Son zamanlarda, gündemin de gittikçe yoğunlaşmasıyla, etraftan yağan saçma soru ve yargılar beynimde andrez oynamaya başladı.
Problemler, onlara verilen/verilmeyen tepkiler, tartışmalarda söylenenler, yazılanlar, çizilenler Nazım’ın şiirini getirdi aklıma: “Dünyanın En Tuhaf Mahluku”
Nazım’ın bütün alçak gönüllülüğüyle seslendiği, kabahatini söylemeye dilinin varmadığı o akrep, o serçe, o midye ve o koyun… Hepsi beynimin denizinde bir o yana bir bu yana dalgalanıyorlar! Ve Aydın Adamoğlu’nun dizeleri hizaya sokmaya çalışıyor tümünü: “Herkes safını alsın. Köpekler, yılanlar, eşek arıları, akrepler, örümcekler gibi kimin ısırdığını, kimin soktuğunu, kimin yarı felç bıraktığını bilelim.”
***
Anayasa değişecekmiş. Vay efendim devrim niteliğinde dönüşümler olacakmış…
“Hayır” demek rejimin devamını istemekmiş.
Bir durup nefes mi alsan acaba güzel kardeşim?
Yularını kesip koparamadıktan sonra, ne diye boşa şaha kalkarsın?
Geçici 10. maddenin olduğu bir anayasa zaten toptan karşı durulması gereken bir anayasa.
Neden “biz ondan bahsetmiyoruz” diye halleniyorsun biz tam da ondan bahsederken?
Makyaj ve renkli bir kadraj fotoğrafın gerçekliğini değiştirmiyor…
Batsaliciğin hikayesi hafızamın kapısını çalıyor: “Batsalicik, annesinden öğrenmişti onur denen şeyi. Koşup kurtulamamaktansa ayaklı, tutup koparamamaktansa elli, yerlerde sürünmeyi.”
***
Geçenlerde yine bir gece kulübünde uygulanan şiddete tanık oldu kulaklarımız.
Seks işçisi bir kadının kulak zarı patlatıldı.
Bu haberin üzerine pek bir ses çıkmadı memleketten…
Çok mu olağan kadınların köleleştirilmesi ve şiddet görmesi?
Girne sahilinin bir parçası satılığa çıktı, o da pek bir gündem yaratmadı.
Alışkanlık yaratmış birilerinin bize ait olana el koyması, yağmalaması.
Ekoloji desen pek çoğunun umrunda bile değil!
Bir durup yüzünü mü yıkasan acaba güzel kardeşim?
Bilip de susan, yapan kadar suçlu değil midir?
Ondan sonra bilirsin meydanlarda “bu memleket bizim” diye bağırmayı!
Kurtarmaz ki seni “sin da gulle geçsin” mantığı…
Bak ne diyor şair: “Bu memleket bizim diye cıvıldadı servideki serçeler. Kaldırıp başını bakmadı bile avcının köpeği.”
***
Öğrenciler hala mücadele ediyor yaz bursları için…
Kendi maaşlarına dokundurtmayanlar, haklarımızı bir bir budayanlar, epeydir öğrencilerin yaz burslarına diktiler gözlerini.
Bir zamanlar bizzat bunun mücadelesini vermiş olanların şimdi öğrencilere bu zulmü reva görmeleri nasıl bir zihniyetin ürünüdür?
Kim geçirdi sizi yolun karşısına?
Geçmişiniz hesap sormaz mı vicdanınıza?
Öğrenciler çıktıkları yolda her türlü yönteme başvuruyorlar.
Şimdilerde “yaz bursuma ne oldu?” diye bakanları arıyor, mesaj atıyorlar.
Şair nara soruyor: “İki kelime konuşana kadar gazetesini, hastanesini, özel kliniğini, meclisteki görevini bitiriyor adam. Ben mi lafazanım sen mi nar? Yüzün niye kızarıyor?”
***
Sömürü heryerde ya, mücadele de her yerde güzel kardeşim. Hani Nazım’ın dili varmadı ya söylemeye, sen var kabahatini kabul et, yanımıza gel de öyle devam edelim seninle. Zira, Brecht’in dediğinden, iyi bir duvar dibi ve iyi bir tüfekten çıkacak kurşunlar senin için saklı durur bizde; iyi bir kürek ve iyi bir toprakla birlikte…
*Alıntı yapılmış şiirler Kıbrıslı şair Aydın Adamoğlu’na aittir.
Başak Önel
Baraka Dostu
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.