Bütün kesimler partimizde birleşti, toplumun tüm dertlerine çare üreteceğiz, iş insanlarına çözüm, işsizse derman olacağız….
Seçim yaklaştı ne de olsa; gerçekliği tartışılır iddia sözler havada uçuşuyor, umut pompalayan yalan vaatlerle insanların duygularıyla oynanıyor.
Çok karmaşık bir şey değil aslında.
Hatta baya basit.
Hangisi olduğu fark etmeksizin bir siyasal konumlanış toplumdaki tüm kesimlere hitap edemez, tüm kesimlerin çıkarlarını savunamaz.
Bu karakterler ya da son günlerin popüler tabiriyle iyi ya da kötü insan olmakla ilgili değildir.
Buna sistem izin vermez.
İçinde yaşadığımız toplumsal düzen farklı çıkar grupları oluşturuyorsa, tüm siyasi duruşlar da bu çıkar gruplarından birine hizmet eder.
Niyeti herkese hizmet olduğunu iddia etse de her siyasi duruş pratikte ekonomik sınıflardan birini tercih etmiş olur.
Asgari ücretin artmasından yana çıkarı olan biri ile sabit kalmasından hatta daha da düşmesinden yana olan birinin ya da özel okul sahibi biri ile ekonomik gücü olmadığı için eğitim alamayan birinin çıkarları aynı şekilde savunulamaz.
Sıradan yurttaş, işsizlik sorununu hayatta kalma meselesi olarak görürken sermayedar bu konuyla iş hacmi dışında bir alaka kurmaz.
İçinde yaşadığımız ada yarısı sıradan bir ülke gibi olmasa da bu gerçeği değiştirmez.
Ekonomik ilişkiler diğer ülkelere kıyasla belirli farklılıklarına rağmen özü itibariyle farklı çıkar grupları yaratan şekilde oluşturulmuştur.
Ekonominin bu belirleyiciliği ister istemez kendini hayatın tüm diğer alanlarında da gösterir.
Çünkü hayat, ekonomik mücadelenin merkezinde yer aldığı bir konular bütünüdür.
Beş yıldızlı bir otel sahibi bir sahile baktığında daha fazla para kazanacağı bir fırsat görebilirken, sıradan yurttaş herkes kadar kendisinin de keyif alabileceği doğal bir imkan görür.
Bir halkın demografik yapısı, kendine ucuz iş gücü sağladığı sürece inşaat firması sahipleri için pek de sorun değildir.
Ucuza çalıştırdığı yabancı işçilerin ve ailelerinin temel hakları ise hiç umurlarında değildir.
Soyut bir şeylerden bahsediyormuşuz gibi duyulabilir fakat bu değindiğimiz örneklerin hepsi Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşanmaktadır.
7 Ocak’ta gerçekleşecek seçimlere bu örnekleri düşünerek bakarsak hangi partilerin kimin lehine politikaları savunduğunu da görebiliriz aslında.
Büyük sermayedarların, kesesini durmak bilmezce dolduranların hangi partilerde yoğunlaştığını görmek dahi bu konuda ipuçları verir.
Bu partiler çalışanların ve işsizlerin dertleriyle, doğanın katledilmesiyle adaylarının ve partilerine maddi desteklerde bulunanların çıkarlarına göre ilgilenecektir.
Kötü ya da iyi insanlar oldukları için değil, sınıfsal çıkarları bunu gerektirdiği için.
Çünkü sistemin kuralları böyle işlemektedir.
Bu kuralları da biz koymadık fakat değiştirmek bizim elimizde.
Yeter ki, kendi çıkarlarımıza göre bir politik hat oluşturalım.
Ali Şahin
Bağımsızlık Yolu Örgütlenme Sekreteri