Baraka Kültür Merkezi, Dünya Tiyatro Günü dolayısıyla Başkent tiyatro binası önünde tiyatral bir etkinlik gerçekleştirdi. Lefkoşa Belediyesi ile işbirliği halinde yapılan etkinlikte hem Dünya Tiyatro Günü kutlandı hem de yarım kalan Başkent Tiyatro binası, devlete, basına ve sanat severlere hatırlatıldı. Açılış konuşmasında, tiyatronun bir halk okulu olduğu vurgulanarak, kültürel asimilasyonun, gericiliğin, irademize müdahalenin ve ifade özgürlüğü üzerindeki faşizan baskıların arttığı bir ortamda bu okula duyulan ihtiyaç dile getirildi. Toplumun saray değil tiyatro istediği, utanılması gerekenin Cumhurbaşkanlığı konutu değil yarım kalan tiyatro binası olduğu belirtildi.
Derneğin, Dünya Tiyatro Günü mesajının okunmasıyla başlayan etkinlik, konuk sanatçı Yaşar Ersoy’un tiyatronun anlam ve önemini, Pandemi öncesinde dahi neoliberal postmodern çağdan nasibini aldığını anlatan ve Başkent Tiyatro Projesi hakkında bilgi veren konuşmasıyla devam etti. Ardından Lefkoşa Belediye Başkanı Mehmet Harmancı da bir konuşma yaparak kültürümüze, sanatımıza, irademize ve ülkemize sahip çıkmamız gerektiğine vurgu yaptı.
Baraka Tiyatro Ekibi elemanlarının okuduğu şiirler ve sahnelediği tiradlar ile devam eden etkinlikte, katılımcılar Pandemi koşullarına rağmen açık havada sanatsal bir gösteri izlemenin keyfini yaşadılar. Bertolt Brecht’in “Oyun Yazarının Türküsü” şiiri beğeniyle izlenirken, Dinçer Sümer’in yazdığı Eski Fotoğraflar oyunundan Sevtap tiradı ile gece kulüplerinde yaşanan insan hakları ihlalleri eleştirildi. Shakespeare’in “olmak ya da olmamak” sözleri toplumsal var oluş mücadelemize gönderme yaparken, Samuel Becket’in Godot’yu Beklerken oyunuyla eylemsiz bir bekleyişin anlamsızlığı ortaya kondu.
Baraka Kültür Merkezi Dünya Tiyatro Günü bildirisinin tam metni ise şöyle:
Ezberleri bozuyor ve bize biçilen rolleri kabul etmiyoruz!
“Tüm dünya bir sahnedir.
Ve bütün insanlar
sadece birer oyuncu…
Girerler ve çıkarlar.
Bir kişi, bir çok rolü birden oynar.”
Shakespeare’in de dediği gibi pek çok rolümüz var şu koca sahnede. Ezberlememiz ve oynamamız istenen, sorgulamadan, itiraz etmeden, değiştirmeden kabullenmemiz beklenen…
Önce kandırılan bir çocuk, ardından yenilikçi fikirleri önemsenmeyen bir genç, sonra emeği sömürülen bir emekçi, hakları ihlal edilen bir vatandaş, doğası bozulan bir insan, en sonda da tecrübeleri hiçe sayılıp yalnızlığa mahkûm edilen bir ihtiyar rolü biçiliyor bizlere.
Oysa sanat ve sanatçı her şeyden önce sorgulayan ve toplumu ileriye götürmeye çalışandır. Otoriteye, baskıya, dayatmaya itirazı olan; özgürlükçü ve aydınlık fikirleri, barış ve kardeşlik istencini, toplumun çeşitli renkleriyle birlikte hayata bulaştırmaya çalışandır. “Ben” değil “biz” diyen, başkasının derdini de sahneye, melodiye, tuvale, kâğıda, ekrana taşıyandır.
“Tüm sanatlar, sanatların en büyüğü olan yaşam sanatına katkıda bulunmalıdır” diyordu Bertolt Brecht. Bizler de tiyatroya gönül vermiş kişiler olarak ülkemizde ve dünyada daha eşit, daha adil, daha özgür ve bağımsız “başka bir hayat”ın mümkün olduğunu biliyor ve sanatımızı bu güzel günlerin hizmetine sunuyoruz.
Pandeminin yarattığı olumsuzluklara ve hükümetlerin bu süreci yönetmekteki başarısızlığına rağmen tiyatroyu; insanlığın doğuşundan bu yana var olan bu sanatı, yaşatmanın yollarını arıyoruz.
Hükümetler, yeni tiyatro binaları yapmak, sağlık koşullarına uygun açık hava sahneleri düzenlemek yerine Pandemide ilk olarak sanatı gözden çıkarıp tiyatroları kapatıyorlar. Özerk tiyatro yasası yapmak ve sanatı özgürleştirmek yerine sadece sanat severMİŞ gibi görünüp, üstüne bir de dernek tiyatrolarına yapılacak katkıları kesmenin tüzüklerini yapıyorlar. Çünkü boyun eğmeyen ve İNSANI İNSANA İNSANLA ANLATAN bu sanatın gücünden korkuyorlar. Sadece kendilerine tabi olacak, sahibinin sesini sahneye taşıyacak bir tiyatro istiyorlar. Bunun için bize bir ezber yaptırıp verdikleri rolleri oynamamızı bekliyorlar.
Ama biz, seyirci kalmayan seyircilerimizle birlikte, ezberleri bozuyor ve bize biçilen rolleri kabul etmiyoruz! Barış içinde, özgür, eşit ve adil bir toplum için, doğanın ve insanın sömürülmediği bir dünya için “yaşasın tiyatro, yaşasın hayat” diyoruz!
Tüm tiyatro emekçilerinin ve seyircilerinin 27 Mart Dünya Tiyatro Günü kutlu olsun.