Herkese adil olmuyor hayat. Birileri sırtımızda hep kırbaç hep asalak. Kimimiz emeği ile dünyaları yaratan ailelerimizin yanında yenilmiş başlarken hayata, kimilerimiz babalarımızın annelerimizin emekleriyle saltanatlar kurmakta. Yasaları, sözde adaletlerinin korumasında. Bizler yokluğun farkındalığı ile büyürken, bizim varlığımızda kimileri yokluğu bilmemekte. Emeğin, yoksulluğunun çocuğu olmak. Bir fabrikanın dönüşünde babanı, bir ofis çıkışında anneni beklemektir işçi çocuğu olmak. Pazarların tatil değil işgünü olduğunda dişlerini sıkmak zorunda kalmaktır işçi çocuğu olmak.
Bir işçinin çocuğu olmak, yeni giysilere sahip olmayı ümit ederek bayramları beklemektir, toplanan bayram harçlıkları ile okul ihtiyaçlarını karşılamaktır. Her özel günde çekilen bir fotoğrafta babanın annenin yıllar sonra ayni kıyafetlerle poz verdiğini fark etmektir işçi çocuğu olmak. Bir çift ayakkabıyı yıllar sonra bile yeniymiş gibi kardeşinin giyebilmesidir, o ayakkabı içindeki delik çorabın acısının yüreğini deşmesidir. Kaçan çoraba ağlamaktır, üstünün kirlenmemesi için oturduğun kaldırımı ellerinle silmektir işçi çocuğu olmak.
Bir işçinin çocuğu olmak azla yetinmeyi bilmektir. Babanın cebinden iş dönüşünde çıkan bir çikolataya dünyaları vermektir. Harçlık kavramını bilmemek, annenin reçelli ekmeğini utanarak teneffüslerde çabucak yemektir işçi çocuğu olmak. Silgine, kalemine sıkıca sarılmaktır bir servet gözüyle. Bir defteri son sayfasına kadar kullanmaktır.
Bir işçinin çocuğu olmak. Tatil bitip okula döndüğünde, yaz tatiliyle ilgili herkes denizden, kumdan, eğlenceden bahsederken sessizce dinlemektir, sıranın sana gelmemesini ümit etmektir işçinin çocuğu olmak. Mahalle esnafının yanında çalışmaktır tatil niyetine. Bir altın bileziğin olsun avuntusu ile okuldan alınıp çıraklık yapmaktır bir işçinin çocuğu olmak. Okuduğun kitaplardaki kahramana özenmektir. Kapına hiçbir zaman gelmeyecek, kırmızı bir bisikletin her gün hayalini kurmaktır. Sarı saçlı bebeğin yerine annenin kendi elleri ile yaptığı bez bebekleri koymaktır işçi çocuğu olmak.
Bir işçinin çocuğu olmak. Paralı kanallarda seyredilen bir film görmüş gibi davranmaktır, bir maçın özetinden doksan dakikayı çıkarabilmektir işçi çocuğu olmak. Doğum günü partilerine hediye alacak paran olmadığı için mazeret uydurmaktır, okuldaki yılbaşı çekilişlerinde ürpermektir işçi çocuğu olmak. Okul dönüşünde kardeşine annelik babalık yapmaktır, sobayı yakabilmek, ocakta su ısıtabilmektir işçi çocuğu olmak.
Ama en önemlisi nedir biliyor musunuz? Bir radyoda ya da TV’de yankılanan türkülere aşina olmak, vurgun olmaktır işçi çocuğu olmak. Yokluğu bilip annenden babandan oyuncak talep etmemektir, kendi oyuncağını kendin yapabilmektir meyve kasalarından. Boş bir buzluk kutusunu uzay mekiğine çevirebilmektir. Var olanın değerini bilmektir işçinin çocuğu olmak. Komşunun ağacından yürüttüğün eriklerin lezzetine tav olmaktır, gizliden sevmektir en ön sırdaki güzeli.
Bir işçinin çocuğu olmak. Şartsız sevdiğine sırtını yaslamaktır, dostluğu kardeşliği emeği daha küçük yaşlarda algılamaktır. Elindekilere sahip çıkmaktır, yokluklarını yüreğin kocamanlığı ile örtmektir. Başın dik dolaşmayı öğrenmektir. Emeğin gücünü yokluktan çıkarmaktır, erken büyümektir işçi çocuğu olmak.
Bir işçinin çocuğu olmak. Mayısın 1’inin bayram olduğunu bilmektir ve her bayramda diğer işçi çocukları ile kardeş olmayı öğrenmektir. Sömürüye, adaletsizliğe karşı durmanın onurunu ve haklılığının yükünü taşımaktır. Tanımadığın birinin acısını kendi acın gibi görebilmektir işçi çocuğu olmak.
Bir işçinin çocuğu olmak. Sendikayı bilmektir. Sendikasızlığın acısını babanla annenle birlikte çekmektir, ortak olmaktır bu yola. Birlikte yürümektir işçi çocuğu olmak. Grev çadırlarında büyümektir, ekmeğin ve adaletin üretenlerin onuru ile yoğrularak gerçekleşeceğini algılayabilmektir bir işçinin çocuğu olmak.
Bir işçi çocuğu olmak. Onurdur, gururdur, güçtür.
Bir işçi çocuğu olmak katıksız çocuk olmaktır.
Sadece çocuk olmak.
Güngör Acar
Bağımsızlık Yolu Üyesi