Rejim tüm unsurlarıyla alarm veriyor.
Ekonomik…
Sosyal…
Kültürel…
Ekolojik…
Ve tabii siyasal…
***
28 Temmuz kuşkusuz bir milat olacak…
Belki çok doğru değildir bir tarihi andan önce o tarih ile ilgili böylesine bir niteleme yapmak…
Ama varsın bu yazının kurgusu gereği böyle bir yanlışa düşmeyi göze alalım…
Çünkü 28 Temmuz’dan sonra tüm kurguların darmadağın olacağı siyasal bir zemin çıkacak ortaya…
***
Kıbrıslı Türk halkı seçimi sadece basit bir hükümet seçimi olmayacak.
Aynı zamanda rejimi kökten değiştirebilme dirayetini ve samimiyetini ortaya politik bir yola duyulan özlemin işareti olacak yeni bir siyaset yapma anlayışını da seçecek. Çünkü bugüne kadar yapılagelen rejim siyaseti, ana akım siyaset, üzerine dayandığı ve koruyucusu olduğu sistemle beraber çatır çutur parçalanmaktadır. Eski kuşaklarla birlikte eski kuşakların temsil ettiği politik gelenek ve siyaset bugüne sadece bir enkaz ve geleceksizleşme mirasını bıraktı. Fakat bugün bir yandan eski kuşakların değerleriyle hesaplaşır ve eskiye ait politik alışkanlıklardan kopuş iradesi ortaya koyulurken diğer yandan da bu siyaset yapma biçiminin beslendiği ve beslediği yapıya
karşısında mücadele bayrağı yükseltilmekte olan yeni bir siyasal hat örülmekte…
***
Seçimler meselesi ve parlamento yıllardır sol içinde özellikle de solun radikal ve devrimci kesimleri içerisinde tartışmalı bir konu oldu. Seçime girilip girilmemesi, parlamentoda temsiliyet veya boykot…
Ortada apaçık bir gerçek var ki BKP-TVG, bugüne kadar boykot politikasının inatçı sürdürücüsü YKP’den tüm seçimlerin toplamından yaratamadığı
heyecandan ve inançtan kat be kat yüksek bir heyecan, mobilizasyon ve inanç yaratmıştır.
Bugünün koşullarında boykotun Kıbrıslı Türk halkına hiçbir somut bir şey vaat etmediği ve bir mücadele perspektifi sunmadığı bizzat toplumsal pratikle
sınanmaktadır.
Dolayısıyla 28 Temmuz ile birlikte yeni bir siyasal zeminde şekillenecek süreç sadece egemen siyaset tarz ve içeriklerinin iflasının değil aynı zamanda
sol içindeki statükonun da politik işlevinin, toplumsal işlevsizliğe evrileceği, alarm sinyalleri vereceği bir hal alacaktır.
***
BKP-TVG çatısında oluşturulan ittifak parlamentoda temsil edilsin veya edilmesin, burada mesele zaten parlamentoda temsil edilip edilmeme meselesi veya canı gönülden mecliste yer alıp ülkenin ‘yönetim’ kademelerinde söz hakkına sahip olma meselesi değildir. Burada mesele Kıbrıslı Türk halkının varoluş mücadelesinde, bağımsızlık ve devrim yolunda açılacak olan yeni mevzi ve yolları açma meselesidir. 28 Temmuz’dan sonra dün ve bugün sürdürdüğümüz bu alternatif yaratma mücadelesini ve devrimci
bir hareketi inşa etme kavgamız devam edecektir.
***
Çanlar kimin için çalıyor dedik…
Biz yürüdükçe ve çoğaldıkça o çan sesleri yükselecek…
Taki umut ve inanç iktidar olana kadar…
Hasan Yıkıcı
Baraka Kültür Merkezi Aktivisti
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.