Oluşması milyonlarca yıl alan Beşparmak dağları üzerindeendemik bitkilerden tutun da dünyanın diğer bölgelerinde yetişen ağaç ve çalılıkları barındıran bir dağlar sırasıdır.
Kıbrıs’ın kuzey kıyı ovalarını oluşturan bölgede dağların denize paralel olmasından dolayı Akdeniz iklimi içerisinde daha nemli ve yağışlı bir iklim oluşmuştur. Beşparmak dağlarının güney yamaçlarında ağaçlık olan bölgeler, daha ağaçsız kuru bölgelere nazaran daha serin ve erezyona uğramamış topraklar barındırıyor.
Beşparmak dağlarında batıda Kozanköy’den başlayarak Yedikonuk köyü civarlarına kadar 35 adet taş ocağı vardır. Bazıları şu an kapanmış olsa dahi yaraları kapanmamış öylece duruyorlar.
Patlamalar sonucu oluşan doğa yıkımı ve yerine konulmaz tahribatlar beraberinde erozyon ve sıcaklık artışı ile var olan bitki örtüsü giderek yok olmaya, kurak, ot bitmez yamaçlara dönüşüyor.
Aşağıdaki resimler Akçiçek taş ocaklarının olduğu bölgedendir.
Resimlerde ocakların devamı olan alanlarda kendiliğinden yetişen ağaçlar ve taş ocaklarının korkunç tahribatı görülmektedir.
Taş ocakları ile ülke ekonomisini kalkındırma demeye dilim varmıyor ama öyle diyor pek değerli politikacılarımız. Kimilerinin zenginliğine zenginlik katılırken , kimilerininhayatını zindan ettikleri bir ülke bizimkisi.
Aşağıda gördüğünüz Beşparmak dağları akiferi içine giren taş ocakları . Bu ne demektir? Bu patlatmalar sonucu suyun başka yerlere kaçması akiferdeki suyun kaybolmasıdır. Taş ocaklarındaki patlatmalarla akiferlerin zarar görmesi yüksek olasılıklardandır.
Aşağıdaki harita Avrupa Birliği’nin Çevre Koruma Dairesi talebi ile yerli uzmanlarla yaptıkları koruma bölgesioluşturma projesinde hazırlandı.
Proje Natura 2000 projesidir.
Haritada mavi çizgi akiferin sınırlarını göstermektedir.
Önerilen koruma bölgeside akiferi tamamen içine alacak şekilde tasarlanan yeşil çizgi ile gösterilmektedir.
Siyahla çizilmiş alan içide olan Akçiçek taş ocakları şu an mavi ve yeşil çizgileri çok fazla aşmış ortalara doğru ilerliyor.
Ekonomiye katkısı olacak diye çevreyi talan etmek toplumun mutluluğuna ne kadar katkı sağlar? Bu bölgede yaşayan insanlar patlamalardan dolayı oluşan sarsıntılardan evleri çatlmış.Kamyonların hiç durmadan taşıdıkları kum, çakıl ile etrafa verdikleri gürültü, toz, toprak bölge sakinlerine hayatı zindan etmektedir.
Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüksekliğine dayanan değerlendirmeler bunu açık bir şekilde Milli gelirin diktatörlüğü olarak günümüzde üzerimizde baskı oluşturuyor.
Değişmeyen ülke siyaseti ekonomik büyümenin insan hayatını daha iyi yapacağı vaadi ile insanlarımızı kandırmaya yönelik siyaset devam ediyor.
Aşağıda gördüğünüz evde iki yıl önceye kadar yaşayan Derviş dayı ve eşi, Baf’ın Tremitusa köyünden getirilerek köylerine benzer bir köy olan Akçiçek köyüne yerleştirilmişlerdi. Derviş dayı ve eşi artık yok. 1992’den beri geceli gündüzlü evinin önünden geçen kamyonların çıkardıkları gürültüye toz toprağa mahkum edilen Derviş dayı bu çileyi 25 yıl çekebildi. Nerede iyi yaşama hakkı ? Nerede ekonomik kalkınma?
Aynı kaderi ben ve ailem de paylaştı. 2002 yılında evlendikten sonra Şirinevler köyündeki Rumlardan kalma evi tamir ederek yerleşmiştik. Fakat toz,toprak kamyon gürültüsüne daha fazla dayanmayarak terk etmek zorunda kaldık. Tozdan ne çamaşır ne yemek ne de oturabiliyorduk. Direndim, eylem yaptım , siyasilere, Dikmen Belediyesine küçük önlemler almaları için yalvardım. Her defasında siyasi çıkarlara yenildim.Daha sonra köyden ayrıldım.
Aşağıda görülen yol evimin yanından geçen kamyonu gösteriyor. Evin kenarlarına tozu önlesin diye selvi ağaçlarıdikmiştim şimdi büyüdüler.
Evden ayrıldıktan sonra eve annem ve babam yerleşti. Aşağıda yaptığımız pankatlı eylem. Bu pankartlı eylemden rahatsız olan Dikmen belediyesi bizlere yardımcı olacağına adamlarını gönderip pankartları söktürtmüştü. Yıl 2010 yaz mevsimi
Antropolojist Jason Hickel’in de dediği gibi sınırlı kaynakların bulunduğu ülkemizde sınırsız büyüme gerçekçi değildir. Ağaçların kesilmesi dağların kazılması milli geliri yükseltiyor olabilir. Ama bunun bireyin yaşadığı çevreye etkisi ve sosyal maliyeti mevcut ekonomik ölçümlerde yer almıyor.
Beşparmak dağları tükenmez değil, kısıtlı kaynaklardır. Geçmişten bizlere tahribata uğrayarak miras kalan dağları gelecek nesillere koruyarak aktarmak en büyük sorumluluğumuzdur. Betona sıvaya alternatif olacak ve geriye dönüşümü mümkün olan malzemeler kullanarak dağlarımızı çevremizi korumalıyız.
Vahşi kapitalizmin dünyada ve ülkemizin her yanında sürdürdüğü çevreye yönelik saldırılar karşısında ortaya çıkan yaşamı savunan toplumsal direnişler bu anlamdaki umudumuzdur. Ülkeyi karış karış dolaşıp bu direnişlerin yanında saf tutan, bilgisini, bilimsel araştırma sonuçlarını toplumla paylaşıp onu uyaran yeri geldiğinde onunla el ele tutuşup eylem yapan insanlar hep umut olmuştur olacaktır. Bu umudun diri kalması ve giderek güçlenmesi ve mücadelelerin olumlu çıktılarla sonuçlanması için doğanın bir parçası olduğumuza, doğaya hükmederek sağlıklı yaşayamayacağımıza inanan ve doğayı tüm hırslarımızın gerçekleştirilmesinin bir aracı olarak görmeyen daha çok insana ihtiyacımız vardır.
En temel olan ise VAHŞİ KAPİTALİZMİN hüküm sürdüğü bu dünyada doğanın korunmasının olası olmadığını bildiğimize göre bu düzeni değiştirmeye ihtiyaç vardır.
İsfendiyar Pilli