Kırk yıllık bir hikaye bu.
Hergün yaşamın başka bir alanında, bir başka biçimde yaşıyoruz bu hikayeyi.
Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu’nun dobra başkanı Hasan Sertoğlu hikayemizi tekrar hatırlattı bize.
Türkiye’nin NTV kanalına konuşan Sertoğlu, futbol konusunda yaşadığımız durumu güzel özetledi:
“FIFA’ya kayıt yaptırmak zorundayız. Bunu, Kıbrıs Futbol Federasyonu üzerinden yaptırabiliriz. Sezon başı 100 bin TL’ye futbolcu transfer eden bir kulüp, 2 ay sonra oyuncu Türkiye’de başka bir kulübe gidiyor. O kulübün kaybını kim karşılayacak?
Tüm kulüpler batma noktasındadır. FIFA Başkanıyla görüştük. Anlaşmalar ışığında olacak bunlar. Biz uluslararası alanda tanınmışlık kazanmak istiyorsak bu yola başvurmak zorundayız. Bu futbolcular burada kolay yetişmiyor. Hepsini kapatalım mı? Ne yapalım?”
“Türkiye’de federasyon bize ‘FIFA üyesi değilsiniz, sizi tanımıyorlar. Biz bedelsiz transferler konusunda birşey yapamayız’ yaklaşımında. Madem öyle o zaman biz de kendi yolumuzu kendimiz belirleyelim. Gidip Rum Federasyonu’na üye olup tanınalım, ben vatan haini olmaya hazırım.”
Kendini bir odaya kapatıp kilitlersen, kimse seni bulamadığı için kime kızarsın?
Durum bu kadar absürt maalesef.
Bizi kilitleyenler, bunun sorumlusu olarak başkalarını gösterdiler.
Bir ambargo, izolasyon lafı almış gitmiş.
Ben böyle ambargo ömrümde görmedim açıkçası.
Neden mi?
Uluslararası hukuktan çok anlarım diyemem ama bir ambargo örneği ile kıyasladığım zaman bizim yaşadığımız durumu ambargoya çok benzetemiyorum.
Örneğin, ABD Küba’ya yönelik, Birleşmiş Milletler’de yapılan oylamada 193 ülkeden 188’inin kaldırılmasını istediği fakat ABD’nin buna rağmen kaldırmadığı 50 yıldır süren bir ambargo uyguluyor.
ABD’nin bu zalim tutumu ayrı bir tarafa, bu politika ile ambargonun nasıl bir şey olduğunu az çok anlayabiliyoruz.
Varlığını reddetmiyor, yasal olarak kabul ettiği ülkeye yönelik bir karar alıyor.
Yani, yasal olarak tanınmış olan bir devlet, bir başka yasal devlet hakkında karar alıyor.
Yasal olarak tanımadığın bir ülke hakkında böyle bir karar alamazsın.
Çünkü ambargo kararı da yasal düzlemde yer bulabilecek bir kavram.
Peki; kktc’nin durumu öyle mi?
Uluslararası kararlarda kktc’ye ambargo alınsın diye bir ibare var mı?
Eğer izolasyon ve ambargolar gerçekten varsa, 1974 sonrasında, kktc mührü kullanılan tarihe kadar nasıl ihracat yapılıyordu?
O zaman bize kim ambargo uyguluyor?
Nasıl izole ediliyoruz?
Kıbrıslı Türklerin, mevcut yapının sözde temsilcileri ve bu yapının en büyük dayanağı Ankara hükümetlerinin politikalarıyla izole edildiği çok açık.
Bir anlamıyla Kıbrıslı Türklerin kktc’yi savunduğu biçimi üzerinden kendi kendimizi izole etmiş oluyoruz.
Yani bir self-izolasyon söz konusu
Ancak bu kararı maalesef biz vermiyoruz.
Vermiş gibi gösteriliyoruz.
Fakat acı sonuçlarını ise biz çekiyoruz.
Ve bu durumdan en çok faydalananlar, Kıbrıslı Türk halkını yıllardır temsil ettiği görüntüsü üzerinden kesesini dolduranlardan başkası değil!
1960’larda bu halkı çadırlarda yaşamak zorunda bırakıp, Kıbrıslı Elenlerden alış veriş yapanı hain ilan edip ceza kesip dövdürten, sonra da Kıbrıslı Elen’den 3’e aldığını Kıbrıslı Türk’e 5’e satarak kesesini doluran ve bunu vatan sevgisi diye pazarlayanlar bugün de benzer şeyleri farklı biçimlerde yapıyorlar.
Ancak bu sahte kahramanlar şunu çok iyi biliyorlar ki; bizi hapsettikleri duvarlar her geçen gün biraz da yıpranıyor.
Tamir girişimleri ise, hiç bir işe yaramıyor.
Duvarın arkasına kaçan o topu alacağız…
ALİ ŞAHİN
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.