Geçtiğimiz gün gerçekleşen iş cinayetiyle ülkemizde çalışırken can veren emekçilerin sayısı yine arttı. Kaçı buldu derseniz ilgili bakanlığın bu konuda tuttuğu bir istatistik bulunmadığından araştırmalarla bulunan rakamlar aslında noksan.
Geçtiğimiz hafta kocası tarafından öldürülerek aramızdan alınan kız kardeşimiz Halime ile yılın 10. ayı dolmadan 5. kadın cinayeti işlenmiş oldu.
Sırf, yaşamımızı emeğimizi satarak kazanmak zorunda olduğumuz yahut toplumsal yaşamda kadın olarak var olduğumuz için her gün türlü eşitsizliğe ve ayrımcılığa maruz kalan bizler artık ölümle de burun buruna yaşıyoruz.
***
Sistem emekçilerin ve kadınların üzerindeki baskıyı ölümle sonuçlanacak raddeye vardırmışken Kolombiyalı yazar Marquez’in bir öyküsünde dediği gibi, son yıllarda gördüğümüz ölümler arasında doğal nedenlere dayananlar artık özel hale geldi.
İş cinayetleri, kadın cinayetleri, hatta trafik cinayetleri neticesinde gerçekleşen ölümler o kadar çoğaldı ki yaşlılıktan ölmek istisnai bir hal aldı.
Bir yanda maddi gücü elinde, siyasi gücü arkasında bulunduran patronlar örgütlü bir şekilde kenetli dururken örgütlenmesine fiilen izin verilmeyen özel sektör emekçileri güvensiz ve güvencesiz çalışma koşulları, insani bir yaşam sürdürmeye yeterli olmayan bir gelirle hayatta kalmaya uğraşıyor. Güvensiz ve güvencesiz işçi çalıştıran patronlar aleyhine hiçbir politika üretmeyip bilakis ‘çalışma affı’ gibi uygulamalarla kayıtsız işçi çalıştırmayı özendiren bir Çalışma Bakanlığı ile karşı karşıyayız.
Resmi veriler, gerçek verilerin bir hayli altında olmasına rağmen kadına yönelik şiddet vakaları her geçen yıl resmi verilerde dahi dikkat çekecek oranlara ulaşıyor. 2016 yılında 210 kadın, darp edildiği şikayetiyle polise başvururken 2017’de ortalama 2 ayda bir kadın cinayeti gerçekleşiyor. Devlet bir kadın sığınma evi açmıyor, adli yardım sağlamıyor, şiddet önleyici bir mekanizma geliştirmiyor. Bu da yetmez gibi, kadına yönelik şiddeti besleyen gericiliğin ülkemizde tırmandırılmasına çanak tutuyor. 5 bölgede 5 sığınma evi kurulması talebimizi çok görüyorlar ama şunca ada yarısında 200 camiyi az buluyorlar.
***
Bu ülkede işçi güvenliğini sağlamayanlar, işçilerin ve kadınların hak ihlallerine göz yumanlar, yol güvenliği ve toplu taşımacılık hizmeti sağlamayanlar, şiddete uğrayan kadınlara bir çatı açmayanlar ve sağlığı paralı hale getirenler bazen ihmalleri sonucu bazen kasıtlı olarak bizim ölümümüze neden oluyor. Ancak “Burası bizim değil, bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi” diyen yazar bir noktada yanılıyor.
Biz bu ülkede bizi öldürmek isteyenlerden daha fazlayız. İnsan onuruna yakışan biçimde yaşamak ve yaşlanarak gelecek doğal bir ölüm bizim hakkımız. Ve biz, özel sektörde sendikalaşmanın önünü açmak, kadına yönelik şiddeti önlemek ve şiddete uğrayan kadınların devlet tarafından korumasını sağlamak, kamusal, güvenli ulaşım hakkını elde etmek, ücretsiz, kamusal eğitim ve sağlık hizmetinden yararlanmak için örgütleneceğiz.
Emekçiler, kadınlar, gençler olarak biz, yaşamımıza da ülkemize de bizi öldürmek isteyenlere karşı sahip çıkacağız!
Cansu N. Nazlı
Bağımsızlık Yolu Üyesi