Biri Bilimsel Eğitim mi Dedi? – Onur Bütüner

“Evrendeki herşeyi Allah yaratmıştır. Gökyüzü, Güneş, Ay, yıldızlar, gezegenler, dağlar, ovalar, denizler, gördüğümüz ve göremediğimiz bütün varlıklar onun eseridir. Allah’ın yarattığı varlıkların hepsi evreni oluşturmaktadır.”

Evet. Yukarıda yazan yazı bir ilkokul din kültürü ve ahlak bilgisi kitabından. Bilimsel eğitim vermek için uğraşılan okullarımızda varoluşun tanımı bu kadar bilimsel bir şekilde açıklanmış. Yok merak etmeyin. “Bu bir din kitabı. Ne yazmasını beklerdiniz? Bu konu için asıl fen bilgisi kitaplarına bakın” demeyin. Çünkü fen bilgisi, hayat bilgisi kitaplarında bu konulardan bahsetmiyor. O kitaplarda sadece din kültürü ve ahlak bilgisi kitaplarında Allah tarafından varolduğu söylenen Dünya, Güneş, Ay ve görüp görebileceğiniz bütün varlıkların sadece özellikleri anlatıldı. Yani daha soyut işlem dönemine geçmemiş, somut işlem döneminde olan çocuklarımıza soyut bir kavramı anlatıyoruz. Ve de bilimden uzaklaşarak. Daha 2+2 nin 4 olduğunu görebileceği, dokunabileceği maddeler kullanarak anlattığımız çocuklarımıza herşeyin bir yaratıcısı olduğundan bahsederek anlatmamız isteniyor. Evrenin oluşumunun bilimsel olarak böyle olmadığı bilinmektedir. Ve bilimsel eğitim iddiası ile çıktığımız ilk yolda. Yani ilkokulda çocuklarımıza evrenin oluşumunu bu şekilde anlatıyoruz. Hatta bununla kalmıyoruz.

Herşeyden bahsettiğimiz için, türlerin evrim teorisini de yok sayıyoruz. Yani 1880 yılından beri hemen hemen bütün bilim insanları tarafından kabul edilen evrim teorisi ve türlerin kökeni, eğitim bakanlığının okullara verdiği bu kitaplarla yok sayılıyor. Bilimi yok sayarak her şeyin sonucunu bir yaratıcıya bağlamak ilkokul çağında çocuklara bahsedilecek bir mevzu değildir. Yaratılan eğitim sisteminde çocuklarımıza hızlı bilgi pompalaması yaptığımız için çocuklarımızı hayatın diyalektiğinden uzak bir şekilde büyütüyoruz.

Bu konuda herhangi bir düzenleme yapmayan iktidar, aynı zamanda bilimsellikten uzak, çocuklarımızın bilişsel dönemlerine uymayan bu sistemi desteklemektedir. Bugüne kadar çocuklarımızın yazda ne yapacakları ile ilgili herhangi bir çalışma yapmamış, çocuklarımızın kuran kurslarına gitmesine izin vermiş, hatta devlet okullarını da kuran kurslarına açmıştır. Verilen tepkiler karşısında, eleştirileri dinlemek yerine bu kursların yasal bir zemin kazanması için uğraş vermiştir. İktidarın; okullardaki öğretmen, altyapı, öğrenim programı gibi sorunlar ile ilgili herhangi bir çözme çabası yokken bu konuyla ilgili çaba sarfetmesi düşündürücü bir durumdur. Bu durum bizlere, iktidarın nasıl bir nesil yetiştirilmesi ile ilgili bilgi vermektedir. İktidar bizlerden sorgulamayan, kadere inanan, yaşadığı sıkıntılar ile ilgili bunu bir yaratıcının istediğini düşünmesini sağlayacak bireyler yaratmamızı ister. Böylece yönetilmesi kolay nesiller oluşacaktır. Çünkü sorgulayan ve fikri olan birey her zaman tehlikelidir.

Bunun yanında ülkemizde dinin etkisi ile ilgili yeni çalışmalar devam etmektedir. Türkiye’deki akp iktidarının mühürsüz oylarla kazandığı gücün daha da artmasıyla ülkemizdede dini politikalar daha da artmaya başlıyor. Yeni çalışma ise; din işleri dairesi değişiklik yasa önerisi.

Bu yasa öncelikle devletin laiklik ilkesine aykırıdır. Çünkü laik devlet demek, her dine eşit mesafede devlet demektir. Ancak bu yasa ile aslında şu anda uygulamadığı gibi devlet; islam dininin, hatta islam dininin de sunni mezhebinin çalışmaları için maddi, manevi katkı sağlamaktadır. Bu yasa ile;

yasa 2’nci maddesi ile “din görevlisi” diye yeni bir tanım getiriyor. Din görevlileri tıpkı diğer daire memurları, gibi asıl ve sürekli görevleri yerine getiren ve daire bütçesinden aylık alan kişiler olacak. 7A maddesi ile yurt dışından gelen din görevlilerinin de bu şekilde devlet memuru olacağı yazıyor. Yani, din işleri dairesinde, Türkiye’den gelen din görevlileri, devlet memuru gibi çalışacak ve maaş alacak. Bu ithal din anlayışı ülkemizin insanına, kültürüne karşı dıştan bir müdahaledir ve kabul edilecek bir durum değildir.

kuran kursları, din işleri dairesinin görevleri arasında sayılıyor. Böylece bugüne kadar bir şekilde yapılan kuran kursları yasal hale geliyor.  Yasanın 6’ncı maddesi ile din işleri dairesinin görevleri genişletiliyor ve kuranı kerimi öğretmek, hafız yetiştirmek de görevler arasına giriyor. Böylece kuran kurslarının yayılması ve somut işlem döneminde olan çocuklarımızın bilimden uzak bu yerlerde eğitim alması demektir.

İşte tüm bunların olduğu bir ortamda zaten sorunlar yaşayan eğitimimiz daha da sorunlu hale gelecektir. Bilimden uzaklaşarak araştıran, sorgulayan nesiller yetişemeyecek. Bugüne kadar cemaatlerin el altından dağıtmaya çalıştıkları evrim aldatmacı gibi bilimden uzak kitaplar artık din işleri dairesi tarafından devlet eliyle dağıtılacak hale gelecektir. Eğitim için “devlet kendi istediği şekilde bireyler yetiştirir.” diye bir tanım vardır. Bu tanım ile bu yaşanılanları düşündüğümüzde iktidarın bilimden uzak, düşünmeyen, sorgulamayan çocuklar yetiştirmek istediği açıkça görülmektedir.

Bizlere düşen görev de bu konuda geleceğimiz için, çocuklarımız için mücadele etmek ve diyalektik ve bilimsel eğitim için elimizden geleni yapmamız gerekmektedir. Bunun için de örgütlenen ve güçlenen muhafazakar yapı karşısında daha da örgütlü hareket edebilmeliyiz.

 

Onur Bütüner
Baraka Aktivisti