Çözümü Beklerken – Münür Rahvancıoğlu

Arabada giderken, spiker Cenevre’de gerçekleşecek görüşmelerde hangi siyasi parti temsilcilerinin bulunduğunu ve görüşmelerin nasıl bir havada cereyan etmesinin beklendiğini anlatıyordu.

Görüşmelere katılacak ülkeler ve bu ülkelerin çözüm konusundaki tutumlarına ilişkin değerlendirmeler başladığında, gideceğim yere varmıştım. Radyoyu kapattım ve arabadan indim.

***

Kapıdan girdiğimde hemen karşımda oturan adamın siması tanıdık geldi, ama kim olduğunu ve nereden tanıdığımı çıkaramadım.

Buyrun” dedi gülümseyerek. Sanki o da beni tanıyordu. İsmimi ve nereden geldiğimi söyledim, o iş yerinde önceden çalışan ve kullanamadığı yıllık ücretli izinlerinin parasını talep eden eski çalışanın konusunu aktardım.

Nestermiş, nestermiş?” dedi solumdan bir ses. Dönüp baktığımda orta yaşın epey üstünde, doluca bir kadından geldiğini gördüm sesin…

Geliş nedenimi tekrar ettim. Eski çalışanın işi kendisinin bıraktığını, maaş talebi de olmadığını ancak altı yıldır çalıştığı halde kullanmadığı yıllık ücretli izinlerinin parasını talep ettiğini aktardım.

Kadın ismimi sordu, söyledim…

Adam “ben sizi tanıyorum” dedi, “birkaç yıl önce başka bir iş yerinden benim meselemle ilgilenmiştiniz, başkaları ‘olmaz o iş’ diyordu ama siz çözdünüz.

Ne diyeceğimi bilemedim, “sizin simanız da bana yabancı gelmedi, uzun zaman geçti ve çok insan görüyoruz, sevindim meselenizin çözülebildiğine” dedim.

Kadın girdi lafa, “O, evleneceğinde beş gün gelmedi işe ama parasını tam aldı” dedi.

Adam da onayladı ve “Hasta olduğumuzda işe gelmeyiz ama patron rapor da istemez bizden, bunlar izin sayılmaz?

Sayılır tabii” dedim, “kaydı tutulup imza ile ispatlandığı takdirde sayılır.

İçimden “eski çalışan işi kendisi bırakmış, zaten maaş talebi de yok, acaba izin konusunda haksız olabilir mi” diye düşünmeye başlamıştım ki, kadın yürüyerek yan odaya geçti…

O anda adamın tavrında bir değişikilik oldu, fısıldayarak ve seri bir şekilde konuştu: “Çok iyi tanırım kendisini, birlikte çalıştık. Altı yıldır bu şirketteydi, yeni doğum yaptı. Yatırımları hiç yapılmadığı için ödeme alamadı Sigorta’dan. Bu yüzen bıraktı işi… Normalde şikayet etmezdi ama yatırımları yapılmadı, çocuğu da var şimdi, paraya ihtiyacı var herkesin, sonuçta neçin çalışırık?” dedi…

Bakışları “benim de yatırımlarım yapılmıyor” diyordu…

O an anladım her şeyi; patron yokken gerçekler, patron varken “şirket politikası!” İşin ucunda ekmek parası vardı…

Kadın tekrar girdi odaya. Hala orada olamama şaşırmış ve beni yeniden hatırlamış gibi baktı.

Bu konularla oğlum ilgilenir” dedi. “Siz yazıp bırakın evrağınızı, baksın oğlum da arasın sizi.

Tamam” dedim, işlemimi yaptım ve “iyi günler” dileyerek çıktım ofisten…

***

Arabaya bindiğimde, spiker konuşmaya devam ediyordu. Cenevre’deki görüşmelerin nasıl önemli sonuçlara gebe olduğunu, toplumumuzun her kesiminin buradan çıkacak sonucu nasıl heyecanla beklediğini, Kıbrıs sorununun ne kadar önemli, hayati, yaşamsal, merkezi ve belirleyici bir sorun olduğunu anlatıyordu. Ve dedi ki, “bu hafta toplumumuzda her kesimden insanımız Cenevre ile yatıp Cenevre ile kalkacak. Herkes için en önemli gündem maddesinin bu olduğu tartışmasız.

Gülümsedim ve arabayı sürdüm…

Münür Rahvancıoğlu

Baraka Aktivisti