En Yüce Değerleri Emek Düşmanlığı, Sermaye Yandaşlığı

ADL ÖZEL

Hükümetin büyük ortağı CTP sermaye dostu/emek düşmanı politikalarını sürdürürken, 13. maaşları hedef almaya devam ediyor. Son olarak CTP’nin liberal görüşlü Maliye Bakanı Birikim Özgür’ün 13. maaşa yönelik açıklamaları, CTP’nin ve büyük ortağı olduğu sözde ‘reform hükümetinin’ çalışanların haklarına yönelik gaspçı yaklaşımını gözler önüne seriyor. Hayat pahalılığından sonra 13. maaşların da kaldırılması için kamuoyu yaratılmaya çalışılırken, vergi beyanları listesinde ise sermaye CTP’ye gülümsüyor.

“13. maaş olmasa, kamu maliyesinin cari harcamalarında Türkiye kaynaklarına mali bağımlılığı biter” diyen Birikim Özgür, açıklamasında CTP’nin neo-liberal politikalarına karşı emek kesiminin haklarını savunanları ”statükoya sahip çıkmakla” suçluyor.

Her Sorunda İlk Çözümleri Çalışandan Kesmek. Vergi? Kalktı Zaten

Hatırlanacağı üzere CTP’nin bir diğer bakanı Asım Akansoy, Yenierenköy Belediyesi’nin krizden kurtulmasının tek yolunun maaş kesintisi olduğunu savunmuştu. Yenierenköy örneğinde belediyenin tahsilat gelirleri yalnızca yüzde 15-20 civarındayken, bölgede faaliyet gösteren ve vergi vermeyen şirketlerden belediyenin alacaklarını tahsis etmesi, hükümet tarafından gelir artırıcı bir çözüm olarak gündeme getirilmemişti.

CTP’li Maliye Bakanı Birikim Özgür ise, bu kez ekonominin T.C’ye bağımlılığının faturasını 13. maaşlara kesti. Turgut Özal’ın TC Başbakanlığı döneminde başlayarak Kıbrıslı Türklerin üretimden koparılması ve büyük kesimi memur olan bir toplum yaratılması, TC tarafından Kıbrıs’ın kuzeyindeki ekonominin kendine bağımlı olması adına bilinçli atılan bir adımdı. CTP hükümeti ise kamudaki giderleri azaltarak ekonomiyi bağımlı olmaktan kurtaracağı yalanının arkasına sığınmış, halkın hakkı olan ne varsa özelleştiriyor, kesiyor, kırpıyor ve çalıyor.

Kamudaki Kesinti Sağlıktan, Eğitimden, Maaştan.. Kısacası Hep Halkın Olandan

Kamuda reformlarla ekonomiyi bağımlı olmaktan kurtaracağını iddia edenlerin izledikleri pratik ise, iki yüzlülüklerini ortaya koyuyor. Kıbrıs’ın kuzeyini çiftliği haline getiren, gelmiş geçmiş hükümetleri yöneten sermaye kesimi, hükümetin “gelirleri artırma” girişiminden nasibini almıyor. 2014 Yılı Vergi Beyanları Listesi incelendiğinde, zarar beyan edenler arasında 2. sırada Cratos Otel, 3. sırada Kaya Artamis, 15. sırada Telsim, 16. sırada AKSA Enerji Üretim A.Ş’nin yer aldığı görülüyor. Zarar gösterenler arasında EKTAM Kıbrıs LTD ve Mustafa Hacı Ali LTD ise 18. ve 23. sıradalar. Öte yandan Suat Günsel 24 bin 166 TL gibi komik bir rakam ödeyerek 302. sırada yer aldı. Mehmet Boyacı 27 bin 946 TL ödeyip 242. sırada kendğine yer bulurken, Mustafa Hacı Ali’nin ise vergi ödemesi 0 olarak gözüküyor.

birikim özgür meclis

Halka karşı “ne pahasına olursa olsun keseceğiz, popülizm yapmayacağız” nutukları atan CTP hükümetinden, vergi konusunda orataya çıkan bu komik tablo karşısında ise çıt çıkmıyor. Peki kendini “emeğin partisi” olarak tanımlayan bu siyaset, tüm bu emek düşmanı ve sermaye yandaşı politikalarını nasıl hayata geçiriyor, gelin buna göz atalım.

TC’ye Borcunu Halkını Satarak Ödeme Çabasında Olanlar Nasıl Çalışıyor?

Emek düşmanı politikaların hayata geçirilmesi CTP için bir günde mümkün olmuyor. Sosyalist kimlikli insanları da halen tabanında bulunduran parti için, emek düşmanı uygulamaları hayata geçirmeden önce kamuoyu yaratabilmek kritik bir öneme sahip.

Önce Kalemler İşliyor, Sonra Klavyeler

Hayat pahalılığının kaldırılması, ve bugün 13. maaşa göz dikilmesi gibi örnekler incelendiğinde, yurttaşın hakkını gasp etmeyi “tek çözüm” olarak sunanların nasıl çalıştığını gözlemleme fırsatı yakalıyor. Şöyle ki, önce ilgili bakanlar konu ile ilgili derinliği olmayan söylemlerde bulunuyor. Sonrasında parti gazetecileri konu ile ilgili yazılar kaleme almaya, ajitasyon yolu ile, kamuda reformun ne kadar gerekli olduğundan, ve özel sektörden örnekler vererek kamu çalışanlarının ne kadar ‘lüks’ koşulları olduğundan bahsetmeye başlıyorlar(1). Kamu çalışanlarını özel sektör çalışanlarının hedefi haline getirmeye çalışan bu girişim, kalemşörlerle sınırlı kalmıyor.

Örgütlü bir refleks ile sosyal medyada konu ”özel sektördekilerin hiç hakkı yok, kamudakiler çok rahat yaşıyor” şeklinde işlenmeye devam ediliyor. Oysa aniden özel sektör çalışanlarının hakkını savunmaya başlayan hükümet ve hükümetliler, özel sektörde sendikalaşma için de somut bir adım atmaktan geri duruyor. Kısacası, özel sektör çalışanlarının mağduriyeti üzerinden kamu çalışanlarının haklarına yönelik bir algı operasyonu başlatanlar, uygun ortam oluştuğunda çalışanların hakkını gasp ediyor.

Fakat CTP’nin stratejisi bununla da sınırlı değil. Hükümete gelmeden önce kaldırılacağını iddia ettikleri Göç Yasası için ”kalktı zaten” diyerek, yine HP’yi kaldırmayı savunurken eşitsizlik yarattığını kabul ettikleri göç yasası ile ilgili, daha sonra “adına göç yasası demeyelim” diyerek, “düzenlemeler yaparak eşitsizliği kaldıracağız (2)” deyip kaldırdıkları hayat pahalılığı için “kalkmadı zaten” şeklinde açıklamalar yaparak (3), bilgi kirliliği de yaratıyorlar. 13. maaşlar ile ilgili Erkut Şahali’nin kesintinin Başbakan tarafından taahhüt edildiğini söylemesi, ardından U dönüşü yapması, Özgür’ün bugünkü açıklamaları, fakat sonrasında “yasal yükümlülüğümüzü yerine getireceğiz” demesi, örneklerden yalnızca bazıları.

(1) Cenk Mutluyakalı’nın “Bencillik Duvarı” Başlıklı, HP ile İlgili Köşe Yazısı (2014)

(2)Yorgancıoğlu’nun Hayat Pahalılığı İle İlgili Açıklaması (2014)

(3)Birikim Özgür’ün Hayat Pahalılığı İle İlgili Açıklaması (2014)