Zaten devletçilik ve hükümetçiliğin oynandığı bu ortamda erken seçimler hayatımızın bir parçası haline geldi.
Ancak şimdi önümüzde bir soru var;
Biz ne yapacağız?
Bu halkın sosyalist solu, yani Ankara’nın Kıbrıslı Türk halkı üzerindeki tahakkümüne, kamu sektörlerinin sermayedarlara peşkeş çekilmesine sebep olan özelleştirmelere karşı olanlar, milliyetçiliğe karşı halkların kardeşliğini benimseyip barışı ve birleşik bir Kıbrıs’ı savunanlar ne yapacak?
İşte bu soru bütün ağırlığıyla karşımızda duruyor.
Düzen partilerinin verili sınırlar içinde kalan çabalarının halka hiçbir çıkar sağlamadığı ortada.
Öte yandan boykot siyasetinin bir türlü yaratılamayan alternatiften ötürü bu alternatifsiz koşullar içinde ne kadar anlamsız olduğu ise ayrı bir gerçek.
Sol partilerin tek başına seçime girecek ve bir güç odağı yaratacak kadar desteğe sahip olmadığı da kabul edilmesi lazım.
Yani anlayacağınız pek fazla seçeneğimiz yok!
Ancak soru halen aynı yerde bütün ağırlığıyla duruyor;
Ne yapacağız?
Bir köşeye çekilip oturmalı ve edilgenleşmeli miyiz?
Bunun da en azından toplumu değiştirme iddiası taşıyan kişi ve yapılar tarafından kabul edilmez olduğunu biliyoruz.
İşte bu koşullar altında Baraka olarak bizler tek bir ihtimal dışında bir seçeneğe sahip olmadığımızı kabul ediyoruz.
O ihtimal de bir seçim ittifakı.
Yukarıda saydığımız üç konu üzerinde hem fikir olan yapıların ve bireylerin bir seçim ittifakı için bir araya gelmesini savunuyoruz.
Yani Ankara’nın müdahalelerine hayır diyen, özelleştirmelere karşı olan ve Kıbrıs’ta barışı savunan anlayışların bir araya gelmesini.
Bu anlayış çerçevesinde bir araya gelen Baraka Kültür Merkezi, Birleşik Kıbrıs Partisi, Devrimci Komünist Birlik ve bağımsız bireylerin de katılımıyla bir ittifak oluşturduk.
Bu ittifak en genel anlamıyla yukarıda saydığımız üç ilke üzerinde kurulu.
Tartışılması gereken başka ilke ve konular yok mu?
Evet, var ve bu yapılar da bunun farkında.
Hatta birçok konuda farklı düşündüğün de farkındalar.
Ancak buna rağmen bu bir araya gelmek gerektiğinin de farkındalar.
Bu gereklilik devrimci bir muhalefetinin büyütülmesi, seçimlerin tüm maskaralığına inat bu halkın onuru için bir ses yükseltilmesi sorumluluğundan kaynaklı.
Bundan dolayı asgari düzeyde bir hemfikirlik –ki yukarıda bahsedilen üç ilke asgari düzeyimizi temsil ediyor- oluşturarak bu seçimlere giriliyor.
Ve bu ittifak bir eylem birliğinden farksız değil.
Nasıl ki bir eylemde farklı yapılar olarak farklı bayraklarımız, sloganlarımız ve pankartlarımızla bir araya geliyoruz, seçimleri bir eylem olarak değerlendiren bizler de tüm farklılığımızla bir eylem birliği yaratıyoruz.
Kısacası tümüyle aynı düşünen homojen bir yapıdan değil birçok konuda farklı düşünen ve farklı olduğunun da farkında olarak bir araya gelen bir eylem birlikteliğinden söz ediyoruz.
Bu süreç kurulup bitirilmiş bir süreç de değil.
Bu şekilde düşünen tüm yapı ve bireylere de açık olarak sürüyor.
Biz ister böyle düşünen örgüt ve bireylerin bilhassa da Yasemin Hareketi, YKP ve KSP’nin de bu süreçte yer almasının bu mücadeleye büyük güç katacağını düşünüyoruz.
Parti adı altında katılmak gibi bazı yasal bir takım zorunluluklardan dolayı seçime BKP-Toplumsal Varoluş Güçleri adı altında giriliyor.
Ancak bu ittifakın özünü Toplumsal Varoluş Güçleri adı altından bir araya gelen yapılar olan Baraka, BKP ve DKB kolektif bir şekilde oluşturuyor.
Süreç kazanımlara gebe olduğu kadar sorun ve hatalara da gebe.
Bunun da farkındayız.
Fakat bu, mevcut yapıların süreci nasıl yürüteceği ile ilgili.
Ancak şunun da bilincindeyiz ki ancak iş yapan hata yapar.
O yüzden biz hiçbir şey yapmayıp gerçek olmayan mükemmeliyetçilik içinde “yok olmak” yerine iş yaparak yaşamayı ve olası hatalarımızdan ders çıkararak mücadeleyi geliştirmeyi amaçlıyoruz.
Sizleri de bu mücadeleye omuz vermeye çağırıyoruz…
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.