CTP’NİN HELVASI – CELAL ÖZKIZAN

Hatırlayacaksınız, son UBP iktidarı döneminde (2009-2013) CTP Genel Başkanı Özkan Yorgancıoğlu, UBP hükümeti için “tarihin en kötü hükümeti” diyordu sık sık…

En kötüsü müydü bilinmez, ama son UBP hükümeti tarihteki en kötüler listesine girmeyi gerçekten de fazlasıyla hak ediyordu…

Peki şimdiki CTP-DP hükümetinde durum ne, özellikle de hükümetin büyük ortağı CTP açısından ?

Bu hükümetin tarihteki yeri ne olur şimdiden bir şey söylemek zor ama en azından şunu daha şimdiden söyleyebiliriz ki, bu hükümet, CTP tarihinin en kötü hükümeti…

Açıklayalım…

***

CTP, SSCB’nin dağılmasının ardından, yani taa 90’ların başından itibaren “dönüşüm” sürecine girmişti…

90’ların sonundan itibaren sermaye ile tamamen kucaklaşmış –ve bugün hala bize yedirmeye çalıştıkları gibi- bunun “tüm toplumu kucaklama” niyetiyle olduğunu söylemişlerdi…

Halbuki sadece özel sektörde çalışan bir emekçi bile, kendi çıkarı ile patronunun (yani sermayenin) çıkarının nasıl çeliştiğini yaşayarak kısa sürede deneyimleyebiliyor…

Sözün özü, ya sermayenin yanındasındır, ya da emeğin; “toplumu kucaklamak”, sermaye taraftarı olmanın hoş bir maskesi sadece…

Aynı şekilde CTP, yine geçmişinden çok keskin bir kopuşla Türkiye hükümetleri ile sıkı bir işbirliği içine girmiş ve Türkiye hükümetlerinin Kıbrıs’taki ekonomik, siyasi, kültürel ve sosyal politikalarının uygulayıcısı olma “sorumluluğunu” üzerine almıştı iktidara gelebilmek için…

***

Bütün bunlar, sol değerler açısından baktığımızda artık “o bildiğimiz CTP”nin mezara gömülmesi gerektiğinin göstergeleriydi…

Kendi geçmişine birazcık saygısı olan bir siyasi parti, en azından ölüyü rahat bırakıp mezarında huzurla uyumasına izin vermeliydi…

Burda “mezara gömmek” derken elbette bir mecaz kullanıyorum…

Söylemek istediğim şey, CTP’nin artık sol değerleri sahiplenmeyeceğini açıkça ve dürüstçe ifade edip, geçmişinin anısını ve mirasını geride bırakıp, “yeni bir siyaseti” temsil ettiklerini dile getirmeleri gerekliliğidir…

Böylece geçmişin CTP’si, iyisiyle kötüsüyle ama en nihayetinde sol değerleri sahiplenen bir yapı olarak defterini kapatmış, ve o kapanan defter üzerinden tarihteki yerini almış olacaktı…

Ancak CTP, söylemlerinde ve parti programında, her ne kadar geçirdiği dönüşümleri –açıkça olmasa da- kabullenmesine rağmen, hala daha geçmişini sahiplendiğini ve o dönüşümden sonra yaptıklarının, eskinin CTP’sinden bir kopuş değil onun bir devamı, onun değerlerinin günümüze taşınması olduğunu söylemeye de devam ediyor…

Böylece “yeni CTP”, artık iyisiyle kötüsüyle huzura kavuşması gereken eskinin CTP’sinin yakasını bırakmayıp, kendi dönüşümünün aslında bir dönüşüm değil geçmişten kopuş olduğunu kabullenmiyor ve böylece ölüye huzur vermiyor…

***

Düşünsenize, geçmişinde KÖGEF gibi sosyalizm uğruna mücadele etmiş bir öğrenci örgütlenmesi bulunan CTP, bugün öğrencilerin UBP döneminde yaşadıkları burs çilesini sürdürüyor, ve dalga geçercesine bu konuda açıklama yapma ihtiyacı bile duymuyor; üstüne üstlük, öğrencilerin zaten ellerinde çok az kalan haklarını da –örneğin yaz bursunu- tamamen ellerinden almaya çalışıyor…

Sosyalizmi sahiplenme geleneğini öğrenci örgütlenmesi kökeninden alan bir parti, bugün sözde “üniversite” olan ticarethanelere ve onların patronlarına ise her türlü desteği sağlamaktan geri kalmıyor…

Yine, içinde KÖGEF’lilerin de bulunduğu ve faşistler tarafından katledilen kendi yoldaşlarının katilleri olan ülkücü gelenek ile çiçekli gülücüklü pozlar verebiliyor artık bu parti…

Daha da acısı ise, Ülkü Ocakları’nın Kürt öğrencilere yönelik faşist saldırılarından sonra, faşistlere karşı bırakın bir yaptırım uygulamayı, polisin Kürt öğrencileri salt doğum yerlerine bakarak tutuklaması karşısında sessiz kalıyor, gerekli açıklamalar bile parti merkezinden değil, Gençlik Örgütü ve Kadın Kolları tarafından yapılıyor; ciddiyetsizliğe baksanıza…

Öte yandan, emekçilerin hakları ve ücretleri her geçen gün “devlete yük oluyor” gerekçesi ile budanırken, devlet kendi cebinden sermayeyi finanse ediyor, ona muafiyetler, sübvansiyonlar, idari kolaylıklar sağlıyor ve AKSA gibi devletin finansal kaynaklarına çöreklenmiş, elektriği pahalıdan satan, kıyılarımızı petrole bulayan ve sürekli kesintilerle bizi karanlığa gömen bir şirketi bırakın kamulaştırmayı, bu şirkete finansal destek verilmeye devam ediliyor…

CTP’nin içinde sermayenin Özgürce Birikmesi için çabalayıp duranların sesi çıkıyor en çok ve parti, artık emekçilerin değil; yabancı sermayenin, inşaat şirketlerinin, mafyaların, üniversite ağalarının ve ticaret burjuvazisinin (ya da resmi adıyla Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın) sözcülüğünü yapıyor…

Geçmişinde Ahmet Mithat Berberoğlu gibi en baskıcı ve ölüm tehdidinin yoğun olduğu koşullarda bile Türkiye’ye bir şekilde kafa tutmuş bir değeri barındıran parti, bugün AKP’nin yalakalığını yapmak için fırsat kolluyor, AKP sermayesi ile birlikte kollarını açıp dua ediyor, binbir türlü hilenin döndüğünün konuşulduğu yerel seçimlerin hemen ardından fırsat kollarmışçasına Erdoğan’a hemen tebrik mesajları yollanıyor, İlahiyat Koleji açılışlarına katılınıyor, AKP’nin elektrik, su ve enerji projeleri hemen sahipleniliyor ve saymakla bitmeyecek kadar dahası…

***

Biliyor musunuz…

Son genel seçimlerden sonra CTP’deki bu helva meselesi ortaya çıktığında, daha olayın tam olarak ne olduğunu hiç bilmediğimden, önce “geçmişi gömdüler, helvasını yiyorlar, en azından geçmişi rahat bırakacaklar” diye düşünmüştüm…

Öyle değilmiş oysaki…

Celal Özkızan
Baraka aktivisti

Be the first to comment

Leave a Reply