Birlik, sol için kuru bir slogandan ibaret değil; sosyalist pratiğin üzerine kurulduğu, yüzlerce yıldır milyonlarca insanın uğruna bedel ödediği yaşamsal ve vazgeçilmez bir değerdir. Başarıya ulaştığında, sonucu devrimdir…
Komünist Manifesto “dünyanın bütün işçileri birleşin” sloganıyla biter…
Sosyalistler her tarihsel dönemde ve her coğrafyada halkın parçalanmış, birbirine kırdırılmış, düşmanlaştırılmış kesimlerinin birliği için çabalamış, egemenlerin bölücü girişimlerinin karşısında durmuştur.
Faşizm karşısında “birleşik cephe”, ikinci paylaşım savaşında “savaşan güçlerin birliği” olmuştur çağrımız; gençlik mücadelesinde “gençliğin devrimci eyleminin birliği.”
Milliyetçilik karşısında “halkların kardeşliği”ni savunan soldur; çünkü egemenlerin birbirlerine kırdırmaya çalıştığı halklar ancak birlikte olurlarsa güçlüdürler…
Çağdaş feminist hareket tarih sahnesine çıkmadan önce, kadın-erkek eşitliği için kıyasıya mücadele eden; kadınların oy hakkı, eşit vatandaş olarak tanınması ve anayasal yurttaşlık hakkı için hareketi sürükleyen soldur. Çünkü insanlığın yarısı ezilirken, kimse için kurtuluş olamayacağını bilir sosyalistler…
Gençlerin, kadınların, köylülerin, işçilerin, kamu emekçilerinin, ezilen halkların, yaşlıların ve dünyanın tüm lanetlilerinin birliği, solun hedefi egemenlerin kabusudur…
***
“Birlik, mücadele, dayanışma” bu yüzden hiçbirimizin malı değil, solun evrensel sloganıdır…
Birlik sosyalistlere pratik yaşamın da öğrettiği somut derstir…
İş yaşamında patron, tek bir kişi olmasına rağmen, işçilerin iş saatlerine, maaşlarına, çalışma koşullarına, üretimin hızına ve ne üretileceğine karar verir. Bunu yapabilmesinin nedeni, işçilerin bölünmüş, zayıf ve dağınık olmasıdır.
Tek bir işletmede, çalışanların hakkını almasının yolu: Birliktir!
İngilizcede sendika karşılığında kullanılan “union” kelimesi, “birlik” demektir.
Sendikal birlik için, çalışanlar arasında patron tarafından yaratılan veya kaşınan husumetlerin, rekabetin aşılması gerekir…
Rekabet yerine dayanışmanın konulması, bunun mücadele potasına dökülmesi, birlik yoluyladır…
Tek tek işletmelerde doğru olan; ülkede çapında, cinsiyetler, jenerasyonlar, dinsel inançlar, kültürler, etnik kimlikler ve uluslar arasında da doğrudur… Emekçilerin birliği; cinsel, sınıfsal, ulusal barışın yoludur…
Biz sosyalistler, BİZ olmanın ne kadar önemli olduğunu biliriz…
Birleşirsek her şeyiz, ne zaman bölünmüşsek yeniliriz…
Bu yüzden de, her zaman ve her coğrafyada, halkın yanında gibi görünüp duygu sömürüsü yaparak bizi birbirimize karşı kışkırtan demagogları tanır, tanıtırız…
Yaşlı gözlerinin, duygusal cümlelerinin, ağlak melankolilerinin birer timsah gözyaşı olduğunu, ezilenleri birbirine kırdırıp egemenlerin sofrasına meze yapmayı amaçladıklarını görür, gösterir, anlatırız…
***
Gün geçtikçe yükselen “özel sektörde sendikalaşma mücadelesi”, hükümet partisi CTP’yi fazlasıyla tedirgin ediyor…
Yıllardır dinmeyen ve güçlenerek büyüyen Göç Yasası karşıtı mücadele de öyle…
Şimdi Kamu Reformu adı altında, kamu emekçilerinin tamamının yaşamsal haklarına saldırı hazırlıkları yapılırken; egemenlerin en büyük kabusu; özel ile kamu çalışanlarının ortak mücadelesidir…
Bu yüzden amaçları “memurlarla” “özel sektör çalışanlarını” birbirine kırdırmak, birlik için çalışan devrimcileri, sindirmektir…
***
Cenk Mutluyakalı, Yenidüzen Gazetesi’nde çıkan yazısında; “Che Guevara, Kıbrıs’ın kuzeyinde doğmuş olsaydı, önce kendine devlette garanti bir iş ayarlayarak, acaba boş zamanlarında devrim yapar mıydı?” diye soruyor…
Kendince hem devrimcileri itibarsızlaştırıyor, hem özel sektör ile kamu emekçilerini birbirine kışkırtıyor…
Biz devrimciler biliriz ki; kişiler yaşadıkları coğrafyanın ve tarihin ürünüdürler, gökten zembille inmezler…
Her tarihsel dönemde, egemenlerin amaçlarına da ezilenlerin çıkarlarına da inanarak hizmet edecek kişiler çıkmıştır…
Che de Küba’da işçi ve köylülerin birliği için savaşmış bir kişidir sadece…
Cenk Mutluyakalı Küba’da doğsaydı “köylülerin yaşamının şehirliler yüzünden kötü olduğunu” mu yazardı, Che Kıbrıs’ta olsaydı “devlette mi çalışırdı” gibi sorular manipülasyondan başka bir şey değildir.
Ancak, nerede doğarlarsa doğsunlar, devrimcilerin BİRLİK için çalışacağı kesindir.
Münür Rahvancıoğlu
Baraka Aktivisti