekte görüldüğü üzere hayatı bir önem taşıyor. Bu ülkedeki turnusol kâğıtlarından biri ise böyle bir mücadeleye verilecek tepkidir. Sağdan gelecek vatan millet sakarya tepkisini iyi biliyoruz. “Aman devletimize sermayemize zeval gelmesin”, “Bak size iş güç aş verdik nankörler.”, “Ülkeyi batıracaksınız” diye.
Bu nedenle göçmen meselesi sağcılar için değil, yüreği solda atanlar için turnusol olacak. Çünkü hakkını arayanlar tırnak ile diş ile umut ile sevda ile düş ile çarpacaklar emeğin gerçekliğini onları ret edenlerin yüzüne…
Gökhan Zengin
Bağımsızlık Yolu Mağusa Bölge Sorumlusu