Aylin Nazlıaka sosyal medya üzerinden paylaştığı “Laiklik ve Kadın” panelinde açılış konuşmasını yapan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Atatürk’ün “Laiklik adam olmaktır” sözünü “anlamayanlar için” şöyle savunmuştu; “Adam kelimesi cinsiyeti değil duruşu tanımlamaktadır. NOKTA.” İnsan ister istemez merak ediyor, cümlenin sonundaki o nokta cinsiyeti değil duruşu tanımladığı için mi oraya gelince birden büyüdü? Neden büyütüyorsunuz bu kadar? Bence bu kadar büyütmeye gerek yok, insan olmak yeterlidir.. Çünkü bilirsin, bazen bir toprak parçasını büyütürler çok sıfırlı edecek bir kâğıt parçasını göstermemek için.. Sen toprak için büyüttüğünü sanırken onlar kâğıt parçasını kendi aralarında pay etmenin savaşı için büyütürler.. Çok manasız şeyleri büyütürler… Kahramanları büyütürler, insan olmaktan çıkan kahramanları.. Sonrası hep bir kişi ile on kişiyi nasıl yendiğinin hikâyeleri işte bilirsin.. Hep büyütürler işte, cinsiyeti olmayan bir halde büyütürler, hatta doğada cinsini cinsinden ayırmayacağın şeyleri bile büyütürler.. İnsanın çok temel, en adil, en insan olmaktan yana, en sıradan, en basit, en doğal ve en haklı şeylerini küçültmek için durmadan büyütürler… Büyütürler, doğrudur, görme diye… Büyütmek deyince şu da var tabi, Atatürk böyle ereksiyon halli vecizeler düzmüş müdür bilmiyorum, çünkü “Türk şoförü en asil duygunun insanıdır” adlı bir çalışması da İzmir’de 26 Ağustos kapısının hemen karşısındaki taksi durağında yazmaktaydı.. Hala yazıyor mu bilmiyorum, belki taksi durağı da değişmiş olabilir ve orada durmayabilir fakat konumuz zaten bu değildir; çünkü tarihsel olarak geçtiğimiz bütün duraklarda benzerleri yazılıdır… Ama diyelim ki Chp’yi ve hatta Atatürk’ü tarihsel olarak geçtiği bütün bu duraklar sebebiyle eleştirmek isteyelim, siz zaten Akp’yi eleştirmeyin, her şeyin de suçlusu biz miyiz, bizi değil Akp’yi eleştirin, önce Akp’den kurtulalım, siz de Akp’cisiniz zaten temalı kes-yapıştır cümleleri ile savunmaya geçiyorlar… Tanıdık geldi mi..?
Hakan Fidan görevinden istifa edip Milletvekili aday adayı olacağının sinyalini verdiğinde Akp cenahı sağı solu balonlarla süsleyerek Hakan Fidan’ı parti havasına sokmaya başlamıştı bile.. Fakat reis Hakan Fidan’ı partiye sokmak istemediğini söyleyince cenahta babamlar bu akşam eve gelmeyecek deyip parti veren ergen çocuğun gecenin üçünde babanın kapıda belirmesiyle yaşadığı travma gibi birden parti havasını sonlandırdı… Reisin büyüttüğü çocuklar, reisin buyurduğu bütün noktalama işaretlerinden sonra, onunla benzer olan ve kati suretle onun aksi olmayan cümleler kurmayı bağlılıktan saydıkları için birden parti havasını Hakan Fidan’ın cenaze evine döndürdüler.. Ve peşine hemencecik Hakan Fidan gömülmeye başlandı… Bazen o kadar büyütürsün ki, öyledir, insani olan hiçbir şey görünmez, küçücük olur.. Reislerini büyütürler.. Kahramanlarını büyütürler.. Önderlerini büyütürler.. Tarihi büyütürler.. İnsan o kadar küçücük kalır ki, en temel faydası olan herhangi bişey için istemeye çekinir, ayıp sayılır, fıtrattan sayılmaz, layık sayılmaz, çünkü büyüktür büyük; o kadar büyüktür ki insanın sorması bile küçüklenir…Halbuki insan küçüktür.. Ve şu doğa dediğimiz yerde de olsa olsa onun küçücük bir parçasıdır.. Onu büyüten, adaletsizliğin, kötülüğün, eşitsizliğin, haksızlığın ve yoksulluğun milyar senelik mezar kazıcısıdırlar… Ve her zaman derine kazarlar, büyük kazarlar, başka türlü örtemezler, başka türlü örtemeyecekler… Ama insan küçüktür, bütün hayallerimiz, isteklerimiz, bizi insan kılan ve doğadaki bütün cinslerimizi bizimle birlikte güzel kılacak olan her şey küçüktür… Küçüğü görmeyelim diye, her şeyi büyütürler.. Daha korkunç olan mezar sevicileridir, gözleri kör olmuş, kulakları duymaz olanlardır.. Her şeyin hep büyük ve kocaman yazıldığı bu yerde, onlar, evet, bazen kahramanlarından bile daha derine, büyüğe ve hep aşağıya doğru usanmadan bıkmadan kazanlardır.. Ve birbirine bu kadar benzemeleri de, büyütmezlerse küçücük kalmalarından, kalacaklarındandır… O yüzden, Hakan Fidan için bir karar verin, iyi mi kötü mü, sizin adaletli bir doğrunuz var mı yok mu diye soramıyoruz, soramayacağız, çünkü durmadan büyük tümceler ve tümsekler koyarak önümüze konuşacaklar.. “Adam olmak” duruş olsa ne cinsiyet olsa ne, ne kadar manasız yerden konuşuyorsunuz diyemeyiz, diyemeyeceğiz de.. Niye partin için, kahramanın için, önderin için, susuyorsun, diyemezsin, çünkü onların ki de tümsek tarihidir! Onların ki de insanın tarih boyu yürüdüğü bütün küçük hayallerinin önüne tümsek büyütmektir.. Hâlbuki küçücük bir şey diyeceği, insani, basit, adamı kadını olmayan bişey, cinsi bile yok, “burası olmamış” diyecek ama diyemiyor, niye, büyütmüşler hep, o kadar büyütmüşler ki, büyük olan her şeyden başka küçük olan, insan olan, kadın olan, erkek olan, çocuk olan, doğası gereği olan hiçbir şeyi göremiyor..! Doğada deresi, ağacı, toprağı, suyu, yeşili, mavisi, mis gibi burun kokusu, insan kokusu, kuşu, kurdu, böceği ne varsa talan edilirken ıh mıh etmesi de bundan, küçücük bişeye yok olmaz diyememesi bundan.. Oysa adalet küçüktür, o senin büyütmen.. Birini öldürmemen, hırsızlık yapmaman, eşit davranman, güçlünün yanında olmaman, zayıfın hakkını araman küçüktür, yasalar büyüktür ama.. Din büyüktür.. Cennete gitmek büyüktür.. Emir kipi ile davranmak büyüktür.. Ama çoğu zaman sevmek küçüktür.. Dağlarda piknik yapmak küçüktür, biz orada hüviyete bakmayız, dağlar insanlarındır, hüviyetsiz ve bahardır, ama dağlara bayrak yapmak, bayrağı ışıklandırmak büyüktür.. Anlıyor musun? Parti dediğin, ülke dediğin, lider dediğin, bayrak dediğin, kahraman dediğin, insan işte, büyütmemek insanlığınındır, büyütme; ve sen hepsinden biraz daha ileriye, biraz daha doğruya, biraz daha adalete, biraz daha gerçeğe ve biraz daha insana, biraz daha sevdiğine yanaşabilirsin… Çünkü, partiler büyüktür, insanlar küçüktür ama.. Ve bizim işimiz, hikâyemiz, kahramanımız, insanladır, insandır, küçük olanın o düşü iledir… O düşe küçük müdür dersin, yoksa partinin büyüttüğü yalanlara, sahtekârlıklara, madrabazlıklara, ikiyüzlülüğe bulacağın büyük harfli anlamlara mı adamdır, kadındır, dersin, senin bileceğin şeydir… Tanıdık geldi mi..?
O yüzden bizim buralarda da Ctp’nin cumhurbaşkanı adayını ben cinsiyetsiz değerlendiriyorum, ve bu bağlamda bir büyütmenin tarihi olarak gördüğüm için fazlasıyla tanıdık buluyorum… Yoksa sadece kadın yeterli olsaydı neo-liberalizmin annesi Margaret Thatcher’i de değerlendirirken o pencereden bakar, kendimize marjinal derdik… Kusura bakmayın derin mezar kazıyıcıları, biz hala Margaret Thatcher hanımı ve aynı büyütmenin diliyle kazma kürek ellerinde konuşanları marjinal buluyoruz…
Ali Doğanbay
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.