Daha 4 ay öncesine kadar gündemde bile yoktu.
Çeşitli dönemlerde dillendirilmiş olsa bile günü birlik bir argümandan öteye gidememiş bir konuydu özel sektör çalışanlarının örgütsüz oluşu.
Meclisteki muhalefet partilerinin ara sıra söyleyecek sözü olsun diye değindikleri bir konu olan özel sektör emekçilerinin çalışma koşulları, ana akım siyasetler için ise genellikle kamu emekçilerinin kazanılmış haklarının geriletilmesi için kullanılan bir kozdan öte anlam taşımıyordu.
Bu konuya samimi bir şekilde değinmiş fakat süreklilik sağlayamamış bir iki sendikal girişimi saymazsak özel sektör emekçilerinin koşulları ile ilgili politik ortam aşağı yukarı böyleydi 4 ay öncesine kadar.
Hal böyle olunca çalışanlar arasında büyük bir bölünmüşlük ortamı giderek büyürken, emekçilerin birbirini düşman görme algısı, beraber mücadele etme aralığını günden güne daraltıyordu.
Bağımsızlık Yolu’nun Mart ayı ortalarında başlattığı “10 ve Üzeri Kişiden Fazla Çalışanı Olan Patronların Sendikasız Emekçi Çalıştırması Yasaklansın” kampanyası bu durumda şimdiden gözle görünür bir değişiklik yarattı.
Özellikle özel sektör emekçilerini ilgilendiren sendikasız çalıştırılmak sorununu çeşitli boyutlarıyla bir kampanya şeklinde bir mücadele anlayışı ile kampanya git gide büyümeye ve kamuoyunda daha fazla gündem olmaya başladı.
Kısa vadede ilk hedef zaten buydu.
Konunun kamuoyunda gündem olması ve ekonomik/demokratik ve siyasi mücadelenin alanına girmesiydi.
Bu amaca en ideal biçimde olmasa da ulaşıldı diyebiliriz.
Ve bu, özel-kamu ayrımı gibi ayrılıkçı bir şeklin aksine emek eksenli birleştirici bir bakış açısı ile yaşanıyor.
Özel sektör emekçilerinin sendikasız çalıştırılması sorunu bugün farklı farklı birçok kesimin gündemi haline gelmiş durumda.
Kimi kesimler bu konuya negatif bir şekilde yaklaşırken kimisi ise pozitif bir şekilde.
Bugün hükümet kurma girişimleri devam ederken tartışılan konulardan biri özel sektörde sendika.
Sendikalar yeni kurulacak hükümete beklenti olarak 3 talep iletirken bunlarda biri özel sektör emekçilerinin sendikalaşmasıyla ilgili.
Ticaret ve Sanayi Odaları, İŞAD ve GİAD başkanları ile bazı sağ parti yetkilileri büyük bir korku ile konudan bahsederken özel sektörde sendikalaşmaya karşı çıkıyorlar.
Sol içinde birçok parti ve örgüt, özel sektör emekçilerinin sendikasız çalıştırılmasını basın açıklaması düzeyinde olsa da gündemlerine aldılar.
Radyo ve TV programları bu konuyu daha fazla işler hale geldi.
Elbette ki; bu gelişmeler sadece Bağımsızlık Yolu‘nun çabası ile gerçekleşmiyor.
Mücadelenin büyümesinde çaba koyan her özne ve yapının payı var.
Fakat konuyu teorik ve pratik bütünlüğü ile ele alarak gündeme taşıyan kampanyanın bu büyümedeki katkısı büyük.
Konunun içeriğinden bağımsız bir şekilde bu süreç toplumsal mücadele ile ilgili farklı noktaların önemini de tekrardan öne çıkarmış oldu.
Bu noktaların başında örgütlü bir siyasal mücadelenin gerekliliği geliyor.
Özel sektör emekçilerinin sorunları kampanya öncesinde de bilinmez ve görünmez değildi ya da ilk kez dillendirilmiyordu.
Bu anlamıyla kampanya gizli saklı duran bir konuyu gündeme getirmedi aslında.
Özellikle özel sektör emekçileri yaşadıkları sorunları bireysel olarak belki de her gün dile getiriyorlardı.
Fakat toplumsal bir sorunun geniş kesimlerce mevzu edilip gündem olması onun siyasal bir biçime kavuşması ile mümkün olabilir.
Siyasal bir form içinde dillendirilen bir problem, tekil bir bir konu olmaktan çıkar ve daha geniş kesimlerin çözümü aranmaya başlanan sorunu haline gelir.
Bu siyasal form için de asgari bir örgütlülük gereklidir.
Yıllardır özellikle aydın diyebileceğimiz ve sol içinde konumlanmış fakat çeşitli gerekçelerle örgütsüz ve dağınık duran kesimlerce örgütsüz olmak bir meziyetmiş gibi sunulmakta, dolayısıyla toplumsal sorunlar bir tartışma konusu olmaktan öteye gidememekte.
“Sendikasız Çalıştırılmak Yasaklansın” kampanyası örgütlü ve süreklilik arz eden biçimiyle bu çemberin dışına çıkmıştır.
Çok yeni ve büyük denilemeyecek bir örgütlenme olmasına rağmen Bağımsızlık Yolu’nun başlattığı kampanyanın başarısı buradadır.
Farklı örgütleri de mücadeleye dahil etme ve kendi mücadele tarzını yegane doğru olarak sunmama tavrı da bu başarıda etkili olmuştur.
Bir diğer önemli nokta ise Sola yöneliktir.
Halkın gündelik yaşamına dair sorunlara eğilmeyen, dar zümre çıkarlarına sıkışan ya da slogandan öteye gidemeyip halka yabancılaşan Sol için kampanya örnek teşkil edicidir.
Emekçilerin sorunlarına dokunmayan bir hareket emeğin mücadelesine katkı yapamaz.
Bu sorunlara dokunmak ise genel doğruları yerele uyarlamak ve uygulamaktır.
“Sendikasız Çalıştırılmak Yasaklansın” kampanyası, ezberci bir anlayışın aksine Kıbrıs’ın kuzeyindeki koşullara göre ortaya çıkmış bir çabadır ve yarattığı etki bundan kaynaklıdır.
Şimdi yapılması gereken açılan yolu tekrara düşmeden yürümektir.
Çünkü tekrara düşmek bir müddet sonra durmak anlamına gelecek ve durmak düşmek olacaktır.
Bir mücadelede durmak en tehlikeli şeydir.
Bu yüzden bizim için tek çıkar yol, yola çıkan insan sayısını artırarak adımlarımızı çoğaltmaktan geçiyor.
Ali Şahin
Bağımsızlık Yolu