Hem Doğu Perinçek’in deklanşöre bastığı yerde fotoğraf olacaksınız hem de Tsipras’in fotoğrafına gülümsemek için deklanşöre basacaksınız.. Ben fotoğraf makinelerine kızmıyorum, ama tarihin deklanşörü vardır ve bunları unutmaz diye diyorum.. Ve kusura bakmayın, bir de resim çekilirken yanınızda kimlerle gülümsüyorsunuz diye “sağınıza solunuza” bakacaksınız.. Bu halkın barış umutlarıyla ‘makara kukara mı’ geçiyorsunuz? Hem Tsipras’ın yanağına hem Doğu Perinçekgillerin yanağına gülümseme bırakarak mı bu halkın umudu olacaksınız? Bu gülümsemeler ile mi hesaplaşacağız tarihin acılarıyla? Ah be Doğuş Derya, meclisteki konuşmandan geriye ne kaldı şimdi? Hani sana özür dilemeni söyleyen Akp milletvekiline hangi resimdekiyle bir olup hani görsünler diye deklanşöre basacaksın? Sen hangi resimdeki yanaksın, gülücüksün? İnsanın biriktirdiği anıların hepsinin güzel olması, doğru olması, hatasız olması gerekmeyebilir çünkü deklanşör dediğin de insan hatırasıdır, ama tutarlı olmak zorundasındır.. Biz, hangi resimdekini partiniz olarak bileceğiz ve üç resim arasındaki yedi farkı nasıl bulacağız?
İlla ki birinin gelip deklanşöre mi basması lazım? Bana öyle geliyor ki, sanki ancak biri deklanşöre gelip basarsa “solcu, halkçı, demokrat” olduğunuz aklınıza geliyor? Niye hep ‘deklanşörün resmi’ bizimki? Niye hep bir el istiyoruz, bizim hayallerimiz yok mu? Niye hep kurtarıcıya ve bir kahramana ve canına yandığımın ikon tarihinde allanıp süslenmiş ve haliyle hep abartılmış bir pop ikonuna ihtiyacımız var? Niye bizim umudumuz resim olmuyor ki? Niye, resim olmak için hep başkanın fotoğrafına girmek ve başkasının deklanşörüne gülümsemek mi lazım? Onların çektiği resimleri bilmiyor muyuz? Hangi gülümsemenizde başka bir kare yakalamak peşindesiniz ki onlarla..?
Tsipras gülümsemelerinizi de azıcık abartmadınız mı? Tsipras kendi güzel resmini çizdi, bir sürü başka insan onun baktığı yere dönüp deklanşöre bastı, ve aynı anda gülümsediler… Onların resmi bu oldu… Ki, bu güzel resimlerden bir tane yok, sen istesen de zaten Tsipras’ın gördüğü güzel resmi çekemezsin, mümkün değil, ve fakat bu öyle güzel bir deklanşör tarihi ki sen de çekebilirsin…Bir sürü insan, bir sürü gülümseyen insan, aynı resmin içine girebilirsin.. Bana kendi güzel resminizden ve içinde gülümseyen insanlardan bahseder misiniz? Sizin daha aynı karede aynı şeye bakıp gülümseyen resminiz bile yok..! Bir sağdan şişt çekiyorlar dönüp gülümsüyorsunuz, bir soldan dönüp şişt bakar mısın diyorlar dönüp ona da gülümsüyorsunuz…
Ayrıca lütfen adaletli olun.. Adil davranın… Sonra istediğiniz yerde istediğinizle gülebilirsiniz.. Hırsızla da gülebilirsiniz, sosyalistle de gülebilirsiniz. Kimse sizin yanağınızın keyfinin kâhyası değil! Fakat siz gülerken ben o esna yanağınızdaki çukura değil de insan çukurları biraz uzasın diye ölümlerden bayrakları göndere çekenlere ve çek defterine bol sıfırlı rakamları yazmak uğruna Cuma gününü hadis şerifliği yapmak için bekleyenlere ve hırsızlıklarını, katilliklerini, zalimliklerini saklayacak bir maskeyi ancak yüzlerine gülümsemeyle örttüğünü zannedenlere bakıyorum… Bir de sonra size bakıyorum.. Kimin deklanşörüne denk gelseniz onun yanağına gülümsüyorsunuz.. Her şey oluyorsunuz da bir resim olamıyorsunuz ya..! Ama burada kendi çocuklarınız, hepsi zehir gibi halkının çocukları, her eylem koyduğunda tukaka diyeceksin, sonra Tsipras’ın yanağına kardeş bir gülücük bırakacaksın.. Resim olarak güzeldir, imrenerek baktım, içim gitti, dibim kurudu, kıskandım fakat bu sahtekârlığın madrabazlığın ikiyüzlülüğün resmini saklayamaz, onu gizleyemez..! O an, bir an, deklanşöre basıldığında ve siz gülümsediğinizde, bir an, o an, biber gazı sıktığınız ve polisin tekmeleyerek götürdüğü insanları düşündünüz mü, bir an, o an? Ve bunu söylemekten hicap duyuyorum ama sizi o resimler, o deklanşörler, o gülümsemeler kurtarmayacak! Sizin kahramanınız o resmin içindeki hiçbiri değil! Seni de beni de, bizi de kurtaracak olan bizim çekeceğimiz resimdir. Ve deklanşöre de; hani kahvede otururken bir sandalyeyi altına geriye kalan dördünü de eline ve ayağına alarak kahvesini içen o insanlar basacaklar..! Çünkü bugün Yunanistan’ın resmini belki yarın İspanya’nın resmini güzel kılacak olan budur… Sen o resmin kenarına, köşesine, bir yerine ilişerek resim biriktiremezsin.. Ama evet, beni lütfen yanlış anlama, hepimizi güzel yapacak olan, o resimlerin bir gün, sınırı olmayan bir dünyada, bir sürü çocuğun boyalı kalemleri ile kendi başlarına çizip yapacağı resimlerdir.. O yüzden bana sorarsan, çocuklarımızın yapacağı resimlere, gülümseyeceği düşlere yol açmak için boyalı kalemleri onlara verelim…
Ve sen ister inan ister inanma, istersen de gül geç, ki genelde senin için fark etmiyor, ne zaman başımı kaldırıp baksam birinin deklanşörüne bakıp gülümsüyorsun, fakat bil ki, bu YOL burada kuruluyor, ve zehir gibi düşlerinde birbirinden cinaslı resimler olan çocuklar bu YOLU yürümeye başladılar bile… Yani bil diye diyorum.. Senin deklanşöre basmanı, ya da nereye bakarak gülümsemeni beklemeyecek bu çocuklar… Sen gülümse.. Sağa sola yanak seğirt.. Bizim yapacak çok daha önemli işlerimiz var.. Sen gülüyorsun yani, biz resim yapıyoruz…
Ayrıca da şunu da demezsem olmaz ki, biliyorsun ‘’kurucu” ‘baskı-ofset-foto’ reisimizde boynunda asılı bir şekilde fotoğraf makinesi ile gezerdi ama bir gün bile bu halkın resmini çekmedi… Bazen konu, ne fotoğraftır, ne kare, ne deklanşör ne de resim… Bambaşka bişeydir de, bambaşka şeydir, nasıl desem ki “ne ağaca benzer ne de buluta.”
Ali Doğanbay
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.