Türkiye’deki Emine Bulut cinayeti maalesef tüm dünyaya bir çığ gibi düştü. Öyle bir düştü ki, kadın cinayetlerine karşı mücadele edenlerden tutun da bunun sebebi olanlar dahi konuştu. Bu kez kimse sus(a)madı.
Evet, kadın cinayetlerine karşı mücadele edenler kesiminden biri olarak ben de o gece uyuyamadım, o görüntüler benim de gözümün önünden gitmedi. Ama kanımı donduran bir başka olay da haberlerde izlediğim yüzsüzlüktü.
Ülkesinde yarattığı ve bize de dayattığı muhafazakar ve ataerkil politikalardan bizzat sorumlu olan Recep Tayyip Erdoğan, Emine Bulut’un babasını arayıp derinden(!) üzüldüğünü bunun son olmasını dilediğini, o vicdansızın da hak ettiğini bulacağını ümit ettiğini söyledi. Ümit ettiğini(!)…
RTE vicdansızı sadece kınadı ve ümit etti, çünkü yargısı “kadının küfür etmesini” hafifletici sebep sayacak ve o katili salıverecek. Aslında kınamayacaktı da bu kez bu cinayet ülke ve dünya gündemine öyle bir oturdu ki, insanların yüreğine öyle bir dokundu ki bu işin içinden bir şekilde sıyrılmak zorunda kaldı RTE. Oysa onun için bunun diğerlerinden ne farkı vardı ki. Hem böyle bir gündem olmasaydı o yine çıkıp “kızlı erkekli kafelerde buluşuyorlardı”, “adam ailesini kurtarmak istemiş”, “türbansız kadın perdesiz eve benzer”, “ama adama küfretmiş, şuh kahkahalar atmış” falan dedirtecekti yandaşlarına.
Ama yapamadı. Bu kez gerek sosyal medyada gerek sokaklarda herkes kadın cinayetlerine karşı ayaklandı.Artık halkın canına tak etti. Gün geçtikçe artan caniliğin dozajına artık herkes dur diye haykırdı. Hiçbir kadın ölmek istemiyor, hiçbir çocuk bu duruma maruz kalmayı hak etmiyordu çünkü. Artık halk uyandı. Bu yüzden bu kez bundan en az hasarı alıp hatta mümkünse fayda sağlamak için Emine Bulut’un babasını aradı RTE ve adice bu durumu da politikaya çevirdi.
İnsan hangisine sinir olacağını şaşırıyor. Yapılan bu sahtekarlığa mı yoksa oluşturulan bu kadın düşmanı erkek egemen düzene mi?
Ülkemizde de durum maalesef farksız. Kadına yönelik şiddet haberlerini gün aşırı okurken günde 2-3 kez okur hale geldik. Ve devletimiz de tabii ki RTE’den farksız. Bugün, “benden boşanırsan sonun Emine Bulut gibi olur” diye tehdit sallayan bir cani mahkememiz tarafından 2000tl teminatla serbest bırakılıyor! Hala bir kadın sığınma evi, kadın cinayetlerini ve kadına şiddeti önleyecek politika, bu iş için ayrılan bir bütçe yok. Halayasalarımız, cezalarımız, eğitim sistemimiz YETERSİZ! Hala devletimiz kılını kıpırdatmayıp her bir cinayete ve her bir şiddete ortak olmaya devam ediyor.
Ancak bilinmesi gerekiyor ki bizlerin de onların bu vurdumduymazlığı karşısında öfkemiz azalmayacak ve mücadelemiz kamçılanacaktır. Kız kardeşlerimizin hayatı bu kadar ucuz değildir. Kız kardeşlerimizin hayatı bir erkeğin egosuna, keyfine ve psikolojik akıbetine bağlı değildir. Biz dün de söyledik, bugün de söylüyoruz veyarın da söyleyeceğiz: KADIN CİNAYETLERİ POLİTİKTİR. Kadın cinayetleri son bulana kadar, kadına yönelik cinayet ve şiddet için önlem alınana kadar yakanızdayız.
Ölmek istemiyorum diye feryat eden tek bir kadın kalmayana kadar bu işin peşini bırakmayacağız!
Baraka Aktivisti