(…) Kocasının ölümünden kısa bir süre sonra, yani 1992 yılında köyde operasyonlar başlamış. Köylüler korucu olmaya zorlanmışlar, kabul etmeyince de “Ya bizimle olacak ya köyü terk edeceksiniz” denilmiş. “Bazı köylüler hemen terk etti. Bazısı koruculuğu kabul etti. Ama biz direnenler arasında yer aldık. Tutuklamalar, köy yakmalar başladı” diye anlatıyor o günleri Asya Nine. (…) *
Şu anda Mahmur Kampı’nda yaşayan ve doğup büyüdüğü topraklar olan Cizre’den koparılış sebebinin altını çiziyor Asya Nine. Adı geçen bölgede, çölün içinde, yeni bir hayat alanını; tırnaklarıyla kazıyarak, susuzluk çekerek, akreplerle yılanlarla mücadele ederek nasıl kurduklarını anlatıyor.
İnsanlar bir bir köylerinden-yurtlarından yarı çıplak, arkalarında acılar-anılar-yaşanmışlıklar bırakarak sürgüne zorlanıyor. “ Ya değişirsiniz, tek tipleşirsiniz, egemen kültüre boyun eğersiniz ya da buralardan gidersiniz” denilerek yıkılıyor kurulmuş onca yaşantılar.
Yüzyıllarca Osmanlı İmparatorluğu ile varılan ittifak karşılığında kendi özerk yönetimlerini sürdüren ve sadece dış meselelerde merkezi idarenin iradesine tabi kılınan Kürt halkı, karşıt anlamda sosyal, folklorik, siyasi ve gündelik bir kültür geliştirmemiş olmasına rağmen aniden bir potanın içine atılıp eritilmeye ve egemen kültürü benimsemeye zorlanıyor. Doğallığın tecellisidir ki, bu etki de güçlü bir tepki doğuruyor. Ulusal, kültürel ve sosyal kimliğini; inançlarını, gelenek ve göreneklerini yaşatabilmek, birincil ve haklı bir kaygıyla da varlığını garanti altına alabilmek için adeta bir ölüm kalım savaşına başvurmaktan başka çaresi kalmayarak örgütleniyor.
Özgürleşmeyi, barışı getirmek adına kelleyi koltuğa alarak, umut yüklü bir bilinmeze doğru yol alıyor yurtsever olanları. Ya bu Türkleştirmeye, Sünnileştirmeye, asimilasyona, ezme edimine karşı bir dur diyecek ya da Dehak’a (Kuzeybatı İran’ın içine kötülük girmiş kralı) itaat ederek beyin armağan edecek. Ya Demirci Kawa’nın (Dehak’a karşı isyanı örgütleyen demirci) izinden gidecek ya da kendi kendini yok edecek.
Yukarıdaki benzetmeler Nevroz’un tarihçesi ve Demirci Kawa Efsanesi’nden esinlenerek yapılmışır. Şimdi bize düşen zamanın Dehak’ını ve Kawa’sını günümüzde iyice idrak edebilmek ve bu idrak ışığında tavır geliştirebilmektir.
Dehak’ımız kim, kim Kawa’mız?
*(Anneanne, Ben Aslında Diyarbakır’da Değildim. Tuğçe Tatari Sayfa 66)
Yusuf Özgü Sertel
Bağımsızlık yolu