Birkaç saat önce UBP Parti Meclisi, adına “Reform Hükümeti” adı verilen koalisyondan çekildiklerini açıkladı. Tarihe suyu özelleştiren, polis devleti kurmak üzere yasalar geçirmeye çalışan, işçi ölümlerinde rekor kıran, feminist milletvekillerine rağmen kerhane sistemini aynen devam ettiren hükümet olarak geçecek CTP-UBP dönemi böylelikle sona ermiş oldu. Bundan sonrasının erken seçim sürecine girmek olduğunu tahmin etmek güç değil. Hatta sol kanattan BKP ve YKP bu seçimin kokusunu almış olacaklar ki Su Platformu adına köy gezilerine kol kola çıkmaya başladılar bile. Devrimciler ise seçimin ve parlamentonun mücadele araçlarından yalnızca biri olduğunun bilinciyle bu seçim sürecinde doğrudan ya da dolaylı olarak doğalında var olacaklar. Ama seçime tamamen entegre olmadan, halkın gerçek gündemlerini atlamadan yapacaklar bunu. Bertolt Brecht’in Halkın Ekmeği şiiri ne güzel anlatıyor işte tüm bunları:
Bilin: Halkın ekmeğidir adalet.
bakarsınız bol olur bu ekmek,
bakarsınız kıt,
bakarsınız doyum olmaz tadına,
bakarsınız berbat.
Azaldı mı ekmek,başlar açlık,
bozuldumu tadı,başlar hoşnutsuzluk boy atmaya.
Bozuk adalet yeter artık!
Acemi ellerle yuğurulan,iyi pişirilmemiş adalet yeter!
Yeter katıksız,kara kabuklu adalet!
Dura dura bayatlayan adalet yeter!
Bolsa insanın önünde ekmek,lezzetliyse,
gözler öbür yiyeceklere yumulsada olur.
Ama her şey bollaşmaz ki birdenbire…
Bilirsiniz,nasıl bolluk doğurur ekmek:
Adaletin ekmeğiyle beslene beslene.
Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl,
adalet de gerekli her gün,
hem o,günde bir çok kez gerekli.
Sabahtan akşama dek,iş yerinde,eğlencede,
hele çalışırken canla başla,
kederliyken, sevinçliyken,
halkın ihtiyacı var pişkin, bol ekmeğe,
günlük, has ekmeğine adaletin.
madem adaletin ekmeği bu kadar önemli,
onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin?
Öteki ekmeği kim pişiren?
Adaletin ekmeğini de
kendisi pişirmeli halkın,
gündelik ekmek gibi.
Bol,pişkin,verimli.