***
Mücadeleyi hayatımın bir parçası haline getirdiğimden beri sizden en sık duyduğum sözler şunlar :
” Enayi misin yahu da başkaları için uğraşın, gendini paralan ? “
” İnsanlar bencildir gardaşcığıııım; tamam sen uğraşın eden ama boşuna uğraşın yüzleş artık gerçeklerla “
Azacık cesareti olanlarınız, yukardaki cümleleri kurarken yüzüme karşı kıs kıs gülüyorsunuz…
Pısırık olanlarınız ise ben ortamda yokken kıs kıs gülüyorsunuz…
Ancak her halükarda kıs kıs gülüyorsunuz : ” Enayi misin yahu amma ? “
***
Sanırım çok eminsiniz…
Yani işte benim sizlerin hayatları için mücadele ettiğime…
Şımarmıyor değilim; ne de olsa gözlerinizde bir süper kahramanvari bir ağırlığım var : “Başkaları için mücadele eden, başkaları için canını ortaya koyan; o bir kuş, o bir uçak, hayır o bir süpermen!”
Kıs kıs gülüyorum…
Hakkaten başkaları için mücadele ettiğimi düşünüyorsun…
Sanırım uzaktan benim hayatım kusursuz görünüyor sana…
Halbuki ben de çok yüksek ihtimal tıpkı senin gibi mezun olunca bi süre işsiz kalıp kendimi lüzumsuz/değersiz bir varlık gibi hissedeceğim…
Yüzüm kızararak ailemden para isteyeceğim evde boş boş otururken…
Sonra komedi filmlerinde katıla katıla güldüğümüz ezik tiplerden birine dönüşeceğim mesela diyelim ki kamuda işe girebilmek için…
Binbir takla atacağım “dayılar, amcalar, içerdeki takım elbiseliler” önünde…
Tıpkı senin yaptığın ve yapacağın gibi…
Bakma artık kamuda da ekmek yok; insanın kendini o kadar küçük düşürmesine değecek kadar bereketli bir yer değil artık kamuda işlemek…
Sanırım patron kıçı yalamak daha cazibeli…
O kadar kusursuz olan ve bu yüzden de başkaları için mücadele ederek feda ettiğim hayatımın arta kalan zamanlarında özel sektörde sözleşmeli, güvencesiz ve geleceğim patronun iki kalın, yağlı ve iğrenç dudağının arasında emeğimi satacağım…
O kadar üniversite oku, o kadar kitapları diz raflara, insanlık tarihinde derin izler bırakmış düşünürler kafanın içinde dolaşır hale gelsin; ama sonra ne ? Dön işte memlekete, insaniyet olarak en fazla senin kadar değerli olan bir patronun (çeşit çeşit bunlar : Çangar’ı var, Çerkez’i var, Boyacı’sı var, Hacıali’si var, çeşit çeşit bankalar var, inşaat şirketleri var) köpeği ol…
Yok, köpek olmak ayıp ya da kötü bir şey olduğundan değil; ama kabul edin, çoğumuz köpek alınca bir de tasma alır yanında; patron da öyle, seni işe alınca, tasmanı da eksik etmez…
Neyse işte üç aşağı beş yukarı böyle bir gelecek bekliyor beni, seni, bizi…
Ve sen halâ senin için mücadele ettiğimi sanıyorsun…
Öyle sanıyorsun çünkü benim “birtakım anlaşılmaz ve çok yüksek ideallerin peşinde olan bir devrimci” olduğumu falan düşünüyorsun…
Aslında aynı bokun içinde yüzüyoruz…
Anlaşılmaz ideallerim ve garip teorik/ideolojik takıntılarım yok…
Sadece onuruma yediremiyorum şunu : Harcadığı emek, herhangi bir çalışanının emeğinden fazla olmayan bir patronun, yüzlerce çalışanından daha zengin olmasını ve pek çok şeyi kontrol etmesini…
Aynı bokun içindeyiz diyorum ya; ben de sen de cumartesileri de dahil ve bazen uzun çalışma geceleri de dahil oflaya puflaya hayatımız zindanken; neden demir parmaklıkların kilidi o patronun elinde işte bunu kabul edemiyorum…
Hele bir de sen o hapishaneden kaçmassan onun seni asla salıvermeyeceğini bilmek de var…
Aramızda bir fark yok; sadece, ben bu hayatı kabullenemiyorum, mutlu değilim ve kendim için mücadele ediyorum…
Sen benimle birlikte o bok çukurunun içinde olmana rağmen o kadar safsın ki sanıyorsun ben işi gücü bıraktım senin için mücadele ediyorum…
Umrumda bile değilsin…
Ben büyük çoğunluğunda oflayıp puflayacağım ve ancak haftanın birkaç günü o da “kaçamak” biçiminde özgürleşebileceğim bir hayatı yaşayacağımı biliyorum…
Ama bunu yaşamak istemiyorum…
O yüzden sadece ama sadece kendim için mücadele ediyorum…
Senin için bir şeyler yaptığımı sanıyorsan, fena halde yanılıyorsun, kalk kendi başının çaresine bak, çünkü seni ben kurtarmayacağım, umrumda bile değilsin…
Ancak tabii eğer sen de mücadele etmeye başlarsan, o zaman umrumda olursun…
Birlikte bir şeyler yapmaya başlarız…
Yok, seni çok sevdiğimden değil, aynı kalın, yağlı ve iğrenç patron dudağına düşman olduğumuz için sadece…
Bundan daha kötüsü ne biliyor musun ? ..
Ortada mücadele edilecek bir şey olmadığını düşündüğünden bana da “enayi” diyorsun…
Bokun içindeyken sesin çok net duyulmasa da, sanırım yine kıs kıs gülüyorsun…
***
Bir de şu “bencillik” mevzusu var…
Hani işte “insanlar bencildir be gardaş herkes gendini düşünür” lakırdısı…
Kıs kıs gülüyorum…
Gülmemek elde değil, şu bencil insanlara; yani kendi zevkine, keyfine, mutluluğuna, özgürlüğüne, hazzına düşkün olduğu söylenen insanlara bakıyorum…
Hepsi oflayıp pufluyor…
“Pazartesi sabahı, iş günü, of !” diyor bir tanesi…
Bir tanesi, hayatının 7 gününün 5’ini kapsayan iş bitti diye cuma akşamları sevinç naralarıyla ve bir iç ferahlamasıyla çıkıyor işten…
O kadar bencil ki bu insanlar, 7 günlük haftanın ancak 5. gününde biraz olsun rahatlayabilip mutlu oluyorlar…
Daha acıklısı, özel sektörde cumartesi günleri dahi çalışanlar var tabii…
Ama tabii bunlar hep bencillikten…
Biz insanlar benciliz, kendimizden başka bir şey düşünmeyiz…
O kadar benciliz ki, istemediğimiz işlerde, hiç hazzetmediğimiz patronların/amirlerin nazını çekiyoruz haftada en az 5 gün…
Biz o kadar benciliz ki, hayatımızın 7’de 5’ini kapsayan bir etkinliğe başlamanın adını “sendrom”, onun bitişini ise “özgürlük” olarak yorumluyoruz…
7’de 2 kadar benciliz anlaşılan…
Biz hiç başkalarını düşünmüyoruz ya, benciliz ya, nasıl olur da emeğimizi sattığımız patronun, ne kişilik olarak ne de harcadığı emek olarak bizden bir fazlası olmamasına rağmen gittikçe zenginleştiğini bir türlü anlamıyoruz…
Bir grup azınlık olan başkaları için sabahtan akşama çalışıyoruz biz çoğunluk; ama işte ne yapacaksınız biz de bu şekilde bir benciliz…
Bakıyorsun etrafa çoğunluğun hayatı her geçen gün maddi anlamda daha zor, psikolojik anlamda daha çekilmez hale geliyor..
Bir grup azınlık ise daha çok zenginleşiyor daha çok rahata eriyor her geçen gün…
Sen de o çoğunluğun ve bok çukurunun içinde olan bir insan olarak diyorsun ki “bizden bir bok olmaz benciliz biz”…
Hadi bok gibi bir hayatı bencilliğinden, ve kendi keyfine düşkünlüğümden yaşadığını zannedecek kadar hissetmiyorsun içinde bulunduğun boku…
Peki ama kokusu da mı vurmuyor burnuna ? ..
Kıs kıs gülüyorum…
Celal Özkızan
Baraka Kültür Merkezi aktivisti
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.