Erenköy Belediyesi çalışanları aylardır maaşlarını alamadığı için grevde.
Girne Akçiçek Hastanesi’nde taşeron firmaya bağlı olarak çalışan 20 emekçi 50 gündür maaşlarını alamıyor.
Devlet hastanelerinde çalışan doktorlar ise çalışma koşullarından ötürü isyandalar.
Öte yandan halkın insanca bir yaşam sürmesi için gerekli olan ve anayasada da belirtilen ücretsiz sağlık hakkı ise uzunca bir süredir fiiliyatta hükümetlerce engelleniyor.
Kıb-Tek çalışanları işçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili iş kıyafetleri ihalesi iptal edildiği için eylemdeydi.
Geçen haftalarda ise bir basın emekçisi izinli olduğu işe gelmeyi kabul etmediği için işinden oldu.
Kıbrıs Türk Petrolleri’nde çalışan emekçiler ise toplu iş sözleşmesiyle ilgili yaşanan sorunlar nedeniyle uyarı grevi yaptı.
Hafta içi basında yer alan bir habere göre 2011-2016 yılları arasında 1243 “iş kazası” yaşandı ve bu kazalarda 44 kişi yaşamını yitirdi.
İşsizlik ve buna bağlı genç göçü ise yaşamın sıradanlaşmış bir parçası olarak varlığını sürdürüyor.
İnsan okurken bile yoruluyor değil mi?
Bunlar Kıbrıs’ın kuzeyinde çalışan ve çalışma niyetinde olan kesimlerin son dönemlerde yaşadığı ve basına yansıma imkanı bulabilmiş olaylar.
Emin olun ki; bu yazılanların dışında çeşitli sebeplerden ötürü haber konusu olamamış
türlü mağduriyetler yaşanmaktadır.
Tüm bunlara ek olarak, Kıbrıslı Türk halkının onlarca sorunu daha vardır.
Kıbrıs sorunu, asimilasyon, doğanın talanı, gericiliğin yükselişi, üretimden koparılma, irade gasbı, trafik kazaları, anti-demokratik uygulamalar vb.
Bu sorun bolluğu içinde ise parça parça mücadeleler dışında bütünlü bir mücadeleden maalesef yoksun durumdayız.
Sembolik dayanışmalar dışında her kesim kendi sorunlarıyla boğuşuyor.
Otobüsçüler alacaklarını almak için hükümete isyan ederken trafik kazalarıyla ilgili gençliğin sokağa döküldüğü dönem hiçbir tepki vermemişti.
Ya da kamuda çalışan doktorlar çalışma şartlarıyla ilgili haklı olarak tepkilerini ortaya koyarken özellikle yoksullar için hayatı bir mevzu olan halkın ücretsiz sağlık hakkı gasp edilmesini bu kadar önemsemiyor.
Hayvan hakları ve benzer hareketler siyasi mücadeleye tanımaz gözlerle bakarak, Kıbrıs sorununu önemli olan tek politik konu gören siyasi partiler de politikayı müzakere masasına sıkıştırıp bu bölünmüş mücadele ortamına katkı sağlıyor.
Çeşitli kimlikler üzerinden yaşanılan sorunlara taraf olunabilir.
Ancak bir topluluğu en geniş şekilde hareket ettirebilecek faktör o kitlenin en geniş ortak paydasıdır.
Yani bahsi geçen kitle içindeki ortak keseni bulmaktır mevzu.
Sosyalistleri diğer taraflardan ayıran nokta tam da burada başlar.
Çünkü sosyalistler siyaseti bir ülkedeki en geniş kesim olan emekçiler üzerinden şekillendirmeye çalışır ve bunun dışında diğer ezilenlere de bu anlayışla yaklaşır.
Sosyalistler sendikal bir mücadelenin de dağların yok edilmesine karşı direnmenin de halkın söz, yetki, karar ve iktidar mücadelesiyle ilgili olduğunun bilinciyle hareket eder ve tüm bu mücadeleleri birleştirmek için çabalar.
Kıbrıs’ın kuzeyinde eksik olan böyle bir siyasal pratiktir.
Tüm toplumu kucaklama safsataları içinde sermaye ile emekçileri aynı torbaya sokan ve sağcı bir hat izleyenler ile kendi gündemi dışındakilere gözlerini kapayan “solcular” arasında sıkışıp kalmış olan halka başka bir sol gösteremediğimiz sürece onun bölük pörçük oluşunu izlemeye devam edeceğiz.
Ali Şahin
Bağımsızlık Yolu
Örgütlenme Sekreteri