Ülkede geçen hafta, Dilma Rousseff başkanlığındaki İşçi Partisi hükümetini Ağustos 2016’da deviren “darbe hükümeti” olarak bilinen hükümetin başkanı Temer’in rüşvet aldığına dair tanıklıkların ortaya çıkması ve kemer sıkma politikaları sonucu halk isyan etti.
isyandan.org’un haberine göre; 24 Mayıs çarşamba günü 35 bin göstericinin katılımıyla Brasília’da gerçekleşen eylemlerde, halk tarım bakanlığının binasının camlarını indirdi ve binayı ateşe verdi. Eylemlerin sebebi, JBS şirketinin üst düzey yöneticisinin Temer’in rüşvet aldığına dair tanıklığının açığa çıkması ve darbe hükümetinin İşçi Partisi hükümetinin ardından izlediği sermaye odaklı kemer sıkma politikalarının tabanda yarattığı hoşnutsuzluk.
“Artık böyle yönetilmek istemiyoruz” diyerek başlayan eylemlerde halk Temer’in istifasını isterken, Temer “koltuk sevdası” uğruna orduyu halka karşı görevlendirdi. Buna karşılık asker ve sivil polis Santa Lucia’da zorla boşaltmak adına bastığı çiflikte Yoksul Köylüler Birliği üyesi biri kadın olmak üzere on topraksız kır işçisini öldürdü.
Ülkenin anarşist örgütlerinden Coordinación Anarquista Brasileña üyeleri ülkedeki isyana ve politik-sosyal krize dair bir makale yayınladı:
“Brezilya, egemen sınıfın çürümüşlüğüne ve onları iktidarda tutan bağların gittikçe çözüldüğüne tanıklık ettiğimiz politik bir deprem yaşıyor. Başkan Michel Temer ve et şirketi JBS’nin sahipleri arasında rüşvet parası üzerine yapılan bir konuşmanın açığa çıkması ile ülkedeki güç dengeleri yerinden oynadı ve zaten sürmekte olan politik-sosyal krizin ateşini harladı.
Hükümet artık istikrarsızlık karşısında emeklilik reformunu ve diğer işçi karşıtı politikalarını dayatmakta zorlanıyor. Kutlamak için bir sebep yok, daha hiçbir şey kazanılmış değil. Şimdi reformları ve kesintileri durdurmak için harekete geçme, sokakları kesme ve günlük grevleri genel grevlere taşıma zamanı. Şimdi işçilerin iş yerlerinde, evlerinde ülkenin kaderi için karar alabildikleri doğrudan demokrasiyi inşa etme zamanı. Üstten bize verilen kırıntılarla yetinemeyiz, halk tarafından şekillendirilen bir programa ihtiyacımız var. Mahallelerimizde, varoşlarda, halk tarafından işgal edilmiş çiftlik ve konutlarda, fabrikalarda ve okullarda doğrudan demokrasiyi örmek için örgütlenmeliyiz.
Parlamento darbesi sonucu İşçi Partisi (PT)/PMDB hükümetinin devrilmesi ile beraber hem Kongre hem de Globo başta olmak üzere ana akım medya tarafından desteklenen acımasız kemer sıkma politikaları hız kazandı. Temer, kamu harcamalarında kesinti, taşeronlaşma, özelleştirme, eğitim ve emeklilik yasaları gibi aslen İşçi Partisi hükümeti döneminde tohumları atılan neoliberal reformları süratlen geçirmeye başladı.
Sendikal bürokrasi ve İşçi Partisi tarafından desteklenen bazı büyük sosyal hareketlerin liderlerinin de etkisi ile bu saldırılar karşısında büyüyen direnişin önü kesildi. Ancak öte yandan yerli halklarının gençlik hareketi gibi militan taban hareketleri ise direnişe ivme kazandırdı. Emeklilik ve iş reformu karşısında büyüyen öfke kitlesel sokak gösterileri ile 15 ve 28 Nisan’daki genel grevlerde kendini gösterdi.
Halkı soyan ve katleden politikacılar ile sermayeye hizmet eden Temer hükümetinin hiçbir meşruluğu yoktur. İşçi Partisinden Luiz Inácio Lula ve Dilma Rousseff’in “uzlaşmacı” hükümetleri de yoksulların önüne koyduğu birkaç kırıntı haricinde zenginlerin ve girişimcilerin hükümetiydi. Devlet ve sermaye arasında açığa çıkan birçok ilişki de bunu göstermektedir. Yolsuzluk olayları tekil değildir, devlet ve sermayenin devamlılığı içindir. Bu nedenledir ki temsili sistem(demokrasi) halkın çıkarına değil kapitalist girişimlerini büyütebilsinler diye politikacılara ve sermayeye hizmet etmektedir.
Sözüm ona durgunluktan çıkmak için ortaya atılan taşeronlaştırma ve işçi haklarını gasp eden reformlar gibi “sihirli çözümler” ancak şirketlere fayda sağlar. Tıpkı yerli haklarının topraklarına, topraksız köylülere, kadınlara, LGBT bireylere, siyahlara, varoşlarda yaşan halka yapılan saldırılar gibi. João Dória’nın (São Paulo belediye başkanı) aslında diğer politikacılardan hiçbir farkı yoktur, hepsi halk düşmanıdır. Yargı, Federal Polis, Kamu Bakanlığı ve ABD ile olan derin bağlardan kurulu ağın Globo medyanın desteği ile yürüttüğü sözüm ona yolsuzluk karşıtı operasyon yalnızca halk düşmanı politikaları hızlandırmak için düzeni korumayı hedeflemektedir. Bu düzeni reddetmeli ve burjuva adaletten umudumuzu kesmeliyiz.
Geçen sene parlamento darbesini destekleyen Globo Medya şimdi dümen kırıp reformların yeni bir başkan döneminde hayata geçirilmesi uğruna Temer karşısında Başsavcılık Ofisi ile saf tutmuştur. Globo medya devinin Temer karşısında pozisyon alması halk yararına değildir, reformların gerçekleştirilmesi için bir politikacıyı diğeri ile değiştirerek uygun koşulları hazırlamakla ilgilidir.
Durum şu ki bir senelik Temer hükümeti boyunca halkı sokaklara döken talep gerçekleşebilir: Temer devrilebilir. Peki ama sonra? Biliyoruz ki giderek zayıflamış parlamenter sistem içerisinden iş ve emeklilik yasaları ile başa çıkacak gücün çıkması imkansız. Ancak, darbe sonrası hız kazanan ve PT/PMDB hükümeti döneminde tohumları atılan bu neoliberal saldırılara karşı acilen harekete geçilmelidir. Reformlara karşı savaşmanın yanı sıra krizin bedeli egemenlere ödetilmeli ve medya tekelleri, politik elit ve sermaye halk düşmanları olarak ifşa edilmelidir. JBS gibi büyük şirketlerin borcu 400 milyar Brezilya Reali’dir ki bu bütçe açığını bahane ederek sosyal güvence sisteminden kesmek istedikleri miktarın tam 3 katıdır.
Sadece halkın örgütlenmesi ile sokak bu reformları ve saldırıları geri püskürtebilir. Parlamento eliyle kurtuluş gelmeyecek. Yalnızca tabandan gelen basınç ve örgütlülük bu kaos ortamında egemenlerin projelerinin önünü kesebilir. Doğrudan seçime gidilmesi durumunda halkın taleplerine cevap vermesi için hükümete sürekli baskı yapılmalıdır. Ancak örgütlülük asıl en kötü senaryoya hazırlanmak için gereklidir: Politik-askeri müdahale ile 2018 seçimlerinin askıya alınması ve militan halk hareketlerine yönelik saldırıların artması durumu.
Politik kriz ortamında solun seçim stratejisi yıllar öncesinde olduğu gibi kurtarıcı rolünde Lula’yı öne çıkarmaktır. Ama bizi kandıramazlar. Daha önce söyledik ve yineliyoruz: İşçi Partisi taraftarlığı ve onun sol üzerindeki etkisi bertaraf edilmelidir. Lula’nın bu krizi göğüsleyebileceğine olan inancın hiçbir temeli yoktur. Lula’nın seçilmesi burjuva ile eskisinden daha da ağır şartlarda başka bir uzlaşı döneminden fazlası olamaz. Önemli olan mücadeleyi tabandan inşa etmek, reformlara ve saldırılara karşı örgütlülüğü yükseltmektir: Militan mücadeleyi tırmandırmak için isyanı ve öfkeyi körüklemek. Solu yeninden yapılandırıp burjuva demokrasisi ile uzlaşmak gibi kolay çözümlerden medet ummayın. Buralardan kazanacağımız bir şey yok. Tek çıkar yol evlerimizde, iş yerlerimizde, okullarda, gecekondularda, mahallerimizde yoksul ve ezilmişlerle birlikte tabandan örgütlenmeyi yükseltmek.
Ezilmişler ve ötelenmişler için çetin zamanlar ama kriz ve egemenler arası çatışmalar başka olasılıklar için çatlaklar açıyor. Büyüyen öfkeyi sistemi kırmak ve sosyal mücadeleyi yönlendirmek için kullanma vakti.”