…Darbelerle ve darbecilerle yüzleşiyoruz ve darbecileri yargılıyoruz, ekonomimiz iyiye gidiyor, borcumuz yok, borç vereceğiz, rakamlar yalan mı söylüyor, çetelerle hesaplaştık, Başbakan Davutoğlu’nun önderliğinde 40’a yakın dünya lideri yürüyor, Tsipras 13 yıldır ak partiyi izlemiş, takdir etmiş, yetmemiş evet ak partiyi örnek almış, artık ileri demokrasideyiz, hukuk devletiyiz, bizdeki basın özgürlüğü hiçbir yerde yok, dünya lideri, Ortadoğu’nun şefi gibi son yıllarda durmadan bu ve buna benzer durum güncellemeleri ile insan aklımıza çelme takmaya çalışan ve direkt algıya dalarak bizimle oynayan şey neyse Birikim Özgür’ün de son durum güncellemeleri budur.
Bazen sosyal medyada, bazen parti kongrelerinde, bazen kürsüde, bazen de meydanlarda durmadan güncelleme yapmak istemeleri, akıllı her insanın aklının bir yerinde durması gereken ne kadar insani şey varsa onu değiştirmek, yeniden adlandırmak ve ona yeni bir anlam vermek içindir… Şimdi durum güncellemeleriyle kendi aralarında müsamereye çevirdikleri şeyi ben pek anlayamadım fakat Syriza tipi bir oluşuma âşık olup olmamamızı ya da böyle bir duyguya şimdi ihtiyacımız olup olmadığını konuşurken mahallenin bıçkın abisi tavırlarıyla sevmeyeceksiniz ulan sevilecekse biz severiz size de anlatırız tavrı hoş değil, çünkü komünizm gelecekse onu da biz getiririz havaları pusludur, kurtlar sever, biliyoruz onu. Bu tip durumları yeniden güncellemesinler, hâlihazırda başağın üstüne üç hilal düşmüşken…
Dönmek bence o kadar da kötü değildir.. Hatta çoğu zaman iyidir.. Fakat sırtını dönmek öyle değildir.. Ve bilirsiniz, çocukken hepimiz topaç çevirdik, ve hatırlayabiliyoruz, ki bunu da güncellemek için durmadan durumlar oynadığınız, durumlara isimler verdiğiniz, ve durumları karıştırdığınız olsa da hatırlıyoruz, hala hatırlamak bizi insan kılıyor, ve hatırladıkça biliyoruz dönmelerin güzel olanlarını ve olmayanlarını… Ama sırtını çevirdikten sonra buyurgan bir dille sanki dünya (topaç mı demeliydim) sizin etrafınızda dönüyormuş gibi, yüksek müsaadelerinizle her duygunun (ki olduğu yerde durarak) oluruna ya da olmazına karar vermek insani olmamaktan ziyade ayıptır.. O yüzden diyorum ki bazen, keşke dönseydiniz baylar, keşke dönseydiniz, o zaman durup beklemenin ve olduğu yerde sayıklıyor olmanın (ve kelimelerin de) ne kötü bir durum olduğunu anlayabilirdiniz… Keşke birkaç kere dönseydiniz, ne bileyim, sevdiğiniz bir şehre, özlediğiniz bir dudağın altına, dönseydiniz, ne bileyim, bir yerden bir yere gitmek için, ve bilirsiniz yol her zaman düz değildir ve her zaman dümdüz gitmek insan işi bir yolculuk değildir.. Keşke bir virajına gelseydiniz de ömrünüzün, hayatınızın en kırılgan çatalına bir ömür daha batırmak için dönmeyi seçseydiniz… İkimiz de biliyoruz, sizinki dönmek değil, sizinki durumlara güncellemeler yapmak da değil, sizinki insanlar bir yerden bir yere gitmek için yürürken karşısına dikilip ne yürümesini, ne dönmesini, ne atlamasını, ne zıplamasını sağlamamak… Sizin göreviniz ki baylar, yola çıkmış herkese, yolun sonunu biliyormuş edaları ile, o kötü yazılmış Amerikan tarzı korku filmlerindeki gibi “Oraya 1974’den beri giden kimse gelmedi. Oraya gitmeyin” demektir. Sandalyeniz de vardır sizin, sallanıyordur kesin, şapkanız da vardır, ağzınızda kurumuş bir sigara izmariti, ve pek yaşlıdır kesin içinizin içi?
Demek çok korku yaratır mı bilmem fakat biz oraya gideceğiz.. Yola çünkü gitmek için çıktık ve yürüyeceğiz. Bir sürü çocuk, bir sürü ama, düşün, çoğunun ismini bile bilmiyoruz, ama tanıyoruz, nereden tanıyoruz diye sorma, ama tanıyoruz işte, bir sürü çocuk oraya gideceğiz.. Yürüyeceğiz! Evet, bazen döneceğiz de.. Bazen kendi etrafımızda birkaç kez döneceğiz, ama sonra yeniden yürüyeceğiz.. Belki bir viraja geleceğiz, döneceğiz, sonra yeniden yürüyeceğiz. Yürümek için döneceğiz… Yolda döneceğiz, yola döneceğiz, yolu döneceğiz… Ve bu çocuklara olduğumuz yerde durarak korku masalları anlatmayacağız ve sırtımızı hiç dönmeyeceğiz…
Ali Doğanbay
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.