Feminizmle tanışıp bazı feminist çevrelere girdiğim zamanlar dikkatimi çeken bir ezber olmuştu. SSCB deneyimi Stalin dönemi annelik madalyasına, sosyalizm de SSCB deneyimine indirgeniyor, kadın özgürleşmesinin sosyalizmle gerçekleşmeyeceği söyleniyordu. Konuştuğum, okuduğum, deneyim paylaşan çoğu feminist kadın etraflarındaki sosyalist erkeklerin maço olduğunu söylüyor, kadın haklarının ‘devrimden sonra’ya ötelendiğinden yakınıyordu.
Yukarıda saydığım ezberin içinde doğrular yok değildi, ancak zamanla fark ettim ki bu ezber de her ezber gibi kişinin tekrar ettikçe gerçekliğini sorgulamaktan vazgeçip doğru kabul ettiği bir söylem idi. Ve şüphesiz ki tek bir feminizm yoktu, feministlerin de farklı tarih okumaları, çeşitli politik yaklaşımları vardı.
Bolşevik Devrimi ve Kadınlar
Stalin döneminde annelik madalyası dağıtıldığı doğruydu ve bunun savunulacak bir tarafı yoktu. Ancak söz konusu dönem devrimle sağlanan ilerlemelerin birçok alanda gerilediği ve SSCB deneyimiyle özdeş kabul edilemeyeceği de bir gerçek idi. Zira Bolşevik Devrimi, kadınların özel alana hapsolmaktan kurtulup toplumsal yaşama dahil olması için hayata geçirilen politikalar, boşanmayı kolaylaştıran ve medeni hakları ilerleten yasalar, kadın ve LGBT bakanların olduğu bir deneyimi de önümüze koyuyordu.
Maço ‘Sosyalist’ler ve Clara Zetkin
Genel olarak siyasette olduğu gibi sosyalist partilerdeki erkekler de tarihte kadınların seçme seçilme haklarını kullanmalarının, bugün aktif olarak siyasette bulunmalarının ‘zamanının gelmediğini’ söylemiştir. Bu deneyimi bazı feministler, sosyalist erkeklerin maço olduğu şeklinde yorumlarken sosyalist hareket içinde önemli yere sahip bir kadın olan Clara Zetkin bu fikri zikreden erkeklerin sosyalizme ihanet ettiğini söylemiş, parti içerisindeki bu kavgasında Engels de Zetkin’i bizzat desteklemişti.
Küba’da Kadınlar
Çalışan kadınların yaygın olarak devrim öncesi hizmetçilik ve seks işçiliği yaptığı Küba’ya baktığımızda devrimden sonra kadınların ivedi olarak okuma-yazma öğrendiğini, meslek edinmesi için ülke çapında eğitimler düzenlendiğini, üniversitelerden hızla erkeklerle eşit oranda kadının doktor, mühendis mezun ettiğini görüyoruz. Kamusal kreşler ve çamaşırhaneler de kadınların ev içine hapsolmasına engel olan uygulamalar olarak devam ediyor.
Venezüella Deneyimi
Yakın geçmişe gelerek Venezüella’ya baktığımız zaman Chavez dönemi cinsiyet eşitliği yanında ev içi emeğe Anayasa ile sosyal güvence sağlayan bir pratikle karşı karşıyayız. Ülkemizde de yaygın olduğu üzere kadınların hamilelik döneminde işten atılmaları sorununa karşılık, İş Yasası ile işverene, çocuk sahibi olan kadına iş güvencesi yanında çocuk bakımı desteği sağlaması zorunluluğu getirilmiş.
Kadın emeğinin sömürüsüne dayanan düzen kadın özgürleşmesini sağlar mı?
Özetlemek gerekirse kendisini sosyalist olarak tanımlayıp kadın özgürleşmesini tali bir mesele olarak değerlendiren, ‘devrimden sonra’ya öteleyen pek çok klasik solcu vardır. Ancak bu durum sosyalizmle kadın özgürleşmesinin gerçekleşemeyeceği şeklinde değil, bu yaklaşımı sosyalist fikriyattan uzaklaştığı şeklinde yorumlanmalıdır.
Ayrımcılığa ve sömürüye dayanan ataerkil kapitalizmde ‘sosyalist erkekler maçodur’ gibi bir söylemle; BM, AB gibi kapitalist odakların uluslararası sözleşmelerine kadın özgürleşmesini sağlayacak, barışı kuracak, işçi haklarını koruyacak sihirli formüller olarak bakılması en kibar deyimle saflıktır.
Emeğin ve kadının özgürleşmesi sosyalist bir erektir. Zira, Chavez’in de dediği gibi, “Sosyalistler aynı zamanda feminist de olmalıdırlar, yoksa insanlıkları tamamlanmamış olur.”
Cansu N. Nazlı
Bağımsızlık Yolu Üyesi