Başında her zamanki yıldızlı beresi, yüzünde ferah bir gülümseme vardı. Gömleğinin önü açık, botları çamurluydu. Yengiyi, yenilgiyi düşünmeden, yüreğini avucunun içine alıp savaşmanın zaferi yerleşmişti kısılmış gözlerine. Duvarımdaki fotoğrafta yaşayan o anda rahatça oturmuştu belli ki, purosunu yakmak üzereydi belki…
Ne öyle ferah bir gülümseme ne de sırtını duvara, ağırlığını toprağa teslim eden rahat bir oturuş var şimdinin çoğunluk devrimcilerinde. Ya kavgaya benzeyen gergin ve asık yüzler ya da sırtını dayamaktan tedirgin, toprağa hepten yabancı huzursuz bedenler…
Oysa adına mücadele, savaş, devrim ne derseniz deyin, yürekten yapıldı mı müstesna bir keyif verir insana. Çünkü onu daha tam insan yapar, güzelliği bulur, yaratır, çıkarır kötülüğün karşısına. Ve bulaştırır umudu, sevgiyi, aşkı hem kendisine hem başkasına…
Biz küçük insancıkların büyük hayallerimiz var… Herkesin eşit ve özgür yaşamasını, emeğinin karşılığını almasını istiyoruz. Dağlarımız, ormanlarımız, denizlerimiz rant uğruna kurban edilmesin, doğayla yeniden bütünleşelim istiyoruz. Onurumuz ayaklar altına alınmadan bağımsız bir ülkede kardeşçe yaşayabilelim, büyük insanların imzaladığı değil küçük insanların kucaklaştığı bir barışı yaratabilelim istiyoruz. Çocukların gözlerindeki ışıltı yoksulluktan kararmasın, gençler iş derdinden geleceksiz kalmasın, kadınlar mutfağa veya alış veriş merkezlerine yakıştırılmasın istiyoruz. Bunları, başka küçük insancıklar da hayal etsin ve bir gün bu hayaller gözlerimize büyük görünmesin istiyoruz…
Biz küçük insancıklar, büyük hayallerle ufak işler yapıyoruz… Pankartlar boyayıp, sloganlar kuşanıp eşitlik ve özgürlük için sokaklara çıkıyoruz. Ekmeğini, emeğini savunanların yanlarında duruyoruz. Hakaretlerle bizi aşağılamakta beis görmezken kültürümüzü hor görenlerin kapısına dayanıyor, diyetimizi soruyoruz. Doğamıza göz dikenlere, ormanlarımızı katleden, denizlerimizi parselleyenlere sesimizi yükseltiyoruz. Çocuklarımızın hurafelerle değil bilimle büyümesi için kapılarımızı açıyoruz. Kendimizce sanatımızı üretiyor, şarkımızla, sahnemizle, dergimizle, sinemamızla var olmaya, var kalmaya çabalıyoruz. Halkın canına tak eden zamların geri alınması için imzalar topluyor, sokağın sesi olmaya uğraşıyoruz. Her şey herkese kendimize hiçbir şey diyerek elimizin uzandığı her alanda mücadele ediyoruz.
Biz, büyük hayallerle ufak işler yapan küçük insancıklar, bazen utanarak da olsa usanıyoruz. Akıntıya karşı yüzmekten güçsüz düşüyor kollarımız. Bir boşlukta asılı kalıyor umutlarımız. Ufak işlerin günlük telaşından, o büyük hayalleri unutuveriyoruz ya da herkese bakmaktan herkes oluveriyoruz. Kendimizle kavga edip yüzleşmedikçe, kavganın yüzü gibi asılıyor yüzümüz, ferahça gülümseyemiyoruz. Hesaba kattıkça yengiyi yenilgiyi, muhasebesini yaptıkça kişisel kayıpların ve kazançların rahatça oturamıyoruz. İşte o an dönüp yüreğine bakabilmeli küçük insan.
Çünkü adına mücadele, savaş, devrim ne derseniz deyin, yürekten yapıldı mı müstesna bir keyif verir insana. Çünkü onu daha tam insan yapar, güzelliği bulur, yaratır, çıkarır kötülüğün karşısına. Ve bulaştırır umudu, sevgiyi, aşkı hem kendisine hem başkasına…
Nazen Şansal
Baraka Kültür Merkezi aktivisti
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.