Ada yarımızda bir eylem yapılıyor bugün. Yapılacağı bölgede son dönemlerde pek de görmeye alıştığımız türden bir eylem değil, adı Bağımsız Kıbrıs.
Türkiye’de, 15 – 16 Temmuz darbesi gerçekleştikten sonra ada yarımızda TC elçiliği önü ve farklı meydanlar pek çok toplanmaya tanıklık etti. Bunların en büyüğü ise “Demokrasiye Destek Mitingi” adı ile tarihi Sarayönü’nde gerçekleşti. Sarayönü Meydanı uzun tarihinde elbette pek çok rezilliğe, utanca tanıklık etmiştir, peki ya bu derecesi?
En önde işbirlikçi siyasilerimiz, ardından en çok vergi kaçıranı en önde kumarhane sahipleri, onun ardından çalışan yatırımları yerine kendi cep yatırımları ile uğraşan üniversite patronları, pek sayın Gece Kulübü sahipleri ve en çok işçinin ölümüne sebebiyet verenin en önde olacağı şekilde sıralanan inşaat patronları resmigeçidi. Diğer bir deyişle, yalakalar resmigeçidi. Krala yeniden bağlılık yemini etmek için toplanmış, kral devrilmiş olsa yaşasın yeni kral demek için aynı sırayla yine orada toplanacak olanların resmigeçidi. Tabi bu yeterli miydi? Hayır. Çünkü biz çoğunluğuz, onlar ise az. Bundandır ki, işten atılma tehdidi ve alanda alınan yoklamalar ile yüzlerce emekçi de o alana sürüklendi. Bu yetti mi? Hayır. Alana dönerler kuruldu, katılımcılara dağıtılmak için. Bir şekilde o alan doldurulmalıydı. Kral biatten memnun kalmalıydı ki işler bozulmasın. Yine de, günün sonunda dönerlerin çoğu çöpe gitti. Ah zavallı Sarayönü!
Bugün gerçekleşecek Bağımsız Kıbrıs eyleminde ise durum oldukça farklı. Bu eylemde ücretsiz döner dağıtılmayacak, kimse orada birilerine yalakalık yapmak maksadı ile de bulunmayacak. Emekçiler eylemde patron gelmeye zorladığından değil, patrona rağmen bulunacak.
Eylem bugün, yani takvim 14 Ağustos’u gösterdiğinde gerçekleşiyor. Adaya Türkiye’nin gerçekleştirdiği 2. Harekâtın yıl dönümünde. Eylemin son durağı TC Elçiliği olacak. Neden mi? Kıbrıslı Elen bir bilge, bir aydın, Larnakalı bir Taksici dost bana geçen gün verdi bu sorunun cevabını. Muhabbet ederken “bu ada bugün bölündüyse, bu acıları yaşadıysak ve halen yaşıyorsak Makarios, Grivas ve onları izleyenler yüzündendir bu” dedi kendisi. Ben hemen kendisini düzeltme ihtiyacı hissettim, “Denktaş’ı saymayı unuttun” diye. O ise bana “unutmadım” dedi ve ekledi, “ben eğer Makarios, Grivası’ı değil Denktaş’ı, sen de onları sayarsan, özlediğimiz günlere hiçbir zaman ulaşamayız”. 14 Ağustos’ta Bağımsız Kıbrıs için yürüyecek birileri, en önce kendi egemenleriyle hesaplaşmak için.
Eylem bir yürüyüş ve bu yürüyüş kestirmeden, doğru TC Elçiliğine de olmayacak. Önce bu adayı içindeki insanı ile yıllarca elinde tutan, sömüren Britanya’nın elçiliğine, sonra ise Britanya ile hâkimiyet rekabeti ile adanın bölünmesinin baş mimarlarından ABD konsolosluğuna olacak.
Yürüyenler güzergâh dışında da kestirmelere kaçmayanlardır. Misal para geliyor diye, güç orda diye anavatancılık yapmayı da, AB veya x, y şirketin fonları ile bu yolu yürümeyi de reddediyor yürüyüşçüler.
Kıbrıslı Türk halkının kendi yolunu yürüyüp, özneleşmesi, emeğin barışını, sömürünün sona ermesini yani, bağımsızlığa ulaşmasını sağlamak dışında bir alternatifin, kestirmenin olmadığını biliyor yürüyüşçüler.
Ben de bugün saat 19’da bir adım dahi olsa Bağımsız Kıbrıs’ı gerçek kılmaya yakınlaşmak adına Pronto Çemberinde toplanan yürüyüşçülerden biri olacağım. Eğer sonu kötü biten kestirmelerden, yalakalıktan, işbirlikçilikten ve samimiyetsizlikten sen de bıktıysan, aydınlık bir geleceğe yürünecek bu yolu açanlardan olmak istiyorsan, gel beraber yürüyelim.
Mustafa Keleşzade
Bağımsızlık Yolu Lefkoşa Bölge Sorumlusu