Sevgili CTP,
Bu mektubu sana hükümetin tüzüğünde sol, sosyalist yazan ortağı olman vesilesi ile yazıyorum. Biliyorum artık bizlerle, yani sol çevrelerle pek bir muhabbetin yok. Yine de artık senin için mazide kalmış olsa da emek, demokrasi ve barış için yıllarca mücadele vermiş, bedeller ödemiş bir partiydin, işte bunun hatırına bu mektubu sana yazma sorumluluğu hissettim.
Giriş kısmını fazla uzatmayacağım, çünkü mesele acil ve senin de ne kadar daha hükümette kalacağın belli değil. 2000’lerde hükümete, büyük bir umutla ve statükonun tüm baskılarına göğüs gererek getirmiştik (halk olarak) seni. Ben daha küçüktüm o dönemler, çevremdeki insanlardan hissediyordum baskının tedirginliğini, isyanı, umudu ve sonunda zaferin coşkusunu. İnsanımız için çok büyük bir şeydi “emeğin partisi”nin iktidarı. Çok uzun sürmedi bu coşku. Umarım kırılmazsın ama tam bir hayal kırıklığıydın. Sosyal güvencesizlik yasasını geçirdin, Karpaz’da doğa katliamını başlattın ve emekçiye, gençliğe atılmış en büyük kazık olan Göç Yasasını meclise taşıdın. “Ama geçirmeyim diye istifa ettim” diye sızlandığını duyar gibiyim, yapma; şu an yine hükümetsin ve o dönem sunduğun malum yasa halen yürürlükte. Niyetim ağzının tadını bozmak değil, bu yüzden bu tatsız konu üzerinden durmadan devam edeyim.
Aradan yıllar geçti, sürekli birileri, sanki mümkünmüşçesine, seni kendinden kurtarmaya talip oldu, yine de artık sen dâhil pek kimse seni “emeğin partisi” diye tanımlamıyordu. Emeğin yerini, temizlik, şeffaflık ve en önemlisi UBP dışında bir senin alternatif olman görüşleri almıştı artık. Dürüst olalım ki en iyi olduğun iddiasını sen de taşımıyordun, ama tek alternatif olman iddiası ile yine hükümete geldin. Şu an da tam orada, bu mektubun muhatabı durumundasın.
İçinde bulunduğumuz bu zaman dilimi muhtemelen sana bir şeyler söyleme ihtiyacı hissedeceğim son periyod. Neden diyorsundur; çok düşündüm bunu söylemenin kolay bir yolu yok, doğrudan söyleyeceğim bir daha hükümet olabileceğini hiç ama hiç sanmıyorum (az bir vekille birilerine destek verme ihtimalin olabilir tabi). Her zaman insanları kurtarmak iddiasında olduğun UBP şu an hükümet ortağın, yani insanlar seninle UBP’den kurtulunmayacağını gördü. Temizlik, şeffaflık yani orta olma siyasetin ile ilgili ise artık varoluşunu bunun üzerine tesis eden bir parti kuruldu. Senin hakkında ise elini sallayınca yolsuzluk, partili kayırmacılık iddialarına çarpılıyor. Yani oradan sana ekmek çıkmaz. Soldan yana olanların desteği açısından baktığımızda ise partinin başında sendikaları bitirmeye yemininin ses kaydı dahi olan Talat var, sen söyle bunun sendikaları gericilik gören Atun’dan bir farkı var mı? Soldan yana bakanlar için tek alternatif, zorunlu tercih olman ile ilgili de sana buradan garantisini vereyim, seni solda tek alternatif olarak bırakmayacağız, zorunlu parti olamayacaksın (zaten seni alternatif olarak dahi gören çok az insan kaldı ya neyse).
Uzatmayacağım dedim, yine uzattım sanırım. Daha fazla kafanı şişirmeyim. Sorumluluk hissettiğim konu sana bir hatırlatma yapmak ve yarattığın tüm kötülüklere karşı amiyane tabirle giderayak son bir iyileştirme yapma fırsatı sana sunmak.
Bak CTP, senin için yıllarca çok emekçi bedel ödedi, hayatlarını baskılarla geçirdi ve bazısı sana inanarak öldü. Bu insanlar tüm bunları karakaşın kara gözün için değil, sen emekten yana olduğundan yaptı. Sana bugünkü tüm imkânlarını ve rahatlığını bu insanlara borçlu olduğunu hatırlatmak isterim. Peki, sen ne yaptın? Hükümetlerin süresince emekçinin maaşını kıstın, iş yaşamına yaptığın tüm müdahalelerde ise teşvik deyip, destek deyip sermayenin yanında oldun. Ara bulucu dahi olmadın, doğrudan sermayenin tarafında oldun. Emekçiler, özel sektörde ezildikçe ezilmeye, öldükçe ölmeye devam etti, onların koşullarını iyileştireceğine kamu emekçisinin haklarını da özel sektör emekçisi düzeyine geriletmeyi kendine görev edindin. Emekçileri bölmek, birbirlerine kırdırmak için basınınla, hükümet imkânlarınla her şeyi yaptın.
Artık kesin bir şey var, sen emekçilerin haklarını savunmayacaksın, hatta bir adım daha ileri gideyim sen emekçinin haklarını savunmak istesen dahi artık bunu yapabilecek bir bakış açısına sahip değilsin. Sana giderayak teklifim şu, bari emekçilerin kendi kendini savunmasını engelleyen prangaları çıkar. Oluşturduğun kurtlar sofrasında kendisi için konuşabilsin. Özel sektörde sendikalaşmanın önünü aç. Bana liberal ağızla “zaten sendikalaşmaların önünde yasal bir engel yok” gibi cümlelerle gelme, o kadar düşme n’olur. Sendikalaşan emekçinin anında kapı dışarı konacağını sen de biliyorsun. Bak yapman gereken neredeyse hiçbir şey yok. Yasayı Bağımsızlık Yolu hazırladı, sana teslim etti. Eğer bulamazsan yine temin edilir. Çalışma yasasında küçük bir değişiklikle, 10 ve üzeri çalışan çalıştırılan iş yerlerine sendika zorunluluğu getir, küçük bir adımla emeğe büyük bir güç ver. Araçta emniyet kemerini, çalışma yaşamında sosyal güvencelerin zorunluluğunu unutup, zorunluluk kötüdür gibi liberal ötesi mantığa sığınmayı bırak ve bu yasayı mecliste geçir. Hem böylece onca bedeli ödeyen kendi insanına az da olsa borcunu ödemiş olursun.
Sağlıcakla kal,
Mustafa Keleşzade
Bağımsızlık Yolu