UBP-DP hükümetinin icraatlarını durdurmak maksadıyla son haftalarda Yüksek Mahkeme’ye yapılan başvurular herkesin malumu. Hükümet aleyhine alınan ara emirleri havada uçuşuyor. Herkes hukuka aykırı hükümet icraatlarını bir ağızdan yuhalıyor. Bunda elbette bir sıkıntı yok; ancak idarenin icraatlarının halk nezdinde kabul görmeyişi gerçekten sadece hukuka aykırılıklarından mı kaynaklanıyor?
Gelin bugünlük hukuk tanımaz icraatlarıyla ilgili hükümeti taşlama ritüeline ara verip bu icraatların içeriğine ve tarafların takındıkları tavırlara bir bakalım. Takip edebildiğim kadarıyla, Bakanlar Kurulu aleyhine son iki hafta üç ayrı konuda alınan 4 ara emri bulunuyor.
Girne Bölge Emirnamesi…
Girne’nin çarpık yapılaşmasına, betonlaşmasına ve en güzel sahillerin otellere peşkeş çekilmesine Girneseverlerin duymuş olduğu tepkinin ete kemiğe bürünmesine yol açmıştı şu meşhur emirname değişikliği. Yani bunun hukuka aykırılığından ziyade Girne’nin avuçlarının içerisinden her geçen gün kayıp gitmesine isyan ediyordu Girne halkı. Ve bu icraatın usulüne uygun biçimde yapılmayışı, halkın eline buna engel olmak için araç veriyordu hukuku.
CTP’li Girne Belediye Meclis Üyelerinin Kaşgar olarak bilinen bölgede belediyeye ait arazilerin özel bir şirkete kiralanmasına olumlu oy vermesinin ardından patlak veren bu isyanda yer almakla kalmayıp Girne’de çarpık yapılaşmaya ve betonlaşmaya müsaade etmeyecekleri yönünde bildiri yayınlamaları ve CTP’nin emirname ilgili Yüksek İdare Mahkemesi’nde dava açmaları konunun esasına değil usülüne takıldığını gösteren siyasi tavrını açık ediyor.
Muhaceret Affı ve Seyrüsefer Affı…
Hükümetin istediği düzenlemeleri Meclis tatildeyken Kanun Hükmünde Kararname ile geçirmesinin Anayasaya aykırılığı konusunda hemfikir olmakla birlikte CTP’nin Anayasa Mahkemesi’ne yapmış olduğu başvuru sonucunda alınan ara emirleri birkaç açıdan incelemeye değerdir.
Burada özellikle sağ kesimden gelse de içerik olarak haklı sayılabilecek eleştiri, CTP’nin hükümet olduğu geçmiş yıllarda muhaceret affı çıkarmasına karşın UBP-DP hükümeti tarafından çıkarılmasında gördüğü sakıncanın sorgulanmasıdır. Parti yetkililerince de açıkça ifade edildiği üzere CTP muhaceret affının kendisine değil, KHK ile Meclis tatilde iken bir ivedilik içermemesine rağmen, Anayasaya aykırı şekilde, geçmesine karşı. Yani esasa ilişkin muhaceret affıyla ilgili bir sıkıntısı olmayan CTP’nin bir an için, hükümetin icraatlarının hukuksuzluğunu gidermek konusunda samimi olduğunu düşünelim.
Velev ki hükümetin kanun hükmünde kararname ile Muhaceret Affı çıkarması Anayasaya aykırı ve CTP’nin bu hukuksuzluğa tahammülü yok, peki hükümet tarafından aynı gün, aynı usulle (ya da usulsüzlükle) çıkarılan Çalışma Affı ile ilgili neden bir başvuru yapılmadı? Çalışma Affı ile patronlara sağlanan avantajların ‘ivediliği’ konusunda CTP de UBP ile hemfikir mi ki, bu affın Anayasaya aykırı olduğu iddia edilmiyor ve Çalışma Affı ile ilgili bir ara emri talep edilmiyor.
Peki Çalışma Affı Neler İçeriyordu?
– Kaçak işçi çalıştıran patrona ceza indirimi getirilmesinin yanı sıra çalıştırılan kaçak işçi sayısı arttıkça, buna ters orantılı biçimde, ceza miktarının azalması öngörülüyor.
– Yakalanana kadar kaçak işçi çalıştırma imkanını patronların gönlünce kullanması için kayıt dışı işçi çalıştırmaya anında ceza kesilmesi yerine 15 günlük süre tanınması gibi hoşluklar da düşünülmüş.
– Af öncesi kesilen kayıt dışı işçi çalıştırma cezaların da hatırı sayılır oranlarda indirimle tahsili düzenlenmiş Çalışma Affı ile…
İyi İdareyi Kötü İdareden Ayıran Hukuka Uygunluk mu?
İdarenin hukukla bağlı bulunması, keyfi uygulamalarını önlemek açısından bir önlemse de tek başına hukuka uygun icraatlarda bulunmak bir idareyi ‘iyi’ yapmıyor. Siyasi partilerde giderek hukukçuların, teknotratların bilhassa aktif hale gelmesi; bize geçmişte olduğu gibi gelecekte de, idarenin halkın iradesine saygı göstermeyen, haklarını hiçe sayan, dayatmalara boyun eğen icraatlarının usulü bulunarak hukuka uygun şekilde yapılabileceğine işaret ediyor.
Bu yüzden hükümetin hukuksuz icraatlarını bugün mahkemeye taşıyan, gündeme getiren siyasi örgütlerin hassasiyetlerine iyi bakalım. Zira herkes idarenin hukuksuzluğundan dem vursa da, onlar hükümet olmadıkları zaman egemenlerin bazı(hepsine değil) dayatmalarına usulüne uygun yapılmamasını bahane ederek karşı duruyor; halk ise her geçen gün sosyal hakları budanırken, yoksullaşırken hükümet yetkililerinin lüks makam araçlarında gezmesine, çocuklarının geleceğinin karartılmasına, emeği ve doğayı dilediğince sömürmesi için patronların önüne altına tepside sunulmasına isyan ediyor.
Yazarın Notu: Gerek basında konu ile igili çıkan haberlerde gerekse CTP yetkililerinin demeçlerinde Çalışma Affına ara emri alındığıyla ilgili bir bilgi yer almadığından böyle bir ara emrinin yokluğu düşünülerek bu yazı kaleme alınmıştır. Taradığım tüm kaynaklar, CTP’nin yapmış olduğu başvuruların Seyrüsefer Affı, Muhaceret Affı ve TÜK kararlarıyla ilgili olduğu ve bu iki af ile ilgili ara emri alındığı yönünde idi. Yazının yayınlanmasından sonra CTP Genel Sekreteri Tufan Erhürman, Çalışma Affı ile de ilgili bir ara emri alındığının bilgisini vermiştir.
Cansu N. Nazlı
Bağımsızlık Yolu Üyesi