Recep Tayyip Erdoğan’ın “kindar gençlik” “3 çocuk”, “Türk tipi başkanlık” “ayaklar baş olmaz” sözlerini hepimiz hatırlıyoruzdur. Peki; bu fikirlerin AKP ile birlikte bir aydın olarak parlatılan Necip Fazıl Kısakürek’e ait olduğunu biliyor musunuz? Fatih Yaşlı’nın deyimiyle “Yeni Türkiye”nin üzerinde Necip Fazıl’ın hayaleti dolaşmaktadır.
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından itibaren Türkiye’nin siyasal tartışmaları içinde yaygınlık kazanan bir algı vardı. Türkiye tarihi “merkez ile çevrenin”, iktidar mekanizmasına sahip olanlar ile sivil toplum arasındaki bir mücadeledir. Daha da somutlaştırırsak; Kemalist elitler ile ona karşı mücadele eden halk arasındaki bir mücadele. Nitekim AKP’nin iktidara gelişi ve eski rejimle girdiği “hesaplaşma” da bu mücadelede “çevrenin” merkeze karşı kazandığı bir zafer oldu. Sol liberallere ait olan bu siyasal okuma, Gezi isyanı ile daha görünür olan faşizmi ve bugün tek adam devleti ile devam eden süreci şaşkınlıkla karışık bir hayal kırıklığı içerisinde seyretti. Çünkü AKP’yi halkın yönetimi elinde tutan elitlere karşı bir kabarışı olarak görenler, AKP’nin gittikçe otoriterleşen ve gericiliği açığa çıkan siyasal karakterinin teoriye uymadığını farketmeye başladılar. Özellikle AKP’nin bir bileşeni sayılabilecek Fetullahçıların bir darbe girişimine kalkışması tüm “merkez-çevre”, “elitlere karşı halk” zırvalıklarını bitirdi.
Oysa tarihi sınıfsal ilişkilerin merkezde yer aldığı bir mücadeleler bütünü olarak okuyanlar için AKP’nin gelişimi, kapitalizmin tarihsel sürecinde Türkiye’de ortaya çıkan bir ihtiyacının ürünüydü. AKP mevcut sistemin ihtiyaçlarına göre yeniden yapılanan faşist ve gerici hareketin doruk noktasıdır.
Fatih Yaşlı’nın Türkçü Faşizm’den “Türk-İslam Ülküsü”ne kitabı, doruk noktasına gelen bu sürecin fikirsel arka planına mercek tutuyor. Türkiye’deki gerici hareketin oluşumuna akademik çalışmalarıyla teorik zemin hazırlamış dört ismin; Nihal Atsız, Necip Fazıl Kısakürek, Nurettin Topçu ve Seyyid Ahmet Arvasi nin düşüncelerini inceliyor. Bunu yaparken aynı zamanda bu isimlerin düşüncelerinin Türkiye toplumunca görünürlük ve sahiplenirliğini de tarihsel bir şekilde okuyucuya gösteriyor. Bu tarihsel süreç, Türkiye’deki egemen çevrelerin faşist ve İslamcı çevrelerle politik gelişmelere göre kurulan ilişkinin de bir göstergesi. Çünkü 1945 yılına kadar seküler bir karakter taşıyan ve dar dergi grupları olarak tanımlanabilen Türkçü faşizm, özellikle Türkiye’deki Menderes dönemi sonrası devletçe de desteklenen Türk-İslam anlayışında sentezlenmiş bir kitle hareketine dönüştü. Dar grupçuklardan kitlesel harekete dönüşümde devletin desteğinin, devletinin desteğinde de anti-komünist fikriyat oynadığı role dikkat çeken kitap, özellikle AKP dönemi ile devletin yapısında yaşanan değişimlerin teorik geri planına dikkat çekiyor. Nihal Atsız’ın Nazizm benzeri Türkçülüğü, Nurettin Topçu’nun komünizm tehlikesine karşı ortaya attığı muhafazakar antikapitalizmi, Necip Fazıl’ın “Başyücelik devleti” ve büyük doğu siyaseti ve ülkücü hareketinin islamizasyonunda rol oynayan Ahmet Arvasi’nin Türk İslam Ülküsü.
Bugünkü gericiliğin dündeki tasarısı bu kitapta anlatılmaktadır.
Türkiye’deki faşist ve gerici hareketlerle ilgili çalışmalarıyla tanınan Fatih Yaşlı’nın bu çalışması, bugünün Türkiye’sini ve bu Türkiye’nin Kıbrıs’ın kuzeyine yönelik dayatmalarını anlamak isteyenlere çok yardımcı olacak bir kitaptır.
(Bu yazı ilk olarak Gaile’de yayınlanmıştır)
Ali Şahin
[email protected]