Evet bu coğrafyada evrim tersine akar mı?
İnsanlığın doğanın kaynaklarını kontrolsüzce tükettiği, kapitalist sistemin hiçbir sınır tanımadan doğayı kirlettiği bir dönemden geçiyoruz. MS 2013’den MS 2014’e geçiş yapmamıza da sayılı saatler kaldı. Sera etkisi yapan gazları atmosfere; sadece insanın da değil tüm canlıların ortak kullandığı atmosferimize salmaya devam ediyoruz. CloroFloroCarbon, Karbonmonoksit, Karbondioksit salınımı artarak devam ediyor ve atmosferimiz de iklimsel değişiklikler ile tepkisini gösteriyor. Ozon tabakasındaki incelme ve delinme ile birlikte sera gazlarının küresel bir ısınmayı yol açtıkları kesin. Dahası aşırı buharlaşma kuraklıklara neden olurken, aşırı yağış ve ani hava değişimlerine de neden oluyor.
Mesarya köylerindeki aşırı yağışlar çeşitli köylerde felaket denebilecek sel ve çeşitli afet görüntülerine sahne oldu. Ve son 5 yılda böyle görüntülere alışmaya başladık. Derelerin ıslah edilmemesi, yolların ve köprülerin düşünülmemesi ve yapılaşmanın plansızlığı da daha hazin durumlar doğmasının sebepleri arasında gösterilebilir ama genel bir dünya sorununun yansımalarını da beraberinde yaşadığımız kesin.
Lefkoşa ve Omorfo’daki sel ile birkaç yıl önce karşılaştığımızda “100 yılda bir böyle şeyler olur” diyenler her yıl farklı farklı bölgelerde yaşadığımız bu afetler karşısında yorum yapmaktan kaçınır oldular başta da dönemin başbakanı şimdinin cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu…
Binlerce yıl önce atalarımızın ilk ortaya çıktıkları dönemlerde bilim insanlarının araştırmalarına göre bizim türümüz Homo Sapiens ile birlikte varlığını devam ettiren iki insan türü daha dünyayı yurt edinmeye çalışıyordu; homo erectuslar ve neanderthaller. Buzul dönemi de böyle bir aşırı sıcaklar ve buharlaşmanın sonrasına rast gelir. Yani bundan onbinlerce yıl önceyi tahhayyül etmeye çalışıyoruz. Mağaraların yardımı, çok kısıtlı yiyecek bulunan bir dönemde yiyeceklerin paylaşılması ve birlikte bir dayanışma sistemi oluşturulması; bu üç türden sadece bizim türümüzün hayatta kalmasını getirdi.
Şimdi yeni bir yıla girdiğimiz bu günlerde arkalarına aldıkları başka bir ülkenin bürokratları ile bu kış, soğuk, yağmur ve dolu ortamında hükümetçilik oynayan zevat bizlere mağaralarda hayatta kalmaya çalışan onbinlerce yıl önceki atalarımızın yaşam koşullarını dayatmaya çalışıyor. Bu yazı yazılırken (Türk Lirası’nın değer kaybından diyerek işin içinden sıyrılacakları şekilde) akaryakıta zam yapmaya devam ediyorlar, tıpkı elektriğe ve tüp gaza yaptıkları gibi…
Erken dönem Homo Sapiens atalarımızın aksine grup halinde değil tek başlarına avlanan Neanderthallerin nesilleri tükendi. Acaba o tarihlerden onbinlerce yıl sonra Kıbrıs’ın kuzey coğrafyasında “her koyun kendi bacağından asılır” veya “gemisini kurtaran kaptan” anlayışının dayatılması ile bizler dayanışmadan ve paylaşımdan vazgeçip bireysel kurtuluşu seçerek yok olmaya mı gideceğiz yoksa birlikte avlanmayı tercih ederek toplumsal varoluşumuzu gerçekleştirecek miyiz?
Yazının başlığına bakarak bir yanlışlık var diyebilirsiniz. Çünkü Neanderthaller bizim atalarımız değil onlar başka bir tür. Ancak avrupa ve asya kökenli insanların genlerinde %15’e kadar Neanderthal geni bulunuyor.
Şuradan başka bir yere fikirsel bir sıçrayışla, insanlığın bireysel kurtuluşa yönelenleri de içinde eriterek toplumsal dayanışma ve paylaşımın zaferini ilan edeceğini ve hayatta kalacağını ülkemizde de kimsenin bundan kaçamayacağını tespit edebiliriz. Evrim her iki durumda da tersine akamayacaktır…
Besim Baysal
Baraka Kültür Merkezi Aktivisti
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.