Baraka Kültür Merkezi olarak ilk kez, “seçim siyasetine” doğrudan dahil oluyoruz. Bizim için yeni bir şey bu; ve tabii, sizin için de. Sizin için de yeni çünkü bugüne kadar hep sokakta gördüğünüz yüzlerimizi, şimdi seçim afişlerinde, seçim broşürlerinde göreceksiniz. Hepimizin yüzlerini değil ama şimdilik, çünkü tek bir belediye meclisi adayımız var, Merter Refikoğlu. Diyeceksiniz ki, sokaklarda yürümeye doyduk mu ki, yüzlerimiz şimdi süslüyor seçim afişlerini ?
***
Sokaklara doymaz elbet bir devrimci, onun mücadele alanı sokaktır, mahalledir, okuldur, işyeridir, fabrikadır, tarladır, devlet dairesidir ve şirket ofisidir. Peki işimiz ne mecliste ? İşimiz ne gelmiş geçmiş pek çok devrimcinin “ahır” diye nitelendirdiği bu meclis denen yerde ?
***
Lenin de “Parlamento burjuvazinin ahırıdır” demişti, ama öte yandan şair Cemal Süreya “Aşktın sen, kokundan bildim seni / Bir ahırın içinde gezdirilmiş gül kokusu” demişti. Peki hangisi haklı ? Bence ikisi de haklı, ve ikisine de sorsanız, onlar da birbirlerini haklı bulacaklardır. Meclis (ister bir genel meclis olsun, ister belediye meclisi), halkın kendi kendini ve doğrudan yönettiği bir yerin adı olmadığı müddetçe, yani halkın seçimden seçime gidip kendine “temsilci” seçmek yerine doğrudan doğruya kendi kendini temsil edebileceği bir toplumda olmadığımız müddetçe, parlamentolar ve meclisler hep ahır kalacaklardır…
***
Ama öte yandan, bizim için ne kadar “ahır” anlamına geliyorsa da meclis, egemenler için de “saray” anlamına geliyordur. Egemenler saraylarında hep kendilerine hizmet edecek uşakları görmek isterler. İşte bizler, tam da bu sebeplerden, mecliste yer almalıyız; hem halka buranın bir saray değil bir ahır olduğunu göstermek için, hem de egemenlere “işlerinizi uşaklara yaptırma devri bitti” demek için. Böylece o ahırda bir gül kokusu estirmiş olacağız, ama oranın bir ahır olduğunu asla unutmadan.
***
Peki ne yapacağız mecliste ? Baraka Kültür Merkezi olarak “Bugün mühürleri yarın zincirleri kıracağız” diyerek çıktık yola ve Baraka aktivisti Merter Refikoğlu’nu belediye meclisine aday olarak gösterdik. Bu, yapacağımız ilk şeyi gösteriyor. Yapacağımız ilk şey, bizleri zincirleri altında tutmaya çalışan egemenlere, “bugün seçimde mühürleri kırıp bu meclise girebilmişsek, yarın o zincirleri kırıp Bağımsız bir Kıbrıs’a gireceğiz” demektir; yani Merter Refikoğlu’na atılacak her tik, AKP’nin ve UBP’nin kalbine saplanacak bir ok demektir. İkincisi ise, kriz içinde olan ve hem çalışan emekçilerine hem de Lefkoşa halkına çok zor günler yaşatan LTB’nin belediye meclisinde, halkın gözü olmaktır. Hatırlayacağınız üzere, Cemal Bulutoğulları’nın yolsuzlukları ve belediyedeki mafyalaşma, ancak LTB krize girince konuşulmaya başlanmıştı. Peki tüm bu yolsuzluklar yapılırken ve ve mafyalaşma gerçekleşirken, neden hiçbir belediye meclis üyesi bundan söz etmemişti ciddi anlamda ? İşte bir daha böyle bir durumun ortaya çıkmaması için, halkın her şeyden ve hemen haberdar olması için, mecliste, halkın bir gözü olmaktır niyetimiz.
***
Baraka’nın belediye meclisi adayı Merter Refikoğlu’nun seçim broşürü elinize geçtiğinde, üstünde pek çok şey yazacaktır onu tanıtan; ama onu en iyi şekilde tanımak istiyorsanız, şairin “ahırın içinde gezdirilmiş gül kokusu” dizesini hatırlayınız…
Bu makale 8 Mart 2013 tarihinde Afrika gazetesininde yayınlanmıştır.
:12.04�ie� � 50%;font-family:”Times New Roman”,”serif”; mso-fareast-font-family:”Times New Roman”‘>
Kimileri ise yıllardır yaptığından farklı olarak gidecek ve mührünü kıracak, Refikoğlu diyecek. Ve bu farklılık AKP’nin ve iktidarların kabuslarını süsleyen bir uğultuya dönüşecek.
Bu makale 7 Mart 2013 tarihinde Afrika gazetesininde yayınlanmıştır.
>
�Upc� � ormal style=’margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height: 150%’>Özgürlüğe giden yolda birlik ve dayanışma gerekir demek için tercihinizi kullanın.
Kullanın tercihinizi ve gösterin bir halk olduğumuzu, var olduğumuzu ve var olacağımızı.
Kullanın tercihinizi ve onurunuza sahip çıkın.
Kırılan mühürler yarın kırılacak zincirlerin habercisi olacak.
Haydi!
“Önce kendi içinde başlat isyanını. Atar damarlarından kılcallarına kadar, basıncaya kadar onur sokağındaki polis karakolunu, en son kaldırım taşını da atıncaya kadar hücrelerinin, vali konağına çekinceye kadar yüreğinin kızıl bayrağını.”*
*Şiirler, Kıbrıslı şair Aydın Adamoğlu’na aittir.
Bu makale 5 Mart 2013 tarihinde Afrika gazetesininde yayınlanmıştır.
Celal Özkızan
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.